23 Ocak 2009 Cuma

ÜSTÜN KİŞİ İLE SEÇKİN KİŞİ ARASINDAKİ FARKLAR ÜZERİNE..

Seçkin kişi, üstün kişi


İnsanın “üstünlük” haline varmasının, “bayağı” insan olmaktan çıkıp “seçkin” insan olmasının yolu “akıl”dır.

Konfüçyüs, öğrencileriyle ya da kendisinden “akıl” soran yöneticilerle yaptığı konuşmalarda “üstün insan - seçkin insan” tanımları getirir. Seçkin ve üstün olmak için “gerçeği” görmek gerekir:

“Sabah erkenden gerçeği görmek ve o günün akşamına ölmek... Bir insan için hiç de kötü bir durum değildir bu...”

***

Konfüçyüs, “seçkin insan”nın kaçınması gereken üç şeyi anlatır: “Bana ayıp gelen, bana bayağı gelen, bana tehlikeli gelen üç şey vardır:

* Kim ki gençliğinde öğrenmek için kendini yormazsa, onun ihtiyarlığında da öğretecek bir şeyi olmaz.. Bunu ben ayıp sayarım.

* Kim ki memleketinden ayrılır ve uzakta bir hükümdarın hizmetinde başarı kazanır, sonradan eski tanıdıklarından birine rastlar ve eski günlerinden edilecek bir söz bulamaz... Bunu bayağılık sayarım.

* Kim ki aşağı insanlarla düşüp kalkar ve saygıdeğer insanlara yaklaşmaz... Ben bunu tehlikeli görürüm..”

***

Üstün insanı, bayağı kişilerden ayıran üç özellik vardır:

“Adamlık onu basit acılardan kurtarır. Bilgelik onu anlamsız kuşkulardan kurtarır. Kararlılık onu gereksiz korkulardan kurtarır.”

***

Seçkin insanın kaygıları ve “farklı” utançları vardır. Konfüçyüs şöyle anlatır: “Seçkin insan üç şey için tasalanır: Bir şeyi henüz öğrenmemişse, onu öğrenemediği için tasalanır. Bir şeyi öğrenmiş ama tam benimseyememişse, bunun için tasalanır. Bir şeyi öğrenmiş, benimsemiş ama henüz uygulayamamışsa, bunun için de tasalanır.

***

Seçkin insan beş çeşit şeyden utanır:

Uygun fikri olup da, bunu aktarmak için doğru ifadeyi bulamamışsa utanır. Gereken sözü ve ifadeyi bulup da sözüne uygun davranamamışsa utanır. Bir değerli şeyi elde edip kendi yanlışı yüzünden kaybetmişse utanır. Toprağı, mülkü olup da ona göre halkı olmamasından utanır. Gücü kendisinin gücüne denk olan bir hasmının başarı bakımından kendisini geçmesinden utanır.”

***

Konfüçyüs’ün “üstün insan-seçkin insan” tanımlarını dinleyen öğrencileri de kendi görüşlerini söyler.

Birinci öğrenci: “Üstün insan önce güven kazanır, ancak ondan sonra emrindekilere iş yükler. Eğer güven olmadan iş yüklerse, emrindekiler bunu zulüm sayar. Üstün insan önce hükümdarının güvenini sağlar, sonra itiraz eder. Eğer güven sağlamadan itiraz ederse hükümdar bunu isyan sayar.”

İkinci öğrenci: “Üstün insanın kötülüğü tıpkı Güneş ya da Ay’ın tutulması gibidir. Üstün insan bir hata yaptığı zaman bütün insanlar onu görür. Hatasını düzeltince de, insanlar yeniden başlarını kaldırıp ona bakmaya başlarlar.”

*alıntı

20 Ocak 2009 Salı

KENDİNE ZAMAN AYIRMAK İSTEYENELERE DOKUZ ALTIN KURAL -İŞ YAŞAMI

İşi, ailesi, arkadaşlari, akrabalari ve sosyal çevresi arasinda son sürat koşuşturan ve her şeye yetişmeye çalişan kadinlarin ciddi psikolojik sorunlar yaşama olasiliklari da yüksek oluyor. Stres sonucunda gergin, sinirli, öfkeli bir ruh haline giren çalişan kadinlar, sorunlarin farkina varip, kendilerine yüklenmeyi artirdikça, depresyon ve panik ataklara da zemin hazirlamiş oluyorlar...

Yaşam ritmini düzenlemek
Migren, sirt ve bel ağrilari, yeme bozukluklari, alerjiler, uykusuzluk veya düzensiz kanamalari çoğu kez günlük yaşamin stresi tetikliyor. Psikosomatik hastaliklari iyileştirmenin yolu, yaşam ritmini düzeltmek iken, pek çok kadin bunu düşünmek yerine, ilaç tedavilerinden medet umuyor. Oysa, yapilacak iş her şeyde olduğu gibi bir denge kurabilmek.
Çalişan kadinlarin en iyisini yapmak, her şeye yetişebilmek ve herkese zaman ayirabilme arzulariyla yüzleşmeleri gerekiyor.

Günü doğru yönetmek
Önceliklerini saptarken kendilerinin de bir insan olduğunu ve güçlerinin sinirli olduğunu kabul etmelerinde yarar var. Uçaklardaki anonslarda olduğu gibi, annelerin oksijen maskelerini çocuklarindan önce takmasi gerekiyor. Anneler sağlam olmali ki, ailelerine destek olabilsinler.
İtalyan gazeteci Cinzia Sasso ve yönetici Susanna Zucchelli, ''Un''ora solo io vorrei'' (Yalnizca bir saat isterdim) kitaplarinda, zaman hirsizlarina karşi bir dizi tavsiye sunuyorlar. Yazarlarin, kendisine zaman ayirmak isteyenler için dokuz altin kurali var. Sikintisini azaltmak ve gününü doğru yönetmek isteyenler bu listenin bir özetini aşağida bulabilirler.

Dokuz Altın Kural

1. Öncelikleri Belirleyin: Her gece bir sonraki gün yapacağiniz en önemli ilk beş işi bir kağida yazin.

2. Etkinlikleri Zamana Yayin: Bir işi asla yapamam demek yerine, onu yerine getirmek için ne kadar zaman gerekeceğini düşünün ve kendinize belirli bir süre taniyin.

3. Zamani Ölçün: Günlük görevlerinizin ne kadar zaman gerektirdiğini ölçün. Planlarinizi yaparken bu sabit süreleri daima hesaba katin.

4. Kaliteyi Ölçün: Zaman nakittir. Maliyet ve fayda analizi yapin. Aşiri zaman gerektiren ancak verimli sonuçlar elde edemeyeceğiniz işleri reddedin.

5. Delege Etmeyi Öğrenin: ''Ben daha çabuk veya daha hizli yaparim'' düşüncesinin cazibesine tüm gücünüzle karşi koyun.

6. Saygi Görmeyi Talep Edin: (Özellikle de kendinizden) "Zamanim yok" deme cesaretini edinin. Acil diye gelen işlerin gerekli olmayanlarini yapmayin.

7. Zamanla Savaşin: Sizi gevezelikleriyle meşgul edenler ve kendi işlerini hep en önce yaptirmaya zorlayanlara dikkat edin. Trafikte veya kuyrukta bekleme sürelerini dikkate alin, bunlardan kaçmanin yollarini arayin.

8. Teknolojiden Yararlanin: Yeni teknolojilerin kurbani olmayin. Örneğin, daha eskisinin tam olarak nasil kullanilacağini bilmeden, bilgisayariniza yeni sistemleri yüklemeyin.

9. Endişelere Meydan Okuyun: ABD''de ''hurry sickness'' acelecilik hastaliği diye tanimlanan fazla iş yüklenmek ve altindan nasil kalkacağini bilememek durumuna düşmeyin. Stresin yarattiği sikinti, endişe ve gerginlikten korunmanin yolu gerçekçi planlamadan geçiyor.

*alıntı..

14 Ocak 2009 Çarşamba

TANRININ KAHVESİ

Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler. Sohbet, işin ve hayatın stresinden şikâyete döner sonunda. Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam, kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir.

Herkes bir bardak seçince, profesör şöyle söyler :

Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Şunu bir düşünün:

- Hayat kahvedir. Is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa odaklanarak Tanrının sunduğu kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz. Kahvenizin tadına varın!

En mutlu insanlar herşeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar..

*alıntı..

10 Ocak 2009 Cumartesi

İŞTEN ATILMAK YAŞAMIN SONU DEĞİLDİR..

**İşten atılma kabusunu yenin ..

Son işinizden kötü ayrılmış olmak sizin daha iyi koşullarda yeni bir iş bulamayacağınız anlamına gelmez. İşte doğru bir başlangıç için ipuçları.

Bugün şirketlerin en tepesine kadar yükselmiş ya da iş hayatında büyük başarılar elde etmiş kimi yöneticilerin de bir zamanlar işten çıkarıldığını mutlaka okumuş ya da tanık olmuşsunuzdur. İşten çıkarılmak çoğumuz için bir kabus fakat bunu hayatın bir gerçeği olarak kabullenmeliyiz. Böyle bir durumla karşılaştığın da ise kişinin sorması gereken önemli sorular var: İşinizi kaybettiğinizi öğrendiğinizde işvereninize vereceğiniz yanıt ne olmalıdır? Kimlerden referans isteyebilirsiniz? Şu anki işinizden çıkarılmanın size vereceği olası zararı nasıl minimize edebilirsiniz? İşten çıkarılan pek çok kişi maalesef bir sonraki iş görüşmesinden önce bu soruların cevaplarını pek düşünmez. Oysa iyi bir hazırlıkla bu süreci iyi atlatabilir, iş arayışlarınızdan iyi sonuçlar alabilirsiniz. Peki nasıl?

**İstemekten çekinmeyin ..

Öncelikle kafanızdaki önyargıları atın. Sizi işten çıkaran yöneticinizin sizin için olumlu bir referans yazıp yazmayacağını öğrenin. Sizi işten çıkarması, sizin işsiz kalmanızı istemesi anlamına gelmez. Büyük olasılıkla sizi işten çıkarmış olmak onun da keyfini kaçırmıştır ve hala sizin için bir şeyler yapıyor olmak suçluluk duygusunu hafifletecektir. Sonuç olarak bundan siz kazançlı çıkarsınız. Çünkü iş görüşmelerinde karşınızdaki mülakatçının en çok ilgilendiği şey eski şefinizin sizin hakkınızdaki düşünceleri olacaktır. Eğer duygusal olarak hazırsanız, eski şefinizi arayın ve onunla bir dönem birlikte çalışmaktan duyduğunuz memnuniyeti ifade edin. Ardından da iş arama sürecinde size yardımcı olacak bir referans yazıp yazmayacağını sorun. Eski yöneticinizden destek istediğinizde kullandığı sözcüklerden çok sesinin tonu önemlidir. Vereceği referanstaki küçük bir tereddüt müstakbel işvereninizin gözünden kaçmayacaktır.

**Alternatif referanslar yaratın ..

Ama bazen de bu eski yönetici referans istenecek kişiler listesinin sonunda yer alabilir. Böyle durumlarda sizin yetenekleriniz ve profesyonel becerileriniz konusunda yorum yapabilecek kredibiliteye sahip kişiler alternatif olabilir. Diğer departmanların yöneticileri, danışmanlar, işinizi gözlemleme fırsatı bulmuş olan iş paydaşları sizin deneyimlerinizi yansıtacak iyi birer kaynak olabilir.

**Durumunuzu dramatize etmeyin ..

Bir iş görüşmesinde daha önceki işinizden neden çıkarıldığınızı olumlu cümlelerle aktaramıyorsanız, harika referansların da pek bir etkisi olmayacaktır. Bu konuda size yönelebilecek zeki bir mülakat sorusuna en uygun cevabı bulmaya çalışmak yerine önceden bir yanıt hazırlayın, hatta bu soru gelmeden proaktif davranıp cümle aralarına etkili açıklamalar yerleştirin. Spotları kariyer ve iş deneyimlerinize çevirin, becerilerinizi vurgulayın. Bu konuşmayı beş altı dakikayla sınırlı tutun. İşten çıkarılmış bir çalışanın iş görüşmesinde yapacağı en büyük hata tüm kabahati eski yöneticiye kesmek olur. Bu deneyimden neler öğrendiğinizi yansıtmak sizin olgunluğunuzu gösterir. Tabii bunu yaparken kendinizi de yerden yere vurmayın. Sizi oyun dışı bırakmayacak özeleştiri tonunu tutturmaya özen gösterin.

*alıntı(Derleme: BusinessWeek )

Annem, 'Geç oldu,' dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.' KÜÇÜK BİR HİKAYE..

Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı.

Annem, 'Geç oldu,' dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.'

Annem kalktı, mutfağa gitti.
Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı kaldırdı.
Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu.
Şekerliğe baktı, dibinde az kalmış, üstüne ekledi.
Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı, akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.
Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı.
Telefonu şarja koydu, telefon defterini kapatıp yerine koydu.
Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu.
Banyodaki çöp sepetini boşalttı.
Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı.
Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti.Çiçekleri suladı.
Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu.
Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı,
eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı, masanın üstüne koydu.
Kek tarifleri defterini çıkardı,arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu.
Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.
Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı,dişlerini fırçaladı.
Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü.
Tırnaklarına baktı, törpüledi.
İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş mıydın' diye seslenen babama 'şimdi gidiyorum' deyip köpeğin su kabını doldurdu.
Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı.
Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını kapattı,
gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları toplayıp sepete attı.
Bana geldi, 'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.
Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı.
6 maddelik acil işler listesine 3 madde daha ekledi.
Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi.
İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya öylece bir 'ben yatıyorum' dedi ve gitti yattı.

*alıntı..

Sizce bu işte bir gariplik yok mu?

Kadınların neden daha uzun yaşadığını merak etmiyor musunuz?

işimizi bitirmeden öyle çabuk çabuk ölemeyiz!

NOSTALJİ-BİZİM ZAMANIMIZDA..ESKİ DEĞERLERİMİZ

E S K İ D E N ;

BİZİM ÇOCUKLUĞUMUZDA VE GENÇLİĞİMİZDE;


*ilkokula giderken siyah önlük giyerdik...Beyaz yakalarımız kolalı idi,
*sınıfta temizlik kontrolü yapılırken;mendilimizin üzerine ellerimizi koyardık..tırnak kontrolü yapılırdı..
*beslenme saatinde süt tozundan süt yapılırdı,onu içerdik..
*annemiz ekmek dilimine sana/tereyağ sürerdi,üzerine de reçel...onu yerdik..
*bazen harçlığımızla ;okulun kapısında camekanlı arabada 5 kuruşa-on kuruşa satılan gofret,çukulatalardan alırdık..çukulataların yaldızlarını bir kutuda biriktirirdik..
*kağıt peçete koleksiyonu yapardım..misafirlikte kullanmam için verilen kağıt peçeteleri kullanmaz,özenle saklardım..
*hemen her 23 nisan'da tam tören zamanı yağmur yağardı..bazen rugan ayakkabımız ayağımızı sıkardı...
*komşunun kızları ile kağıt bebek oynardık..
*ilkokul öncesi hediye edilen taşbebeklerimiz vardı..
*sonra Adana kilis Pazarı'ndan annemin aldığı,kocaman bebeklerimize sahip olduk..(hala özenle saklıyorum..)
*annemin siyah rugan fileli,sivri burunlu,ince topuklu ayakkabısı vardı..
*annemin toz pudrası vardı,ruj sürünce eliyle dudaklarındaki rujun bir kısmını yanaklarına sürerdi,allık niyetine..
*banyolarda odun sobası yakılırdı,sıcak su için..
*banyodan sonra birbirimize ''sıhhatler olsun'' der,el öperdik..
*bayramda rugan ayakkabı alındığında;günlerce bayramı bekler,ayakkabıyı başucumuza koyar,seyrederdik..
*bayramlarda yaş sırasına göre bütün aile sıraya girer,büyüklerimizin elini öperdik...anneannem akşamdan harçlıklarımızı tek tek hazırlar,aynı sıraya iki kere girdiğimizde fark edip bize şakayla kızardı..
*anneannemin odasında tel dolap vardı..ikiz kardeşimle odasına girer,birşey isteyip istemediğini sorardık..her seferinde bize teldolabından çukulata ikram ederdi..
*büyüklerimizin yanında bacak bacak üstüne atmazdık..
*utanınca yüzümüz kızarırdı..
*annemden izinsiz hiçbir şey yapmazdık..
*yalan söylemezdik..okulu kırmazdık..
*orta okulda ve lisede türk filmine giderdik..ağlaya ağlaya bir hal olurduk,film boyunca..
*kışın sinema kapısında satılan kestanelerden alırdık..
*kış akşamları mahalleden bozacı geçerdi...BOZAAAAAAAAAA diye bağırırdı..
*mahallenin bekçisi akşamları düdüğünü çala çala dolaşırdı..
*yazın yazlık sinemaya giderdik..Kızıltoprak'daki İKİZLER SİNEMASI'na ve KALMIŞ SAHİL SİNEMASI'na giderdik..
*kalamış'da oturduğumuzdan,hemen sahilde sandal kiralardık..Moda açıklarına kadar kürek çeker,denize oralardan girerdik..
*bazen fenerbahçe'den denize girerdik.fenerbahçe plajından veya TCDD'nin kampından..
*her akşam güneş batarken penceremden sahili,manzarayı seyrederdim..
*hıdrelesde sabah erkenden komşularla sahile gider,kağıtlara yazdığımız dilekleri denize atardık..gül ağacına para bağlardık..
*komşular birbirine sabah kahvesine giderdi..(11 kahvesine)
*komşudan 1 fincan kahve,şeker,un istenirdi
*komşunun zilini çalıp; ''bir maniniz yoksa annem size gelecek'' derdik..
*patatesi,soğanı bazen kapıya gelen satıcıdan alırdık..
*yoğutçlu gelirdi mahalleye..hemen büyük bir tabak alıp,aşağıya yoğurtçuya koşardık..
*haftanın belli günlerinde mahalleye SEYYAR MİGROS ARABASI gelirdi..
*annelerimiz manavdan alışveriş yapıca;sebze-meyveler kesekağıdına konurdu..onlar da fileye..
*1966'da erenköy'den kalamış'a taşındığımızda caddeden tranvay geçiyordu..
*ilkokulda iken apartmanda sadece bir komşumuzda telefon ve televizyon vardı..
*bazen komşudan telefon ederdik..yılbaşında komşu çağırırsa dansözü ve Zeki Müren'i seyretmeye giderdik..
*telefon müracaatı yaptığımız halde,yıllar sonra bize sıra geldi,telefonumuz bağlandı...
*şehirlerarası görüşmek için 03'e kayıt olur,saatlerce sıramızı beklerdik..
*önemli günlerde telgraf çekerdik..ELT,YILDIRIM..
*taksitle çeyiz alırdık,kapıya gelen ÇİNLİ AMCADAN...
*evimize bazen ''görücü'' gelirdi..tabii şidddetle karşı çıkardım...
*komşuların nikah şekerini bazen hep birlikte evde hazırlardık..
*radyo dinlerdik..annem sabahları ''arkası yarın'' programını dinlerdi..
*radyo tiyatrosu vardı..
*orhan boran deyince aklımıza YUKİ gelirdi..
*sonra teybimiz,kasetlerimiz oldu..
*pikabımız,plaklarımız da oldu..
*ilk televizyonumuzu 1972'de aldık..siyah-beyaz idi..
*ikinci televizyonumuz renkli tv çıkınca aldık...
*sonra ilk özel tv kanalı ''STAR TV'' yayına başladı..
*önceleri uzaktan tv kumandamız yoktu..antenin ayarı sık sık bozulurdu..
*sezen cumhur önal vardı..
*fecri ebcioğlu vardı..
*cenk koray vardı..
*barış manço vardı..''7'den 77'ye programı'' vardı..
*dario moreno,adamo,anne marie david vardı..
*eski şarkılar ,türkçe sözlü hafif batı müziği-arajman- vardı..
*lisedeyken,ikizimle benim rugan çorap çizmelerimiz vardı..
*okula servisle gidip gelirdik..
*lise son sınıfta kalamış'dan moda'daki kadıköy kız lisesi'ne dolmuş ile gitmeye başladık..
*o yıllarda dolmuşlar,taksiler damalı idi..dodge,desoto,fargo...
*dolmuş paraları 25 kuruş,sonra 50 kuruş..sarı 25 kuruşu da hatırlıyorum..
*orta okul ve lisede iken İETT'nin İKARUS ve LEYLAND marka otobüslerine binerdik..
*otobüse arkadan binerdik..biletçi vardı,biletlerimizi kesen..
*genelde yer olsa bile ayakta giderdik büyükler otursun diye..oturduğumuzda yanımıza daha yaşlı birisi yanaşmadan hemen kalkıp yer verirdik..uyur numarası yapmazdık..
*hala otobüste-minübüste yaşlılara yer veririm..
*doğum günlerimizi evde kutlardık.annem,arkadaşlarımızı eve çağırmamızı isterdi..onlara not verirdi..
*doğum günlerimizde birbirimize 45'lik plak,bazen de longplay alırdık..bir de kitap tabii...
*iş bankasının metal kumbarası,bir de yapı kredi bankası'nın yuvarlak ahşap kumbarası vardı..
*1965'de biz daha çok küçükken anneanneme yapı kredi bankası'nın mudileri için düzenlediği hediye çekilişinden etiler'de apartman dairesi çıkmıştı..sonra o daireyi satıp,çocuklarına paylaştırdı..hala bankanın telgrafını ve anneannemin resmi olan çekiliş posterini saklıyorum..
*lise sonda kadıköy'den beşiktaş'a taşınan en yakın arkadaşımızı evine kadar uğurlardık..üsküdar'dan eski küçük boğaz vapurlarına binerdik..ALTINKUM Vapuru'nu bugün gibi hatırlıyorum..Lodosta camları sallanırdı,yana doğru yalpalardı..
*O yıl boğaz köprüsü trafiğe açıldı..
*okul çayımız HİLTON'da oldu..Apartman topuklu ayakkabılarımızı giydik..
*ilk blue jean alışımızı da hatırlıyorum..Lisede sömestr tatilinde Adana'ya gittiğimizde bir akrabamız vasıtasıyla İncirlik'de çalışan birisine ısmarlamıştık..ölçüsü uymamıştı,terziye küçülttürmüştük..Wrangler marka..çok havalı idi..
*Sarı yağmurluklarımız vardı..havamız binbeşyüzdü onu giyince!!
*elimizdekilerle mutlu olmasını,paylaşmasını bilirdik..
*harçlıklarımızı idareli kullanırdık..
*ilk defa yurtdışına Almanya'ya öğrenci değişim programı ile -18 yaşıma yeni bastığım yıl- üniversite birinci sınıfta iken okul arkadaşlarımla gittim..20 gün ailemden uzak kalmak zor geldi bana..
*ilk defa kağıt mendili 10'lu paketlerde Almanya'dan aldım..
*ilk defa açık büfeyi 1975'de almanya'dan feribot ile isveç'e giderken gördüm..
*ilk defa Berlin'de kapalı havuza girdim..
*Berlin Duvarı'nın yanından geçerken fotoğrafını çektim..
*ilk fotoğraf makinam KODAK-İnstematik-ile..
*ilk defa Akmerkez,Galleria tarzı büyük mağazaları Berlin'de gördüm..
*ilk defa üniversiteye -beyoğlu'na-giderken Kadıköy'den Karaköy'e yalnız başıma vapura,ondan inince de tünel'e binmeye başladım..
*vapurda;aynı saatte karşıya geçen kişiler genellikle belli kişilerdi..hep aynı yere otururduk..
*gide gele göz aşinası olduğumuz kişilerin yerine oturmamaya özen gösterirdik..
*vapurun belli bir bölümü;lüx mevkii idi..ekstra para verilip oraya oturulurdu..
*Karaköy İskelesi'nde milli piyango satan bir amca vardı..Adını hala hatırlıyorum..DENİZ ŞANLI..Sonraki uzun yıllar boyunca her Karaköy'e gidişimde kendisinden piyango bileti aldım..ayak üstü sohbet ettim,hatırını sordum..Bir kaç yıldan beri göremiyorum..Hayattadır inşallah..
****belki yazım biraz fazla naftalin koktu..
****geçmişdeki eski değerlere özlemim çok fazla arttı herhalde..

BUGÜN ,

*bir çoğumuz eski değerlere sahip çıkamadık,unuttuk,
*bizim de, çocuklarımızın da çok şükür herşeyimiz fazlasıyla var..
*kaloriferli,sıcak sulu evlerde oturuyoruz bir çoğumuz..
*çocuklarımızın ayrı odaları var..
*kıyafet deseniz; bir sürü..
*evlerde 2-3 televizyon..
*her birimizde cep telefonu,
*arabamız var..bazı ailelerde 2-3 araba var..
*çocuklarımızın oyuncakları,kıyafetleri,IPOD'ları,MP3'leri,bilgisayarları,cep telefonları var..
*Bizim ailede;elimizden geldiği kadar paylaşmayı,yardımlaşmayı öğrettiğimizi zannediyorum çocuklarımıza..

AMA YİNE DE:

*ESKİ DEĞERLERİN BİR ÇOĞU YOK ARTIK,
*HERŞEY VAR,ESKİ DEĞERLER YOK,
*MAĞAZA İSİMLERİNİN BİR ÇOĞU YABANCI,
*SOKAK İSİMLERİ BİLE YAVAŞ YAVAŞ DEĞİŞTİRİLİYOR,
*MARKA HASTALIĞI DİZ BOYU..
*KREDİ KARTI ÇILGINLIĞI DA ÖYLE..HABİRE BORÇLANIYORUZ..
*İŞSİZLİK KORKUSU İLE HAKLARIMIZI SAVUNAMIYORUZ..
*EMEKLİLERİN SOSYAL GÜVENCELERİ,SAĞLIK YARDIMLARI YETERSİZ,
*OY VERİRKEN; KİME OY VERECEĞİMİZİ BİLEMİYORUZ..
*SEÇİMLERDE;LİSTELERDE TERÖRİST İSİMLERİ,YILLAR ÖNCE ÖLMÜŞ KİŞİLERİN İSİMLERİ BİLE VAR..
*OKULLARDA EĞİTİM,DİSİPLİN,ÖĞRETMENE SAYGI HAK GETİRE..
*GENÇ KIZLARIMIZIN BİR ÇOĞUNUN YÜZÜ DE KIZARMAZ OLDU..(bazıları öyle maalesef)
*EVLİLİK KURUMU İNTERNETE,TV PROGRAMLARINA KADAR DÜŞTÜ..
*BOŞANMALAR ARTIK ÇOK KOLAY..
*YEMEK YARIŞMASINDA; İNSANLAR ''ÇOK ŞÜKÜR BU GÜN DE KARNIMIZ DOYDU'' DEMİYOR..''YEMEKLER BENİM DAMAK TADIMA HİÇ UYMADI ,AÇ KALDIM'' DENİYOR..
*DERSHANELERE AVUÇ DOLUSU PARALAR DÖKÜYORUZ...
*TÜRBAN KONUSUNU HİÇ YAZMIYORUM!!!!!!!!!!!!!
*ŞEHİTLERİMİZİN ACISINA DA DAYANAMIYORUM..
*BİR ÇOK KURULUŞ,BANKA YABANCILARA SATILDI..
*YABANCI SERMAYE YAKINDA HEPİMİZİ,HERŞEYİMİZİ YUTACAK..
*YILLARDIR ALINAN DIŞ BORÇLAR VE FAİZLERİ YÜZÜNDEN;ÇOCUKLARIMIZ HEP BORÇLU DOĞUYOR..
*AMERİKA MERAKI,BEYİN GÖÇÜ DİZ BOYU..
*2009'UN BAŞINDA TEDAVÜLE ÇIKARTILAN YENİ TÜRK LİRASI BANKONOTLARIMIZDAKİ ATATÜRK RESMİ HİÇ ATATÜRK'E BENZEMİYOR''..BANKNOTLARIN ARKA YÜZÜNDE TANIMADIĞIMIZ,BU GÜNE KADAR BİLİNMEYEN İNSANLARIN RESİMLERİ KONMUŞ!!!..
*YAKINDA ATATÜRK'ÜN RESİMLERİNİ HİÇ TANIYAMAYACAĞIMIZDAN KORKUYORUM..
*BAYRAĞIMIZ ŞİMDİLİK AYNI NEYSE..
*İSTANBUL'UN TAŞI TOPRAĞI ALTIN DİYE DİYE..İSTANBUL ''İSTANBUL' OLMAKTAN ÇIKTI..
*İSTANBUL'UN O GÜZELLİKLERİ,YEŞİLLİKLERİ,ESKİ DEĞERLERİ YAVAŞ YAVAŞ YOK EDİLİYOR..
*PAHALILIK,TRAFİK,STRES DİZ BOYU..
*HER YERDE YENİ İNŞAAT..ÇARPIK YAPILAŞMA,ŞEHİRLEŞME VAR..
*YAKINDA NEFES ALACAK YEŞİL ALAN,PARK KALMAYACAK..
*HERKES MUTSUZ ,DOYUMSUZ,

*HERKESİN EVİNDE BİR ODA EKSİK !!!!!!!!!!!!!!


A L L A H S O N U M U Z U H A Y I R E T S İ N..

***özellikle;bugün,benim gibi orta yaşta olanların geçmiş ve bugünkü değerlerimizle ilgili yorumlarını bekliyorum..

***bilmiyorum,bir tek ben miyim ''GEÇMİŞE ÖZLEM DUYAN''

3 ADAM VE TANRI-KÜÇÜK BİR FIKRA..

Günün birinde üç erkek ormanda yürürlerken karşılarına büyük ve vahşi bir nehir çıkar.

Ama erkeklerin, nehrin karşı kıyısına mutlaka geçmeleri gerekiyordu.
Peki bunu nasıl başaracaklardı


Birinci erkek dizlerinin üstüne çöktü ve Tanrıya dua etti
Tanrım, lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç
ver Tanrı ona uzun kollar ve Güçlü bacaklar verdi
Böylece nehrin karşı kıyısına geçebildi Ancak bunun için 2
saat boyunca dalgalarla boğuştu ve neredeyse 3-4 kez boğulma tehlikesi geçirdi. Ama, başarmıştı!


Bunu gören ikinci erkek de Tanrıya dua etti:
Tanrım Lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç
ve gerekli aracı ver
Tanrı ona bir tekne verdi ve o da nehrin karşı kıyısına geçmeyi başardı,ancak birkaç kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karşılaştı...


Tüm bu olan bitenleri izleyen üçüncü erkek de dizlerinin üstüne çöktü ve Tanrıya yalvardı

Tanrım lütfen nehrin karşı kıyısına geçebilmem için bana güç, araç ve zekayı ver

Tanrı erkeği bir kadına dönüştürdü


Kadın haritaya baktı.


Nehrin biraz yukarısına doğru yürüdü Ve köprüden karşıya geçti

9 Ocak 2009 Cuma

Yaşadiklarımdan Ögrendiğim Bir Sey Var -Ataol Behramoğlu

Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var:
Yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi
Sevgilin bitkin kalmali öpülmekten
Sen bitkin düsmelisin koklamaktan bir çiçegi

Insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir çocuga
Yasamak yeryüzünde, onunla karismaktir
Kopmaz kökler salmaktir oraya

Kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini
Kavgaya tüm kaslarinla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandin mi bir kez simsicak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir tas gibi dinleneceksin

Insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildigine
Hem de tüm benligi seslerle, ezgilerle dolarcasina
Insan baliklama dalmali içine hayatin
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasina

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanimadigin insanlar
Bütün kitaplari okumak, bütün hayatlari tanimak arzusuyla yanmalisin
Degismemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutlulugunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yasamak özlemiyle dolmalisin

Ve kederi de yasamalisin, namusluca, bütün benliginle
Çünkü acilar da, sevinçler gibi olgunlastirir insani
Kanin karismali hayatin büyük dolasimina
Dolasmali damarlarinda hayatin sonsuz taze kani

Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var:
Yasadin mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene karisircasina
Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir
Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana.

Ataol Behramoglu

7 Ocak 2009 Çarşamba

DENİZ YILDIZI*KÜÇÜK BİR ÖYKÜ..



Çok defa denizin kabarması sırasında sahilin sığ yerlerinde denizin çekilmesiyle sahillerde sıkça görülür.





Deniz yıldızının ilginç bir hikayesi var;

Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve;

"Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsunuz?" diye sorar.

Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi,

"Yaşamaları için" yanıtını verince, adam şaşkınlıkla;

"İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkan yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?" der.

Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi,

"Bak onun için çok şey değişti"



DENİZ YILDIZININ ÖZELLİKLERİ:

Deniz yıldızları her yöne yürüyebilir. Gideceği taraftaki kol öncü vazifesini görür, diğer kollar onu takip ederler. Yürürken kollar önce büzülür sonra itme hareketi yapar; böylece deniz yıldızı yürümüş olur. Eğer bir deniz yıldızı'nı sırt üstü çevirirseniz önce ne yapacağını bilmiyormuş gibi bir süre olduğu yerde kalır. Sonra yavaş yavaş kollarından biri geriye doğru kıvrılmaya başlar.

Kıvrılır, kıvrılır en sonunda ucu yere değer. Sonra gittikçe daha fazla kıvrılarak gövdeyi yukarıya doğru kaldırmaya başlar. Diğerleri de aynı şekilde hareket eder. Bir ana gelir ki hayvan tam dik vaziyet alır. Bundan sonra küçük bir gayret daha dengenin bozulmasına sebep olur ve hayvan düzelmiş olarak öbür tarafa düşer.

Deniz yıldızı'nın başka bir özelliği daha vardır. Bir kolunun kalınlığındaki bir yarıktan geçecek derecede vücudunu sıkabilir.

Geçmek istediği yarığa önce bir kolunu sokar, sonra vücudunun geri kalan kısmı uzamaya başlar. Böylece uzayarak daralan vücut küçük bir yarıktan geçebilir. Deniz yıldızları'nın bir başka özelliği de bazen kollarının ucuna ağırlık vererek, sanki dansa hazırlanıyormuş gibi vücutlarını yerden kaldırıp, yükseltmeleridir.

*alıntı..

ÜÇ HİKÂYE- ÜÇ DERS- BİR SÖZ

1.Hikâye
Kavak Ağacı ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar
ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların
ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile
aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
-On yılda, demiş kavak.
-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!
-Doğru, demiş kavak.
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak
üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru
inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
-Neler oluyor bana ağaç?
-Ölüyorsun, demiş kavak.
-Niçin?
-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

1.Ders: Çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay
kazanılan, kolay kaybedilir. Her işte alın teri ve emek şarttır.


2. Hikâye
En iyi Buğday

Her yıl yapılan 'en iyi buğday' yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı.
Çiftçiye bu işin sırrı soruldu. Çiftçi:
-Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta
yatıyor, dedi.
-Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden
böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda,
-Neden olmasın, dedi çiftçi.
-Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır
ve tarladan tarlaya taşır.
Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün
kalitesinin de düşük olması demektir.
Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar
yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.
2. Ders: Sevgi ve paylaşmak en yakınınızdan başlar. Sonra yayılarak devam
eder. Kin, cimrilik, nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir.


3. Hikâye
Geleceğini biliyordum.

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker, en iyi arkadaşının az ilerde
kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar.
Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka bir arkadaşı onu
omzundan tutarak tekrar içeri çekti,
-Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. Büyük bir
ihtimalle ölmüştür.
Artık onun için yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatını tehlikeye
atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı. İnanılması
güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına
ulaştı.
Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine
yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtaramamıştı. Siperdeki
diğer arkadaşı;
-Sana değmez demiştim. Hayatını boşu boşuna tehlikeye attın.
-Değdi, dedi, gözleri dolarak,
-değdi.
-Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun?
-Yine de değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini
duymak, dünyalara bedeldi benim içim.
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
-Geleceğini biliyordum. Geleceğini biliyordum.

3. Ders: Güven vermek önemlidir. Güven duymak önemlidir. Duyulan güveni boşa
çıkarmamak daha da önemlidir.




**Her sabah Afrika'da bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması
gerektiğini bilir, yoksa öldürülecektir.
Her sabah Afrika'da bir aslan uyanır. En hızlı ceylandan daha hızlı koşması
gerektiğini bilir, yoksa aç kalacaktır.
Aslan veya ceylan olmanız fark etmez. Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız
iyi olur. Afrika Atasözü


**Çok çalışmak, emek harcamak, güven vermek, sevmek ve paylaşmak hayatın
anlamlı olmasını sağlar.
Her sabah uyandığımızda bir de böyle bakalım dünyaya. Unutmayın hayat uzun
bir öyküye benzer.
Ancak öykünün uzun olması değil, iyi olması önemlidir...
*alıntı..

5 Ocak 2009 Pazartesi

DÜNYA KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASI LİSTESİNDE YER ALAN DEĞERLERİMİZ

DÜNYA MİRAS LİSTESİNDE TÜRKİYE..

insanoğlu tarih sahnesine çıktığından bu yana yaşadığı alanları değerli kılmış ve kültürünü gelecek nesillere taşıyacak şaheserler bırakmıştır. Tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen değerleri ortak bir geçmiş olarak benimsemek, tanıtmak ve gelecek nesillere bu mirası aktarmak için UNESCO 1972 yılında Paris'te toplanan 16. Genel Konferansında "Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme"yi kabul etmiştir. Türkiye, bu sözleşmeyi 23 Mayıs 1982 tarihinde onaylamıştır.




Dünya Mirası Listesi, UNESCO'ya bağlı Dünya Mirasları Komitesi tarafından belirlenen ve bulundukları ülkenin devleti tarafından korunması garanti edilen, tüm dünya için önemli bir değer taşıdığı kabul edilen doğal ve kültürel varlıkların yer aldığı bir listedir. Tüm insanlığın ortak geçmişini oluşturan değerlerin korunmasında uluslararası işbirliğini mümkün kılmayı amaçlayan UNESCO, kültürel ve doğal kriterleri ile özgün olan varlıkları değerlendirmektedir.



2008 yılı sonu itibariyle Dünya genelinde Dünya Miras Listesine kayıtlı 878 kültürel ya da doğal varlık bulunmaktadır. Bunların 679 tanesi kültürel/arkeolojik sit, 174 tanesi doğal sittir. 25 tanesi ise karma (kültürel/doğal) sittir.

Türkiye UNESCO Dünya Mirası Listesinde 9 alan ile yer almakta ve 23 alanıyla da adaylığını devam ettirmektedir. Elinizdeki bu yayın Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olup Türkiye'de, UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunan alanların tanıtımını ve kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması için farkındalığın arttırılmasını amaçlamaktadır.



Dünya Miras Listesinde Yer Alan Doğal ve Kültürel Varlıklarımız



İstanbul ve Tarihi Alanları

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6.12.1985

Liste Sıra No : 356

Niteliği : Kültürel



İ.Ö. 7. yy'da kurulan İstanbul'un kuzeyde Haliç, doğuda İstanbul Boğazı ve güneyde Marmara Denizi ile çevrile kısmı günümüzde 'Tarihi Yarımada' olarak anılmaktadır. Kent, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle tarihi boyunca kentte hüküm süren uygarlıklar için daima çok önemli olmuştur. Bu özellikleri ile kent, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi büyük İmparatorlulara başkentlik yapmıştır. Bu görkemli geçmişi ile farklı dinleri, kültürleri, toplulukları ve bunların ürünü olan yapıtları benzersiz bir coğrafyada bir araya getiren İstanbul, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır. İstanbul'un Tarihi Alanları, 6.12.1985 tarihinde Dünya Miras Listesine 4 ana bölüm olarak dahil edilmiştir. Bunlar; Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisini içine alan Arkeolojik Park; Süleymaniye Koruma Alanı; Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma alanı ve Tarihi Surlar Koruma alanını içermektedir.



Dünya Miras Komitesi Dünya Miras Listesinde yer alan varlıkların korunma durumunu izlemekte ve kendisine iletilen tüm bilgi ve tavsiyeleri değerlendirerek kararlar almaktadır.



İstanbul'un Tarihi Alanları, 2003 yılındaki 27.Dönem Dünya Miras Komitesi toplantısının 'Dünya Miras Listesine kayıtlı varlıkların korunma durumu' başlıklı gündem maddesinde yer almıştır ve somut adımlar atılmadığı takdirde 'Tehlike altındaki Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmesi tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilmiştir.



Bu karar üzerine Genel Müdürlüğümüz 2004, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında İstanbul'un Tarihi Alanlarının korunma durumuna ilişkin beş ayrı ilerleme raporunu Dünya Miras Komitesine sunmuştur. Nihai karar 2009 yılında alınacaktır.



Göreme Milli Parkı ve Kapadokya

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi :6.12.1985

Liste Sıra No : 357

Niteliği : Doğal / Kültürel



Kuzeyde Kızılırmak, doğuda Yeşilhisar, güneyde Hasan ve Melendiz Dağları, batıda Aksaray ve kuzeybatıda Kırşehir ile sınırlanan Kapadokya bölgesi Kalkolitik Dönemden beri devamlı yerleşim alanı olmuştur. Alanın en önemli özelliği, Erciyes Dağı ve Hasan Dağı tüflerinin, rüzgar ve su aşınması sonucunda oluşan olağanüstü kaya şekilleri ve kışın ılık, yazın serin olan ve bu nedenle her mevsim için uygun iç iklim koşulları taşıyan kayaya oyma mekanlardır. Göreme, özellikle 7-13. yüzyıllar arasında baskılarından kaçan Hıristiyanların yerleşmesiyle Hıristiyanlığın önemli bir merkezi haline gelmiştir. Volkanik tüflerden oluşan peri bacaları ile birlikte yüzyılların birikiminin buluştuğu bu doğal ve kültürel miras, Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.



Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 6.12.1985

Liste Sıra No : 358

Niteliği : Kültürel



Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi'ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yansıra, sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır.



Hattuşa (Boğazköy) -Hitit Başkenti

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 28.11.1986

Liste Sıra No : 377

Niteliği : Kültürel



1986 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınan Çorum, Boğazköy'deki Hattuşa, Hitit İmparatorluğunun başkenti olarak Anadolu'da yüzyıllar boyu çok önemli bir merkez olmuştur. Önceleri ilk sahipleri olan Hattiler tarafından 'Hattuş' olarak adlandırılan şehir, Hitit egemenliğine geçtikten sonra 'Hattuşa' adını aldı. M.Ö. 1700'lerde Kuşşara şehrinin kralı Anitta tarafından alınan Hattuşa, yine Anitta tarafından yıkıldı. Yazılı kayıtlarda Anitta ilk Hitit kralıdır. Yaklaşık yüzyıl kadar sonra şehir, I. Hattuşili tarafından tekrar kurularak 400 yıldan uzun bir süre hüküm sürecek olan bir uygarlığın başkenti haline getirildi. Coğrafi olarak içinde bulunduğu alan şehre doğal koruma sağlamaktadır. Günümüzde görülebilen kalıntıların büyük çoğunluğu Büyük Kral IV. Tudhaliya dönemine aittir. Bu kalıntılar arasında tapınaklar, kraliyet konuları ve surlar sayılabilir.



NEMRUT DAĞI

Dünya Miras Listesine Alınış Tarihi: 11.12.1987

Liste Sıra No : 448

Niteliği : Kültürel



Adıyaman'ın Kahta ilçesinde 2150 m. Yüksekliğindeki Nemrut Dağı yamaçlarında hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralı I. Antiochos'un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 m. yüksekliktedirler. Nemrut Dağında, Dünya Miras Listesine alındıktan sonra çeşitli tarihlerde kazı ve araştırma çalışmaları sürdürülmüştür. Varlığı bilinmekle beraber kral mezarı, henüz keşfedilememiştir.



XANTHOS - LETOON

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9.12.1988

Liste Sıra No : 484

Niteliği : Kültürel



XANTHOS Fethiye'ye 46 km. uzaklıkta, Kınık köyü yakınlarında bulunan Xanthos, Antik Çağda Likya'nın en büyük idari merkezi idi. M.Ö. 545'te Perslerin egemenliğine girene kadar bağımsız olan kent, bundan yaklaşık olarak yüzyıl kadar sonra tamamıyla yanmıştır. Bu yangından sonra şehir tekrar inşa edilmiş, hatta M.Ö. II. yy.'da Likya Birliğinin başkenti olma görevini üstlenmiştir. Daha sonra Romalıların kontrolüne giren kent, bundan sonra Bizans egemenliğine girmiş ve 7. yy.'daki Arap akınlarına kadar Bizans egemenliğinde kalmıştır. Yerleşen her uygarlığın inşa ettirdiği yapılarda Likya gelenekleri, Helenistik ve Roma dönem etkilerini gösteren bu merkez 1988 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine alınmıştır.



LETOON Xanthos'a 4 km. uzaklıkta bulunan Letoon, Antik Çağda Likya'nın dini merkezi konumundaydı. Bu kutsal alanda Leto, Apollon ve Artemis tapınakları ile birlikte, bir manastır, bir çeşme ve Roma Tiyatrosu kalıntıları bulunmaktadır. Artemis ve Apollo'nun annesi Leto'ya adanmış olan en büyük tapınak, batıda bulunan ve peripteros tarzında yapılmış Leto Tapınağıdır ve 30.25 m'ye 15.75 m. büyüklüğündedir. Doğuda yer alan Dor tarzında yapılmış olan Apollo tapınağı, Leto tapınağından daha az korunmuş durumdadır ve 27.90 m.'ye 15.07 m. boyutları ile daha küçüktür. Her iki tapınağın ortasında yer alan ve en küçük tapınak olan Artemis tapınağı 18.20 m.'ye 8.70 m.'ye boyutlarındadır. Letoon, Xanthos ile birlikte UNESCO Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.



PAMUKKALE

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 9.12.1988

Liste Sıra No : 485

Niteliği : Doğal / Kültürel



Çaldağ'ın güney eteklerinden gelen kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu görkemli beyaz travertenler ve geç Helenistik ve erken Hıristiyanlık dönemlerine ait kalıntılar içeren Hierapolis arkeolojik kenti, antik çağlardan bugüne kadar ulaşan en çarpıcı merkezlerden biridir. Denizli'ye 2 km. uzaklıkta bulunan bu alan, ayrıca çok çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine inanılan şifalı suları ile de ünlüdür.



Antik kentin M.Ö. II. yüzyılda Bergama krallarından II. Eumenes tarafından kurulduğu, adını ise Bergama'nın kurucusu Telephos'un eşi Heira'dan aldığı sanılmaktadır. Eski kaynaklara göre metal ve taş işlemeciliği dokuma kumaşları ile ünlü olan kent, Büyük Konstantin döneminde Frigya bölgesinin başkentliğini yapmış, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu özellikleri ile bu çarpıcı alan Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.



Dünya Miras Komitesi, Pamukkale'nin mevcut durumu, termal su dağılımı ve Yönetim Planı hakkında güncel bilgiler istemiştir. Genel Müdürlüğümüzce bu Pamukkale'nin son durumu ile ilgili bir rapor hazırlanarak 2006 yılı Ocak ayı sonunda Dünya Miras Komitesi'ne iletilmiştir.



SAFRANBOLU

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 17.12.1994

Liste Sıra No : 614

Niteliği : Kültürel



Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu'ya bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi Safranbolu Şehri, coğrafi konumu nedeniyle çok eski devirlerden beri yerleşim görmektedir. 14. yy.'nın başlarından bu yana Türklerin hakimiyetinde olan Safranbolu, özellikle 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin önemli bir merkezi olmuştur. Türk kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği olan bu şehir, geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit olarak ilan edilen ender kentlerden biri olarak Dünya Miras Listesinde yer almaktadır.



TRUVA

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi : 2.12.1998

Liste Sıra No : 849

Niteliği : Kültürel

Truva, dünyadaki en ünlü arkeolojik kentlerden birisidir. Truva'da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Truva'daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı'na tarihlenmektedir, daha sonra sürekli yerleşim gören Truva katmanları M.Ö. 85 - M.S. 8. yy'a tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege'deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871'de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılan halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir.



Dünya Miras Listesinde daha fazla kültürel ve doğal varlıkla temsil edilebilmemiz için gerekli olan geçici liste (endikatif liste) 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Komitesine sunulmuş ve onaylanmıştır. Bu listede 2 doğal kültürel alan ve 16 kültürel varlık olmak üzere toplam 18 adet varlık bulunmaktadır.



UNESCO Dünya Miras Merkezi'nce onaylanan bu listede yer alan varlıklara ilişkin dosyalar kapsamlı olarak hazırlanacak ve Dünya Miras Komitesinin onayına sunulacaktır.



Liste hazırlanırken önerilen varlıkların, mimari, tarihi, estetik ve kültürel değerlerinin yanısıra ekonomik, sosyal, sembolik ve felsefi özellikleri de dikkate alınmıştır.



Amacımız; bu evrensel kültür değerlerimizin özellik ve güzelliklerin Dünyaya tanıtılması ve uluslararası katkılarla korunarak gelecek kuşaklara en iyi ve korunmuş şekilde aktarılmasıdır.



Dünya Miras Merkezince 2000 yılı içinde onaylanan Geçici (Endikatif) Listede aşağıdaki varlıklarımız yer almaktadır.



1) Selimiye Cami ve Külliyesi (16. yy)

2) Bursa ve Cumalıkız Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri (13. yy. 15. yy)

3) Konya Selçuklu Başkenti

4) Alanya Kalesi ve Tersanesi

5) Selçuk Kervansarayları Denizli - Doğubeyazıt Güzergahı (13. yy)

6) İshakpaşa Sarayı (17. yy)

7) Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri (17. yy - 19. yy)

8) Diyarbakır Kalesi ve Surları (12. yy)

9) Mardin Kültürel Peyzaj Alanı (13. yy)

10) Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları (12. yy - 13. yy)

11) Sümela Manastırı (5. yy - 19. yy)

12) Alahan Manastırı (7. yy)

13) St. Nicholas Kilisesi (7. yy - 8. yy)

14) St. Paul Kilisesi, St. Paul's Kuyusu ve Çevresi

15) Kekova

16) Güllük Dağı - Termessos Milli Parkı

17) Karain Mağarası

18) Efes

19) Aphrodisias Antik Kenti

20) Sagalassos Antik Kenti

21) Çatalhöyük Neolitik Kenti

22) Perge Antik Kenti

23) Antik Likya Uygarlığı Kentleri







1- Selimiye Camii ve Külliyesi

Yeri : Marmara Bölgesi

Boylam : 260 34' Doğu

Enlem : 410 41' Kuzey

Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel



Mimar Sinan'ın Ustalık Dönemi eseri ve mimarlık sanatının en görkemli örneklerinden biri olan Selimiye Camii ve Külliyesi 16. yy.'da Sultan III. Selim adına yaptırılmıştır. Selimiye Camii, teknik mükemmelliği, boyutları ve estetik değerleriyle döneminin ve sonraki zamanların en muhteşem eseridir.







2- Bursa ve Cumalıkızık Osmanlı Kentsel ve Kırsal Yerleşimleri

Yeri : Marmara Bölgesi

Boylam : 290 04' Doğu

Enlem : 400 12' Kuzey

Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel



İlk kez M.Ö. 200 yılında yerleşim görmüş olan Bursa, Roma ve Bizans dönemlerinden sonra Osmanlıların ilk başkenti olarak en görkemli yıllarını yaşamıştır. Osmanlıların ilk altı padişahı döneminde yapılmış olan 127 cami, 45 türbe, 34 medrese, 25 han, 37 hamam ve 14 imarethane ile Bursa Merkezi ve Osmanlıların Bursa'yı fethi sırasında lojistik destek görevi gören Cumalıkızık sadece tarihi dokusunu korumakla kalmamış aynı zaman da geleneksel yaşam biçimini de günümüze taşımıştır.







3- Konya Selçuklu Başkenti

Yeri : Orta Anadolu Bölgesi

Boylam : 320 30' Doğu

Enlem : 370 52' Kuzey

Kriter : a) i, ii, iv, Kültürel



12. ve 13. yy'da Selçuklu Türklerinin başkenti olan Konya, Selçukluların Asya'dan getirdiği sanatsal öğelerin ve taş işçiliğinin en görkemli eserlerini barındırır.

Konya Kalesi, Alaaddin Camii, Sırçalı Medrese ve birçok irili ufaklı camii ve mezar Konya'daki Selçuklu anıtlarının örnekleridir. Halen yaşayan bir kent olarak Selçuklu mimarisi, uygarlığı ve kültürel geleneklerinin tek örneğidir.







4- Alanya Kalesi ve Tersanesi

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 310 59' Doğu

Enlem : 360 32' Kuzey

Kriter : a) iii, iv, Kültürel



Alanya'nın Helenistik dönemlere dek tarihlenen kalesi Roma, Bizans ve son olarak da Selçuklulara ev sahipliği yapmıştır. Kalede bulunan Selçuklu sarnıcı, Bizans Kilisesi, Sultan Sarayı ve Selçuklu hamamı kalıntıları geleneksel kent dokusuyla bütünleşmiştir. Tarihi Alanya Tersanesi ise Selçuklular tarafından yapılmış ve bugüne dek korunabilmiş tek tersane olma özelliğini taşımaktadır.



Denize doğru uzanan Kale kırmızı taş ve tuğladan 33 metre yüksekliğinde sekizgen bir kule ile korunan bir ortaçağ gemiliği ile çevrelenmiştir.







5- Selçuklu Kervansarayları (Denizli-Doğubeyazıt Güzergahı)

Yeri : Güzergah Anadolu'da Batı-Doğu yönünde uzanmaktadır.

Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel



Orta Asya'daki göçebe Türk boylarının geleneksel yaşam biçiminden esinlenerek Selçuklu Dönemi kültür ve mimarisinde önemli bir yer tutmuş olan kervansaraylar ve hanlar en çok bu dönemde çeşitlenmiş ve Anadolu mimarisini de etkilemiştir. Ülkemizin sınırları dışında Asya'ya da uzanan bu güzergah üzerinde yer alan kervansaray ve hanlar Denizli-Doğubeyazıt kervan yolu örneklenerek Dünya Miras Listesine 'Kültürel Peyzaj' olarak önerilecek adaylar arasındadır.



Öneri Güzergahta Yer Alan Önemli Han ve Kervansaraylar

Akhan

Pınarbaşı Han

Eğridir Han

Pınarpazarı Hanı

Kantarcı Han

Obruk Han

Oklu Han

Sultan Han (2)

Akhan

Ağzıkarahan

Sünnetli Han

Sikre Han

Ertokuş Han

Kireli Han

Elikesik Han

Kavak Han

Kuruçeşme Han

Altınapa Han

Sadettin Han

Zincirli Han

Akbaş Han

Öresin Han

Han Camisi

Sultan Han

Şahruk Köprüsü Han

Lala Kervansarayı

Gedik Han

Latif Han

Mugar Han

Cibci Han

Pervane Han

Kargı Han

Köprüköyü Hanı

Mamahatun Kervansarayı

Hacı Bekir Han







6- İshakpaşa Sarayı

Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi

Boylam : 440 08' Doğu

Enlem : 390 31' Kuzey

Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel



18. yy'da İran sınırına yakın İpekyolu üzerinde, 7600 metrekarelik bir alanda, Bursa, Edirne ve İstanbul gibi başkentlerde Kraliyet Saraylarının yapımında kullanılan model ile inşa edilen İshak Paşa Sarayı taş oymacılığı ve bezemelerinde hanlar ve kervansaraylar güzergahı üzerinde yer alması nedeniyle İran'dan Anadolu Selçuklu devletine, Gürcistan'dan Kafkasya'ya kadar çok değişik kültürlerin izlerini taşımaktadır ve özellikleri ile Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.



Ishakpaşa Sarayı Osmanlı mimarisinde Batı etkisinin görülebileceği bir örnektir.







7- Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri

Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi

Kriter : a) i, ii, iii, iv, Kültürel



Peygamberler Şehri olarak bilinen Şanlıurfa, Yukarı Mezopotamya'nın bereketli ovalarında kurulmuş tarihi bir yerleşimdir ve yöresel mimari ve geleneksel taş işçiliğinin en güzel örnekleri olan çok sayıda tarihi, dini, resmi ve sivil mimari örnekleriyle bezenmiştir.



Kentin güneyinde yer alan Harran ise tarihi şehir surları, geleneksel konik çatılı kerpiç evleri ve birçok İslam alimini yetiştiren Harran İslam Üniversitesi ile benzersizdir.







8- Diyarbakır Kalesi ve Surları

Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi

Boylam : 400 14' Doğu

Enlem : 370 55' Kuzey

Kriter : a) i, iii, v, Kültürel



Dicle Nehri Vadisinden 100 metre yükseklikte konumlanan ve birbirini tamamlayan iç ve dış kaleden oluşan Diyarbakır Kalesi ve Surları kente egemen olan 30 kadar uygarlığın mimari karakterlerini, dönemlerinin sanatsal üsluplarını yansıtan oyma ve kabartma motiflerini ve kitabelerini sergileyerek Anadolu tarihinin yazıya dönüştüğü ve toplu olarak görülebildiği tek örnektir. Diyarbakır Kalesi ve Surları geçirdikleri tarihi dönemlerin en önemli yazılı belgelerini bulundurması ve insan eli yapılan en görkemli ve en büyük anıtsal yapılardan biridir.



Sihay bazalt duvarlar Ortaçağ Askeri mimarisinin önemli örneklerindendir. Duvarlar 10-12 metre yüksekliğinde ve 3-5 metre genişliğindedir.







9-Mardin Kültürel Peyzaj Alanı

Yeri : Güney Doğu Anadolu Bölgesi

Boylam : 400 44' Doğu

Enlem : 370 19' Kuzey

Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel



Mardin, Türkiye'nin güneydoğusunda, Suriye sınırında, Mezopotamya Ovasına hakim bir alanda kurulmuştur. Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki 'Bereketli Hilal' bölgesinde yer almaktadır.



Doğal yapı ile insan etkileşimi sonucu ortaya çıkan taş mimarisinin benzersiz dini ve geleneksel yapılarını barındıran Mardin, bir ortaçağ kenti görünümüyle 'kültürel peyzaj alanı' olarak Dünya Miras Listesine önerilmektedir.



Mardin Tarihi Kentin dosyası 2002 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Hazırlanan dosya, Alan Yönetim Planının olmaması ve Deyr'ül Zafaran Manastırı'nın yer almaması nedeni ile adaylık başvurumuzu olumsuz yönde etkileyeceği düşünüldüğünden Bakan onayı ile Genel Müdürlüğümüzce geri çekilmiştir.







10- Ahlat Eski Yerleşimi ve Mezar Taşları

Yeri : Doğu Anadolu Bölgesi

Boylam : 420 30' Doğu

Enlem : 380 45' Kuzey

Kriter : a) i, iii, Kültürel



Van gölü kıyısında yer alan ve tarihi Urartulara kadar inen Ahlat yerleşimi ve Selçuklu dönemi taş işçiliği, inanışları ve yaşam biçimini en güzel şekilde yansıtan mezar taşları ve anıt eserleri ile Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.







11- Sümela Manastırı

Yeri : Karadeniz Bölgesi

Boylam : 390 02' Doğu

Enlem : 400 48' Kuzey

Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel



Altındere vadisi'nin dik yamaçlarında doğal yapı ile bütünleşen manastır kompleksi tasarım, malzeme, mimarlık ve işçilik açısından eşsiz bir yapı olarak Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasında yer almaktadır.







12- Alahan Manastırı

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 320 31' Doğu

Enlem : 370 52' Kuzey

Kriter : a) i, iii, iv, Kültürel







M.Ö. 5. yy başlarında yapıldığı bilinen ve doğal yapı ile bütünleşmiş olan Alahan Manastırı, bir manastır ve ona bağlı kilise ile müştemilat yapılarından oluşmakta ve malzeme, tasarım ve yapıdaki süslemeleri ile Bizans Dönemi dini mimarisinin ender örneklerinden biri olarak Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.



13- St. Nicholas Kilisesi

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 360 7.5' Doğu

Enlem : 290 58' Kuzey

Kriter : a) iii, iv, Kültürel



Milattan önce 5. yy'a ait bir Likya yerleşimi olan Myra antik kentinin parçası durumundaki St. Nicholas Kilisesi mimari üslubu ve süslemeleri ile orta Bizans dönemi kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşmış en seçkin örneğidir.



Myra, eski dönemlerin doğu ve batıdan gelen ticaret yolları ile St. Nicholas kültünün farklı parçalarını taşıyan farklı kültürlerin kavşak noktasında yer almaktadır. İmparatorluk başkenti Constantinople ve diğer şehirler ile olan ilişkileri gerek kentsel yaşam gerekse Hıristiyanlığın gelişimi açısından Myra'yı kozmopolitan bir merkez haline getirmiştir. St.Nicholas kilisesinin büyük ölçeği ve zenginliği Myra'nın bütün kentsel yapıyı etkileyen merkez olma rolünü de desteklemektedir







14- St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu ve Çevresi

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Kriter : a) ii, iii, iv, Kültürel



St. Paul'un doğum yeri olarak bilinen Tarsus St. Paul Kilisesi ve kuyusu ruhani bir merkez olarak mevcut geleneksel kent dokusu ile bütünleşmiş biçimiyle, Dünya Miras Listesine aday olarak gösterilmektedir.







15- Kekova

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 290 53' Doğu

Enlem : 360 13' Kuzey

Kriter : a) i, iii, Doğal a) ii, iii, Kültürel



Akdeniz Bölgesinde yer alan Kekova Adası, arkeolojik Üçağız ve Kaleköy yerleşmeleri ve adayı çevreleyen batık kentin yanısıra, gerek görsel, gerekse doğal özellikleriyle Dünya Miras Listesine önerilecek adaylar arasındadır.



Kültürel özelliklerinin yanı sıra; Kekova çok önemli jeolojik oluşumlar, oluklu kıyı hattı, hidrobiyolojik özellikleri ve görsel güzelliğe sahiptir. Yaşayan kültürel varlığın yanı sıra kültürel devamlılığın önemli bir örneğidir.







16- Güllük Dağı - Termessos Milli Parkı

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 300 30' Doğu

Enlem : 370 00' Kuzey

Kriter : a) ii, iii, v, Kültürel a) ii, iii, iv, Doğal



Denizden yaklaşık 1050 m. yükseklikte Antalya'nın kuzeyinde dağlar arasında gizli Termessos (Güllük Dağı Milli Parkı) antik kenti, yerleşim biçimi, savunma sistemleri ile doğanın sunduğu olanakları en iyi şekilde kullanan kentlerden biridir. Alanın en önemli kalıntıları şehir surları, kuleler, kral yolu, hadrian kapısı, spor salonu (Gymnasium), agora, tiyatro, mezarlar, kemerler ve drenaj sistemidir.



Güllük Dağı'nın dik yamaçları ise Güver Uçurumu ve tipik Akdeniz bitki örtüsünün yanısıra soyu tükenmekte olan hayvanları da barındıran özel bir bölgedir.







17-Karain Mağarası

Yeri : Akdeniz Bölgesi

Boylam : 300 34' Doğu

Enlem : 370 05' Kuzey

Kriter : a) iii, vi Kültürel



Karain Mağarası, Anadolu ve Yakın Doğu tarihi açısından önemli bir paleolitik merkezdir. Karain Alt Paleolitik'ten geç Roma dönemine kadar görülen yerleşim izleri ile Anadolu arkeolojik çalışmalarında önemli bir boşluğu doldurmaktadır.



Yeryüzünde bilinen paleolitik mağaraların çoğu sadece bir dönemi temsil ederken Karain Alt, Orta ve Üst olarak kesintisiz bir katmanlaşma göstermekte ve bu katmanlardan elde edilen veriler, özellikle Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki bağlantılar ve göç yolları hakkında fikir vermesi açısından önem taşımaktadır.



Karain'den ele geçirilen Anadolu'da bilinen en eski insan kalıntılarının yanısıra mağarada ortaya çıkarılan taşınabilir sanat ürünleri Anadolu sanatının ilk örnekleridir. Ayrıca, verdiği bitki ve hayvan kalıntıları ile Batı Akdeniz'in eski çevresinin ortaya konmasında önemli bir rol üstlenen Karain çevresindeki diğer mağaralarla birlikte doğal ve kültürel özellikleri dolayısıyla karma sit olarak Dünya Miras Listesine önerilmektedir.



Karain mağarasına ait adaylık dosyası 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Karma (doğal/kültürel) varlık olarak Dünya Miras Listesine önerilen Karain Mağarası için hazırlanan adaylık dosyası, doğal tanımlamaların belirlenen kriterler açısından yetersiz olduğu, kültürel kriterler açısından ise güçlendirilmesi gerektiği bildirilerek iade edilmiştir.







18- Efes

Yeri : Ege Bölgesi

Boylam : 270 20' Doğu

Enlem : 370 07' Kuzey

Kriter : a) i, ii, iii, v, Kültürel



6000 yıl sürekli yerleşim gösteren Efes; tarihinin tüm aşamalarında çok önemli bir kültürel ve ticari merkez oluşmuştur. Günümüzde tüm dünyadan milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayan Efes, en görkemli zamanını Roma döneminde yaşamış ve 'Asya'nın ilk ve en büyük metropolü' unvanını taşımıştır.



Efes Roma dönemi yaşam tarzını çok açık bir şekilde sunmaktadır. Bir benzeri daha bulunmayan Teras Evler ise Anadolu'daki kent seçkinlerinin ev dekorasyonu zevkini göstermektedir.



Şehrin dini merkez konumunda olan Artemision, şu anda tapınağın ayakta kalmış tek sütunu ile temsil edilmektedir. Efes, Dünya Miras Listesine mevcut antik kent yerleşimi Artemision, St. John Bazilikası ve Ayasoluk Kalesi ile birlikte önerilmektedir.



Efes ören yerine ait adaylık dosyası 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Merkezine gönderilmiştir. Hazırlanan adaylık dosyası; hazırlanmış olan Alan Yönetim Planının alanın kültürel değerlerini koruması açısından yetersiz bulunması sebebi ile iade edilmiştir.







19- Aphrodisias Antik Kenti

Yeri: Ege Bölgesi, Ege Bölgesi

Enlem: 370 43' kuzey

Boylam: 280 44' batı

Kriter: (ii), (iv)



Aphrodisias Antik Kenti, Türkiye'deki Yunan ve Roma dönemlerine ait en görkemli antik kentlerden birisidir. Tarihte kentin en önemli tanrıçası olan Afrodit tapınağı ile ünlü olan Aphrodisias M.Ö. II. yüzyıldan M.S. 6. yüzyıla kadar uzun ve varlıklı bir hayat sürmüştür. Kentin kesintisiz olarak bu kadar uzun yerleşim görmüş olması, antik dönemde pek çok önemli gelişmeye tanıklık etmesi açısından da önem taşımaktadır. Diğer yandan, antik kente yakın olan mermer ocakları, daha sonraları mermer heykelcilik konusunda tüm Akdeniz'de ünlü olan yerel bir geleneğin gelişmesinde de etkili olmuştur. Aphrodisias Antik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.







20- Sagalassos Antik Kenti

Yeri: Akdeniz Bölgesi, Burdur

Enlem: 300 31' kuzey

Boylam: 370 40' doğu

Kriter: (ii), (iii)



Sagalassos Antik Kenti, antik dönemde Pisidia olarak bilinen bölgede yer almaktadır. Dağlık bir alanın bitişiğinde yer alan kentte ilk yerleşim izleri günümüzden 12.000 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Sagalassos Antik Kenti, orijinal yapı taşlarının neredeyse tamamının bulunabildiği anıtsal yapıları ile son derece iyi korunmuş durumdadır. Diğer yandan, kentin planı, üzerinde kurulmuş olduğu teraslı yapı düşünüldüğünde oldukça çarpıcıdır ve bu yapı ile uyumlu ve etkileyici bir anıtsal merkez yaratılmıştır. Ayrıca, en az bin yıllık seramik üretimi ile Sagalassos antik dönemlerdeki en uzun seramik üretimi merkezi olarak UNESCO Dünya Miras Listesi Geçici Listemize dahil edilmiştir.







21- Çatalhöyük Neolitik Kenti

Yeri: İç Anadolu Bölgesi, Konya

Enlem: 37,70 kuzey

Boylam: 32,80 batı

Kriter: (ii), (iii), (iv)



Doğu ve batı olmak üzere iki höyükten oluşan Çatalhöyük Neolitik Kenti, insanlığın gelişiminde önemli bir dönem olan yerleşik bir toplumsal yaşama geçişle birlikte tarımın başlangıcı, avcılık gibi pek çok önemli sosyal değişim ve gelişime tanıklık etmiştir. Ayrıca, iki höyük 2000 yıllık bir dönemi temsil etmekte ve bu süreç içerisinde kesintisiz bir yerleşim görülmektedir. Çatalhöyük Neolitik Kenti'nin Neolitik Dönem'deki büyüklüğü, toplumun nüfus yoğunluğu, güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman içindeki sürekliliği nedeniyle olağanüstüdür. Çatalhöyük Neolitik Kenti bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.







22- Perge Antik Kenti

Yeri: Akdeniz Bölgesi, Antalya

Enlem:

Boylam:

Kriter: (ii)



Perge Antik Kenti, Geç Klasik, Helenistik ve ağırlıklı olarak Roma İmparatorluk dönemleri bağlamında planlama açısından önem taşıyan bir kenttir. Geç Klasik Dönem'de akropoliste uygulanan plan, Helenistik Dönem içlerindeki genişlemeyle birlikte aşağı kente de taşınmıştır. Kent planlaması çerçevesinde, aşağı kentin kuzey-güney eksenini oluşturan sütunlu cadde iyi korunmuş bir örnek olarak dikkate değerdir. Diğer yandan, kuzey-güney doğrultulu sütunlu caddeyi ortasından boylu boyunca kat eden su kanalı ise, bu anlamda önemli bir tasarımdır. Kanal, kentteki dört anıtsal çeşme yapısı ve iki büyük hamam ile beraber, sıcak Pamphylia ovasındaki Perge'ye bir 'su kenti' kimliği kazandırmıştır. Helenistik Dönem'de inşa edilen, Roma İmparatorluk Dönemi ve Geç Antik Dönem'de onarım gören savunma sistemi Perge'yi öne çıkaran bir diğer öğedir. Aşağı kentin etrafındaki sur duvarı, kuleler, bastionlar ve kapılar büyük oranda ayaktadır. Akropolis surları da göz önüne alındığında Perge, antik çağ askeri mimarisine dair değerli bir bilgi kaynağı olarak belirmektedir. Perge Antik Kenti, yukarıda sayılan nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.







23- Antik Likya Uygarlığı Kentleri

Yeri: Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Teke Yarımadası

Enlem:

Boylam:

Kriter: (iii), (iv)



Antik Likya Uygarlığı Kentleri, Akdeniz Bölgesi'nde Teke Yarımadası'nda yer almaktadır. Antik Likya, güneyde Akdeniz, batıda Karya ve doğuda ise Pamfilya ile komşudur. M.Ö. 1. yy.'ın ortalarında ise 23 kentten oluşan 'Likya Birliği' oluşturulmuştur. Bu birlik tarihteki ilk demokratik birlik olup, günümüz demokratik sistemleri için de esin kaynağı olmuştur. Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos'tur. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Teke Yarımadası'nda Likya Birliği'ne ait daha küçük kentler de bulunmakta ve bu kentler sistemli kazılar, sikkeler ve yazıtlardan bilinmektedir. Bunlar arasında ise Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa, Simena, Istlada, Trebende, Aperlae bulunmaktadır. Bu seri adaylık önerisi, dünyada sadece bu bölgede yaşamış ve yok olmuş olan Likya Uygarlığına ait Patara'daki Parlamento binası, Likya kaya mezarları, kale kalıntıları, toplumun inanç sistemlerini yansıtan tapınak kalıntıları, Likyalıların toplumsal hayatları ile ilgili bilgiler veren kent kalıntıları gibi benzersiz kalıntıları içermektedir. Likya parlamentosunun yapısı ve kentlerin büyüklük ve nüfusuna oranlı olarak belirlenen temsilci sayısı antik dünyada benzersizdir. Antik Likya Uygarlığı Kentleri bu nitelikleri ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listemize dahil edilmiştir.

http://www.goturkey.com/content.php?cid=45861&lng=tr&typ=c

4 Ocak 2009 Pazar

TÜRK LİRASI- TL'ye Geçiş..

(Yukarıdaki yazının üzerine tıklayınız..)

YENİ PARALARIMIZI TANIYALIM...

1.1.2009'dan itibaren tedavüle çıkan TÜRK LİRASI hepimize hayırlı ve bereketli olsun..

3 Ocak 2009 Cumartesi

Renklerin Ustası...Ressam..Küçük Bir Hikaye..

Hindistan’da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş. Ve ona “Renklerin Ustası” anlamına gelen Ranga Guru derlermiş.
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış. Son resmini yaparak Ranga Guru’ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş. Ranga Guru ise, “Sen artık ressam sayılırsın Raciçi. Artık senin resmini halk değerlendirecek” diyerek, resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yere koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.

Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor. Çok üzülmüş. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki!

Resmi alıp Ranga Guru’ya götürmüş ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi resmi yeniden yapmış ve yine ustasına götürmüş.

Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru. Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte. Ve yanına, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazıyı da bırakmasını istemiş.

Raciçi denileni yapmış. Birkaç gün sonra meydana gittiğinde resmine hiç dokunulmadığını görmüş. Fırçalar da boyalar da hiç kullanılmamış. Çok sevinmiş. Koşarak Ranga Guru’ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış.

Ranga Guru ise, “Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. Oysa ikinci konumda, onlardan hatalarını düzeltmelerini, yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi…

“Sevgili Raciçi, mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın. Emeğinin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Onlara göre senin emeğinin hiçbir değeri yoktur. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma...”

*alıntı..

Tübitak'taki verilere göre okunabilen en büyük sayıymıs

Tübitak'taki verilere göre okunabilen en büyük sayıymıs

*alıntı..

lebriz.com - Sanat Galerileri

lebriz.com - Sanat Galerileri

(Yukarıdaki linkin üzerine tıklayınız..)

Akbank ve Sanat » Ana Sayfa

Akbank ve Sanat » Ana Sayfa

2 Ocak 2009 Cuma

KÜÇÜK BİR HİKAYE..

Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana

düşmüş.Adambiraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış,

bir ağacın altına oturmuş.

Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış.

Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış.

Bir de bakmış ki yanındaki sepet bomboş.Şapkalar gitmiş. Kafasını

kaldırıp ağaca bakmış ki, ağacın dallarında bir sürü maymun, her

birinin kafasında adamın şapkaları...

Adam düşünmeğe başlamış :

' Ben şimdi ne yapıcam, şapkaları bu maymunlardan nasıl geri alacam ? '

Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın

taklidini yapıyorlar, kafalarını kaşıyorlar. A dam ellilerini

havayakaldırmış, maymunlarda. ..derken adam ne yapacağını bulmuş, kendi

kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış, maymunlar da...

Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna devam etmiş.

Aradan 50 yıl geçmiş...Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi

gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı ormana

düşmüş.Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş,

şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış... Bir saat

sonra uyanmış,birde bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok... Darken

tuhaf sesler duymuş,birde kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir

sürü maymun, hepsinin kafasındabirer şapka. Düşünmüş...

' Dedem yıllar once bana bir hikaye anlatmıştı...ne yapacağımı çok iyi

biliyorum... '

Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar...

adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da.. ve adam gülümseyerek

kendibaşındaki şapkayı çıkarmış yere atmış...

o anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı

şapkayıkapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:

'Ulan ...,sadece senin mi deden var !!!'

*alıntı..

GÜLÜMSEME ...BiR TEBESSÜM HiKAYESi

Bir gülümseme ; sevginin ve insan olmanın anahtarıdır.

Bir gülümseme ; iç dünyamızın güzelliklerini , dışa yansıtır.

Bir gülümseme ; bir külfeti yoktur , fakat çok şey kazandırır.

Bir gülümseme ; evde saadet , iş yerinde muvaffakiyet.

Bir gülümseme ; başkalarına ikramda bulunmak demektir.

Bir gülümseme ; vereni fakirleştirmeden , alanı zenginleştirir.

Bir gülümseme ; bir an sürer , bazen ise ebediyen yaşar.

Bir gülümseme ; yorgun olan insanı dinlendirir.

Bir gülümseme ; ümitsiz olana neşe ve hayat bahşeder.

Bir gülümseme ; karanlık bir çehreyi aydınlatabilir.

Bir gülümseme ; satın alınmaz , rica ile elde edilemez.

Bir gülümseme ; ödünç verilmez , çalmak da mümkün değildir.

Bir gülümseme ; kendiliğinden verilmedikçe işe yaramaz.

Bir gülümseme ; ona ihtiyacı olanlara ilaç gibi gelir.

Bir gülümseme ; sevgi köprülerini sağlamlaştırır.

Bir gülümseme ; bazen bir hayat kurtarır.

Bir gülümseme ; bazen bir savaşı da önler.

Bir gülümseme ; bazen gülümsemeyemeyeni gülümsetir.

Bir gülümseme ; sadaka yerine geçer , sevap kazandırır.

Bir gülümsemeyi , gülümsemeye ihtiyacı olana bol bol verin.

Bir gülümsemeye, gülümseyemeyenlerin ihtiyacı olduğunu unutmayın!


Bir gülümseme ; için hiç kimse , ona ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin ve kuvvetli değildir.


İKİ İNSAN ARASINDAKİ EN KISA MESAFE GÜLÜMSEMEKTİR


BiR TEBESSÜM HiKAYESi

Küçük kiz,hüzünlü bir yabanciya gülümsedi. Bu gülümseme adamin
kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava icinde yakin
geçmiste kendisine yardim eden bir dosta tesekkür etmedigini
hatirladi.Hemen bir not yazdi,yolladi.

Arkadasi bu tesekkürden o kadar keyiflendi ki,her ögle yemek yedigi
lokantada garson kiza yüklü bir bahsis birakti. Garson kiz ilk defa
böyle bir bahsis aliyordu.Aksam eve giderken,kazandigi paranin bir
parçasini her zaman köse basinda oturan fakir adamin sapkasina birakti.

Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki...iki gündür bogazindan asagi
lokma geçmemisti. Karnini ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman
bodrumundaki tek odasinin yolunu islik çalarak tuttu. Öyle neseliydi
ki, bir saçak altinda titreyen köpek yavrusunu görünce,kucagina
aliverdi.

Küçük köpek gecenin sogugundan kurtuldugu için mutluydu. Sicak odada
sabaha kadar kosusturdu.Gece yarisindan sonra apartmani dumanlar
sardi.Bir yangin basliyordu.Dumani koklayan köpek öyle bir havlamaya
basladi ki,önce fakir adam uyandi, sonra bütün apartman halki...

Anneler,babalar dumandan bogulmak üzere olan yavrularini kucaklayip,
ölümden kurtardilar ...

Bütün bunlarin hepsi,bes kurusluk bile maliyeti olmayan bir
tebessümün sonucuydu.

MUTLU BiR GÜLÜMSEYiSiN YERiNi HiÇ BiR TATLI SÖZ TUTAMAZ