19 Mayıs 2009 Salı

Bu gün 19 Mayıs 2009..






Bu gün 19 Mayıs 2009..

Türkiye bugün çok hareketli bir gün yaşadı..

Sabah saatlerinde başta ANKARA olmak üzere,Samsun,İstanbul ve Yurdun dört bir yanında
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA,GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI törenlerle,büyük coşkuyla kutlandı..

Ankara'da Devlet Erkanı'nın yanı sıra memleketin dört bir yanından gelen yüzbinlerce vatandaş ellerinde bayrakları ile çoluk çocuk ANITKABİR'e ATA'mıza koştu..

Ankara 19 Mayıs Stadyumu'ndaki törene,bir erkek öğrencinin coşkuyla okuduğu duygusal şiiri damgasını vurdu..Öğrenciler Karadeniz Bölgesi'nin Kolbastı oyunu ile izleyicileri coşturdu..

Anıtkabir,gün boyunca vatandaşların ziyaretleri ile dolup taştı..

ATATÜRK'ü ve silah arkadaşlarını, bu güzel Bayram gününde rahmet ve minnetle anıyoruz..Açtığı yolda,Cumhuriyet ilkelerine bağlı kalarak ilerliyoruz..

Bugün Ankara,Samsun,İstanbul ve diğer illerde yapılan coşkulu kutlamanın yanı sıra;

İstanbul'da da neredeyse bir Cumhuriyet Yürüyüşü ve Mitingi gibi bir uğurlama töreni vardı..

Cumhuriyet'in Çağdaş kadını,İlime ve eğitime gönlünü ve tüm yaşamını veren ;Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Kurucusu ve Başkanı Prof.Dr.Türkan Saylan Türkiye'nin herbir yerinden gelen binlerce seveni tarafından son yolculuğuna uğurlandı..



Lütfi kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen törende izdiham yaşandı.
Binlerce seveni ona son görevlerini yerine getirmek için Lütfi Kırdar'a akın etti. Binlerce kişi dışarıda kaldı. Teşvikiye Cami'nde de büyük kalabalık toplandı. Cenaze namazında konuşan Eski Müftü İhsan Özkeskin, "İnanıyoruz ki Türkan Saylan hanımefendi ödülünü Allah'tan alacaktır" dedi.


Saylan’ın evi önünde ise kendisini sevenler karanfil bıraktılar.

Çok sayıda sivil toplum örgütü ve ünlü isimler de törene katıldı..

Kortejin son durak Zincirlikuyu'ya varması ve cenazenin defin işlemi gerçekleşirken saat nerdeyse 20.00'ye geliyordu..


Prof.Türkan Saylan,Atatürk'ün yanına gitti..

Işıklar içinde yatsın..

Mekanı cennet olsun..

Bizlere,hastalarına,okuttuğu-burs sağladığı çocuklarına,kardelenlerine hakkını helal etmiştir inşallah..

Beraberinde Çağdaş Türkiye'nin gençlerinin ve yetişkinlerinin sevgisi,duaları,minnet duygularıyla gitti..

Şimdi ,gençlerin ve eğitim gönüllülerinin onun izinde yürüme zamanı..


Şimdi, O'nu son günlerinde üzenlerin,yıpratmaya çalışanların özür dileme zamanı..

Şimdi,hepimizin birlik ve beraberlik zamanı..

Eskiden her yıl,19 Mayıs'da bir kutlama daha yapardık..Çiçekler,hediyeler alırdık..

Sevgili annemize..

Rahmetli annemize..

19 Mayıs 1917 doğumlu idi..

23 yıl önce onu kaybettik..O da okumuş,dört çocuğunu-bizleri-okutmuş,büyütmüş bir Cumhuriyet Kadını idi.

Bayramımız kutlu olsun..

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE..

selma er.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

19 MAYIS 19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA,GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI




19 MAYIS
ATATÜRK'Ü ANMA,GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI'mız kutlu olsun..





Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi;

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

17 Mayıs 2009 Pazar

BAŞARILI OLMAK KENDİ ELİNİZDE...

Başarılı Olanlar İçin En Önemlisi, İhtiras Ve Yenilik....

Nedir başarı? Çok para kazanmak mı? Çok yükseklere çıkmak mı? İşini iyi yapmak mı? Mutlu olmak mı?

Başarı, "başarma işi" ve "bir işte elde edilen yararlı sonuç, muvaffakiyet" başarmak ise "bir işi istenilen biçimde bitirmek" olarak tanımlanıyor. Yani başarmak için önce ne istediğinizi bilmeniz, ne istediğinizi bilmeniz için ise kendinizi iyi tanımanız gerekiyor. Peki başarıyı getiren özellikle neler? Hırs mı? Çok çalışmak mı? Disiplin mi? Bilgi mi? Yoksa bunların hepsi mi?

İnanmak, olumlu düşünmek, kaybetmeyi kabul etmemek, sorumluluk almak, saygılı olmak, işini severek yapmak, bağlılık duymak başarının altın kurallarından. Etrafınıza baktığınızda gerçek başarının sevdiğiniz, inandığınız bir işi yapmadan gelmediğini görüyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde TheBox Konferansı’na katılmak üzere ülkemize gelen 17 yıl boyunca "Good Morning America"nın sunuculuğunu üstlenmiş ve siyasetten, iş dünyasına bir çok liderle görüşme fırsatı yakalamış olan Joan Lunden "Artık ABD’de boş gezen zenginler yerine işkolik zenginler var. Milyarder olsalar bile çalışmaktan vazgeçmiyorlar. Paradan daha önemlisi, bu insanlar yeniliğe ve fark yaratmaya odaklanmış durumdalar. Bu insanlar için ihtiras çok önemli. Steve Jobs, Bill Gates gibi isimlerin hepsi ’Benim için becerilerimi kullanmak ve ihtiras önemli’ diyorlar. Tabii ki milyarlarını harcıyorlar ama onlar için her şeyden önemlisi fark yaratmak" diyor. Lunden, yaptığı görüşmelerde liderlerin ortak özellikleri olduğunu farkettiğini ifade ediyor.

Başarılı kişilerin ortak özelliklerinden bazıları şunlar:

Azim: Fortune 500’deki belli başlı şirketlerin yöneticileri ve sahipleri başarılarını azme bağlıyorlar. Lunden, ABD’nin önde gelen zenginlerinin ya üniversiteyi bırakmış olduklarını ya da liseyi zar zor bitirmiş olduklarını hatırlatıyor. Yani tüm diplomalardan önemlisi azim ve kararlılık. Bilgelik, gelişmeleri izlemek, sorular sorarak insanların göremediği ilişkileri farkedebilmek önemli unsurlar.

Şans: Başarılı liderler, hayatlarında şansın önemini kabul ediyorlar. Doğru zamanda, doğru yerde olmanın önemi büyük ancak yeterli değil. Şansı doğru kullanmak için çok çalışmak gerekiyor.

Vizyon ve öngörü sahibi olmak: Başarılı olan liderler öngörüye sahipler ve projelerini sahipleniyorlar. Blackberry’i çıkaran RIM’in kurucusu Mike Lazerides "Şans, ileriyi öngörebilmektir" diyor.

Risk almaktan kaçmamak: Günümüzün en zenginlerinin doğasında bu özellik var.

Örneğin Warren Buffet, Bill Gates brici çok seviyorlar. Öyle bir özgüvenleri var ki başarısız olmaktan korkmuyorlar.
Kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman bir görüşmemizde "Öğrenilmiş çaresizlik, hepimizin içinde az ya da çok vardır. Hepimiz bir şeyleri defalarca deniyor, yanılıyor, başaramıyoruz. Sonra bir daha yanılmamak için, bir daha denememeyi öğreniyoruz" demiş ve öğrenilmiş çaresizlik psikolojisi içerisinde uzun süre yaşayan insanların ortak davranışlarından bahsetmişti. Lunden de başarılı olan kişilerin bu anlamda korkusuz olduklarını ve bunun başarı olasılığını artırdığını hatırlatıyor.

İçinde bulunulan piyasayı yakından tanımak: İçinde bulunduğunuz sektördeki gelişmeleri tespit etmeli, trendleri öngörebilmelisiniz. Ancak bu şekilde iş fırsatlarını yakalayabilmek ya da yaratabilmek mümkün oluyor. İçinde bulundukları sektörün dinamiklerini anlayamayan, trendleri izleyemeyerek buna ayak uyduramayanlar takip ediciler olarak kalıyorlar.

Ayrıntılarla ilgilenmek: Çok başarılı liderler aslında sürekli küçük şeylerle uğraşıyorlar. Müşterilerini ellerinde nasıl tutacaklarını biliyor ve ayrıntılarla ilgileniyorlar. Başarı, detaylarla ilgilenmenizi gerektiriyor.


*alıntı..

15 Mayıs 2009 Cuma

YARATICILIĞINIZI ORTAYA ÇIKARIN

İş hayatında üst noktalarda yer almanın anahtarlarından biri yaratıcılık olduğuna göre, oturduğunuz
yerde güzel şeylerin gökten zembille kucağınıza inmesini beklemeyin. Yeni fikirler üretmek, fırsatlar
yaratmak, kapıların önünüzde açılmasını sağlamak ve daha fazla satış yapmak için aşağıdaki yöntemleri deneyin.

1. Ofisinize bir göz atın. Son beş yıl içinde ofisinizde ne değişti? İlginç bir ortam mı?
Yeni fikirlerin ortaya çıkabileceği dinamik bir yer mi?

2. Okuma alışkanlıklarınızı değiştirin ve farklı alanlardaki parlak zekalardan yeni fikirler kapmaya çalışın.

3. Fikirler hakkında konuşmaya başlayın. Yeni kavramları paylaşmaya can atan kişiler bulmaya çalışın.

4. Düşüncelerinizi yazın. Düşünceler, elinize kalemi aldığınızda ya da bilgisayarınızın tuşlarını tıkırdatmaya başladığınızda elle tutulur hale gelir.

5. Bir şeyler için heyecan duyun. Sıkıcı ve her işin angarya gibi yapıldığı şirketler, yıllar önce çalışma şevkini kaybetmiş yöneticilerin bir aynası gibidir.

6. Ayda bir öğle yemeğinizi farklı bir yerde yiyin. Kendinizi rahat hissettiğiniz konfor alanının dışına çıkın.

7. Kaç kez “Hayır” dediğinizi bir düşünün. Ağzınızdan çıkan bir sürü “hayır” değişimden ve sorunlardan
kaçınmaya ne kadar istekli olduğunuzun göstergesidir. “Hayır”dan daha çok “Evet” demeniz
başkalarındaki yaratıcı fikirleri de ateşleyecektir.

8. Şimdi neyi başarmak istiyorsunuz? Tırmanılacak sıradaki dağ hangisi? Hayalleri olan ve hayallerine
ulaşmak için hedeflerinin peşinden giden insanlar daha yaratıcı ve yenilikçi olur.

9. İş yerinizde ve çalışma şeklinizde olumlu değişiklikler yapın. Çok büyük şeyler olmasına gerek yok. Birkaç şeyin yerini değiştirmekle başlayın. Düşünebileceğiniz ufak tefek birkaç değişiklik bile dengelerin değişmesini başlatacak bir etki yaratabilir. Zaten amaç da; etrafınızdaki kişilerin sırada ne olduğunu merak etmeye ve sormaya başlamaları değil midir?

10. Yeni fikirler ortaya atın ve bu fikirlerin eleştirilmesini isteyin. Etrafınızdaki kişilerden fikirlerinizdeki boşlukları bulmalarını ve daha iyi bir fikir üretmeye yardımcı olmalarını isteyin. Başınızı siperin dışına çıkarmaya ve vurulma riskini göze almaya cesaretiniz olursa, güzel bir fikir ortaya atmaları için onlara da cesaret vermiş olursunuz.

Yaratıcılık ve gelişmelere açıklık belirli bir yapıdaki kişilerin tekelinde değildir. Ancak belirli bir zihinsel duruşa sahip olmayı gerektirir. Çoğu durumda bu, kendinizi zihninizi zorlayacak durumlara bile isteye sokarak; dengeleri altüst ederek; kendinizin, etrafınızdaki ve şirketinizdeki kişilerin önyargılarını kırarak yaratıcılığı ateşlemekle ilgilidir. İş hayatınızdaki yaratıcılığın anahtarı sizin kendi içinizdedir.Farklı şeyleri aynı potada eriten simyacı gibi , yeni satış fırsatları alaşımını elde etmeye çalışın.

*alıntı..

ZOR KİŞİLİKLERLE BAŞ ETME YÖNTEMLERİ

LOKOMOTİFLER:

Bu tür insanlar mutsuzluklarını başkalarından çıkarmaya çalışırlar.
Genelde sinirli ve düşmanca davranırlar.
Çözüm: Kabullenmemek gerekir. Bu tür davranışların işi olumsuz etkilediği belirtilmelidir.

MÜKEMMELİYETÇİLER:

Eğer bir şey mükemmel değilse olumsuz davranışlar gösterirler.
Onların standartları gerçekçi değildir, başkalarının övdüğü bir iş onlara göre kabul edilebilir dahi olmayabilir.
Çözüm: Söylediklerini fazla ciddiye almamak gerekir. Aslında kendi yetersizliklerine hayıflanıyorlardır,
sizinkine değil.

SİNSİ DİRENİŞÇİLER:

En ufak değişiklik canlarını sıkar. Mevcut düzenin değişmesini asla istemezler.
Çözüm: En iyi strateji bu tipleri de değişimin içine dahil eder. Eğer sürecin parçası olurlarsa
davranışlarında ani değişiklik olur.

BENİM İŞİM DEĞİLCİLER:

Bu kişiler olumsuzlukları iş tanımına uymuyor düşüncesiyle kesinlikle yapmayarak gösterirler.
Çözüm: Aslında kendilerini geliştirip daha iyi hakimiyet kurma isteği vardır. Ancak kariyerleri
açık değil diye yapılan işe heyecan kalmamıştır ve az uğraşı verirler.

AYAKLI GAZETELER:

Bu kişiler mutsuzluklarını etrafa söylenti çıkararak yansıtırlar.
Çözüm: İlgili kişiler gerçek bilgileri vermek en iyi çözümdür.

KARAMSARLAR:

Dünyayı zevksiz bir yer gibi görürler. Dünyanın tepelerine yıkılmasını beklerler,
yıkılmazsa yıkmak için elinden geleni yaparlar.
Çözüm: Davranışı değiştirmek çok zordur. Başlangıç olarak negatif alışkanlıkların yerine
birkaç iyi alışkanlık sunulabilir.

MIZMIZLAR:

Bu tipler çocuk gibi davranır. İstediği şeyler olmayınca geri çekilir, kaş çatar, tiradına başlar, vs.
Çözüm: Bu kişiler destek göreceği çevre arar. Birileri onlara sürekli ne kadar iyi iş yaptığını söylemelidir.

CİDDİYETSİZLER:

Hiçbir işi ciddiye almazlar, başkalarının işini de zorlaştırırlar.
Çözüm: Açık hedefler, standartlar ve beklentileri belirlenmeli, kendisine iletilmelidir.

ELEŞTİRİCİLER:

Ne olursa olsun kendi söylediklerinin doğru olduğuna inanırlar.
Çözüm: Örnek vermeleri, kanıt göstermeleri istenebilir ya da konuya niçin muhalif oldukları sorulabilir.

FEDAKARLAR:

Erken gelir, geç giderler. İstenen her işi yaparlar.
Çözüm: Pozitif geri bildirim isterler. Güzel sözler söylenmesi hoşlarına gider.

KENDİNİ SUÇLAYANLAR:

Kendilerine kızarlar. Hatayı her zaman performanslarında, görünüşlerinde, sosyo-ekonomik
statülerinde vb. bulurlar.
Çözüm: Kendine güvenlerini yeniden kazanmaları için herhangi bir strateji bulmak gerekir. Egolarını
harekete geçirecek bir nedene ihtiyaç vardır.

KIRILGANLAR:

Çok hassastırlar, iyi ifade edilememiş bir cümle hemen kırılmalarına neden olur.
Çözüm: Önemli bir şey söylemek gerektiğinde kısa ve direkt hedefe yönelik olmasına dikkat edilmelidir.
Konu kişiselleştirilmemeli ve tam anladığından emin olunmalıdır.

*alıntı..

10 Mayıs 2009 Pazar

BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ???




1 saat sureyle kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını?










Çakmağın kibritten önce bulunduğunu?

Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu?

Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.

Dünyanın en genç üniversite öğrencisi 11,5 yaşındaki Ganesh Sittampalam'dı..

İlk yeraltı tünel 1 km. uzunluğunda olmuş ve bundan 4 bin yıl önce Irak'ta Fırat nehrinin altından geçmiştir.

Paraguay dünyanın en yağışlı bölgesidir. Bölgede yağmur neredeyse ara vermez.

Dünyada 2000 e yakın halk ve 3000 e yakın dil var.

Tarih boyu yapılmış savaşların en uzunu İngiltere ile Fransa arasında olmuştur. Bu savaş 115 sene(1338-1453) sürmüştür.

İnsanın saçında 102 bine yakın, derisinde ise 20 bine yakın kıl olur. Kıllar her gün 0.35-0.40 mm. uzar.

İngiltereli Thomas Korne 207 sene yaşamıştır.

İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.

Kadınlar erkeklere oranla iki kat daha fazla göz kırparlar.

Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.

Üzüm mikrodalga fırında patlar.

İnsan yılda en az 1460 rüya görür.

İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.





Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.

En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.

Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

Michel Jordan basketbol oynadığı yıllarda, bir yılda Nike'den, Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden daha fazla para kazanıyordu.

ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.

Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız,
patlarsınız.

Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.

Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.

İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.

*alıntı..

9 Mayıs 2009 Cumartesi

SOL YANIM ACIYOR ANNE...




SOL YANIM ACIYOR ANNE...

''Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...''(Şair: Ayla Aydemir)




Tüm annelerin,
anne olmasalar bile çocuklara anne sevgisiyle yaklaşan ve onları bağırlarına basan tüm kadınların,
asker annelerinin,
şehit annelerinin,
anne yarısı teyzelerin,
annesine hayırlı evlat olabilen tüm evlatların ANNELER GÜNÜ'nü kutluyorum..

Annesi vefat edenlere,
enson bilge köyünde annelerini ve babalarını kaybeden tüm çocuklara ANNE YÜREĞİNİ açan tüm kadınlara sevgilerimi gönderiyorum..

selma er..

BAŞARISIZ OLMAK DÜNYA'NIN SONU DEĞİL..

BAŞARISIZ OLMAK DÜNYANIN SONU DEĞİL !!!

Geçmişi kurcalamak sadece canınızı sıkar. Bunu bildiğiniz halde yine de yaparsınız. Belki de yaptıklarınızı düşünmeli, kendinizi rahat hissedene kadar hatalarınızı gözden geçirmelisiniz böylece aynı hatayı bir daha tekrar etmezsiniz. Hatalarınızı gözden geçirmek normal bir şey. Duygularınızı inkar ederseniz durum daha da içinden çıkılamaz hale gelir. Bırakın içinizdekiler dışarı çıksın ve kaybolsun.

Ancak bazen öyle zaman olur ki başarısızlık duygularımızı dışa vurmamız birçoğumuz için zordur. Ama kariyer koçu ve mentor Deborah Brown’a göre şu 3 yolu izleyebilirsiniz.

1. Başarısız olmuş olabileceğinizi kabullenin
Sadece "olabileceğinizi" kabullenin çünkü kendimizle ilgili düşüncelerimiz gerçeğe çok da yakın olmayabilir. Biz yanlış yaptığımıza inanabiliriz ama bizi iyi tanıyanlar elimizden geleni yaptığımızı söyleyebilir. Maalesef, başkaları ne derse desin önce bizim buna inanmamız gerekir. Birçok durumda bizi üzen şeyi unutmak zordur çünkü üzüldüğümüzü kabul etmeyiz. Önemli olan öncelikle kabullenmektir. Tamam bir hata yaptınız, başınıza büyük işler açtınız ama bir de şöyle düşünün: önünüzde bütün veriler vardı ve siz o an o koşullarda alınabilecek en iyi kararı aldınız. Acınızı kendinize itiraf edin ki iyileşme sürecine başlayabilin.

2. Ne olduğunu unutun
Kariyerinize geri dönüp baktığınızda her şeyin bir nedeni olduğunu göreceksiniz. Bu nedenlerin bazıları açık seçik görülür bazılarınınsa hala üstü kapalıdır. Çalıştığınız bir iş sizi başka bir işe yönlendirdi, oradan da başka bir yere. Bunları baştan bekliyor muydunuz? Önemli olan kendinize güvenmeniz, doğru yolda olduğunuzu bilmeniz ve büyük resimde parçaları doğru yere koymanızdır. Geçmişte olanı artık değiştiremezsiniz ancak gelecekte neler olacağı sizin elinizde. Tabii ki kendinizi suçlamanız normal ama zamanınızı ve enerjinizi kendinizi suçlayarak harcamak sizce çözüm mü? Pozitif düşünmek zihninizi açacak, kariyerinize özgürlük getirecektir.

3. Bir şeyler yapın
Olanları bir tarafa bıraktığınızda artık geleceğe bakmanın zamanı gelmiştir. Bu kez farklı olarak ne yapacaksınız? Ne tür bir süreç izleyeceksiniz? Kariyerinizi yön verecek kitaplar mı okuyacaksınız, kursa mı gideceksiniz, profesyonel birinden yardım mı alacaksınız, nasıl bir temel kuracaksınız geleceğiniz için?

Amacınız kariyeriniz için gerekli gücü ve kontrolü toplamanız olmalıdır. Bir sonraki adımın ne olduğunu bilmeden adım atmak kolay değil ama yerinde saymaktan da iyi olduğu kesin. Hem biraz hareket herkese iyi gelir.

Hepimiz hata yapıyoruz, hiçbirimizin hata yapmaktan muafiyeti yok. Önemli olan hatalarımızla nasıl başa çıkabildiğimiz. Başına gelenlerden tüm dünyayı suçlayan sevimsiz biri mi olmayı tercih ederdiniz yoksa sorumluluk alıp yönünü ona göre belirleyen biri mi? Seçim sizin.

*alıntı..

STRES HAYAT KISALTIR..

STRES HAYAT KISALTIR...

Avrupa'nın en stresli çalışanlarının İsveç ve İsviçre''de olduğu ortaya çıktı. Bu iki ülkedeki çalışanların yüzde 33''ü işlerini çok stresli olarak tanımlarken Hollanda ve İspanya ise çalışanların en düşük seviyede stres yaşadığı ülkeler olarak belirlendi. 12 ülkede toplam 19 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, en yoğun stresi erkekler, yaşı ilerleyen çalışanlar ve tekdüze işlerle uğraşanlar yaşıyor.
Araştırmayı yürüten Kelly Services UK Pazarlama Müdürü Steve Girdler, "İşyerinde belirli bir seviyede stres, kaçınılmaz. Bu, çalışanları daha fazla ve daha akıllıca çalışmaya sevkettiği sürece de iyi bir şey. Ancak yüksek seviyede ve uzun süreli stres, üretkenliği etkiliyebiliyor.

Fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açabiliyor" dedi. Araştırma, stres seviyesinin yaşla birlikte arttığını da ortaya koydu. Çok stresli çalışanların oranı 15 - 24 yaş arasında yüzde 19 iken, 45 yaş ve üstü çalışanlar arasında yüzde 23 olarak belirlendi. Araştırmaya göre uzun süre çalışanlar, işlerini daha stresli görüyor.

Haftada 51 saat ve üzerinde çalışanların yarısı, 41 - 50 saat arası çalışanların yüzde 34''ü işlerinin çok stresli olduğunu düşünürken, bu oran 30 saat ve daha az çalışanlar arasında yüzde 18.

Yoğun stres işten soğutuyor

Araştırma stres oranları ve iş memnuniyeti arasında da bir bağlantı kuruyor. İşyerinde yoğun stres yaşadığını söyleyen çalışanların yalnızca yüzde 28''i işlerinden memnun.

İşlerinin gerekli olduğu kadar stresli olduğunu düşünenlerin ise yüzde 65''i işini seviyor. Ayrıca, araştırmaya göre çalışanlar yeni beceriler öğrenmelerini sağlayan işlerden hoşlanıyor. Girdler, "Devamlı olarak yüksek seviyede stres yaşayan çalışanlar, tüm performanslarını ortaya koyamıyor.

Bu durum da, iş arkadaşlarını, müşterilerini ve organizasyonun bütününü etkiliyor. Önemli olan, yeni beceriler öğrenmeye zorlayan işle ve yoğun stres yaşatan iş arasında bir denge noktası yakalamak" diye konuştu.

alıntı..

İŞ GÖRÜŞMESİNDEN KORKMAYIN

İŞ GÖRÜŞMESİNDEN KORKMAYIN !
Şöyle düşünün: Kaybedecek neyiniz var? Olabilecek en kötü şey ne olabilir? İşi alamazsanız da dünya duracak değil. Elbette ödenecek faturalar var ancak korku dolu halinizle görüşmecinin karşısına çıkmanız bir işe yaramayacak.
İnsan Kaynakları Uzmanı Carole Martin’e göre iş görüşmesi korkunuzu atmanız için bazı teknikler deneyebilirsiniz.

Bakış açınızı değiştirin
İlk ve en önemli aşama iş görüşmesine karşı bakış açınızı değiştirmeniz. Bu canınızı acıtacak bir dişçi randevusu değil sadece başka biriyle yapacağınız bir sohbet. Bu sohbetin sonunda en kötü sonuç ne olabilir? Belki de size zaten uygun olmayan bir işi alamayabilirsiniz.
İkincisi, bu çift yönlü bir görüşme süreci. Onların sizi tanımaya çalıştığı gibi siz de onları tanımaya çalışıyorsunuz. Bu, her iki taraf için de uygun bir anlaşma olmalı. Kağıt üzerindekiler her zaman gerçek hayatla uyuşmayabilir ve bu iki taraf için de geçerlidir. İş görüşmesi sırasında siz de buranın sizin için doğru bir yer olup olmadığını, gününüzün büyük bir kısmını geçirmeniz için uygun olup olduğunu sorgulamalısınız. Bu araştırmayı yapmazsanız sonradan pişman olabilirsiniz.

Rahatlama teknikleri deneyin
Stres yönetiminde kullanılan tekniklerin en iyilerinden biri doğru nefes almayla olur. Yavaş ve derin nefes alın. Nefesi burnunuzdan alıp ağzınızdan yavaşça vermelisiniz. Bu görüşmeden önce denemeniz gereken bir rahatlama tekniğidir. Böylece vücudunuz nefes almanız ve rahatlamanıza ayak uydurur.
Yoga, meditasyon gibi rahatlama teknikleri bu tür korkuları olanlar için ideal yollar sunar. Eğer korku çok aşırı boyutlara gelirse panik atağa yok açabilir.

Görüşmeye gitmeden önce hazırlık yapın
Günümüzün rekabetçi iş dünyasında reddedilmeyi göze almalısınız. Her gittiğiniz iş görüşmesinin olumlu sonuçlanmasını bekleyemezsiniz. Sizinle beraber aynı işe başvuran başka insanlar da olacaktır.
Bu kalabalıktan sıyrılıp iş için ideal kişi olduğunuza inandırmanız için önce kendinize inanmanız gerekir. Ürününüze kendiniz inanmıyorsanız başkasına nasıl satabilirsiniz?
Hazırlık yapmak kendinize daha fazla güvenmenizi ve görüşmede daha rahat olmanızı sağlayacaktır.

Reddedilme korkusu
Gittiğiniz pek çok görüşmeden olumsuz yanıt almış olabilirsiniz. Kendinizi yenilmiş ve güvenini kaybetmiş hissedebilirsiniz. Ancak bunu kişisel almayın. Çünkü işe kabul edilmenizi engelleyen pek çok neden olabilir. Şirket içeriden birini pozisyona getirmeye karar vermiş olabilir, beraber çalışacağınız insanlarla kimyanız uyuşmamış olabilir, ücret konusunda farklı beklentiler olabilir vs.
İş görüşmesine çağrılmak iş arama sürecinin önemli aşamalarından biridir. Bu aşamaya geldiğinizi düşünerek kendinizi suçlamaktan vazgeçebilirsiniz. Her ne kadar rahatsızlık verici olsa da o görüşmeye gidip kendinizi ifade ettiğinizi düşünün. Unutmayın ki her iki taraf için de uygun olduğunda beklediğiniz iş teklifini alacaksınız. Kontrolü elinize alın ve iş görüşmelerinde yaşadığınız korkuyu atmaya çalışın. Eğer iş görüşmesine hazırlanıp gittiyseniz ve kendinizi doğru bir şekilde ifade ettiğinize inanıyorsanız, bırakın her şey oluruna varsın.

alıntı

1 Mayıs 2009 Cuma

GERÇEĞİ BİLİYORUM DEME, "BİR GERÇEĞİ" BİLİYORUM DE(KÜÇÜK BİR ÖYKÜ)

BAKIŞ AÇISININ GÜCÜ HAKKINDA BİR ANI

Judie Paxton'dan...

Ortaokuldayken, sınıf arkadaşlarımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya girdim.
Onun haksız olduğundan, kendiminse haklı olduğumdan emindim.

Ögretmenimiz bize cok iyi bir ders vermeye karar verdi. Bizi bütün sınıfın önüne çıkardı ve onu masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi.

Masanın tam ortasında yuvarlak bir nesne vardı. Siyah renkli bir nesne. O çocuga nesnenin rengini sordu.

Çocuk, ''Beyaz'' diye yanıtladı.

Söylediğine inanamadım, çünkü nesne siyahtı. Yeniden tartışmaya başladık,bu kez de nesnenin rengi hakkında. Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine, onu da benim yerime geçirdi.

Ve bu kez bana nesnenin rengini sordu.

''Siyah'', yanıtını vermek zorundaydım, çünkü belli ki nesnenin bir tarafı beyaz, diğer tarafı ise siyahtı.

Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi. Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamam için, kendimi onun yerine koymam gerekiyordu.

Gerçeği biliyorum deme, "bir gerçeği" biliyorum de!

Gerçekleri bakış açımız ve görüş limitimiz kadar algılarız.

O halde daha fazla hoşgörü!

MEVLANA'DAN 3 NASİHAT

Yıllar önce, çok uzaklarda bir adam varmış. Bu adam çalışmak amacı ile çok uzaklara gitmiş ve yıllarca çalışmış. Sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3000 akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.

*** Evine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş.
Yolda yürürken köşe başında birisi "Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe" diye bağırıyormuş. Adam düşünmüş: 'Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3000 akçe biriktirdim' Bu ise pek akli ermemiş ama merak iste. Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış. Nasihat "KADERDE NE VAR İSE O ÇIKAR" ve yoluna devam etmiş...

*** İlerde yine köse başında başka bir adam bağırıyormuş "bir nasihat bin akçe" diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihati de satın almış. İkinci nasihat da: GÖNÜL KİMİ SEVERSE GÜZEL ODUR"
Son kalan bin akçesi ile de yoluna devam etmiş. Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihati satın almış. Son nasihatte:
"HİÇ BİR İŞ ACELEYE GELMEZ". Parasız yoluna devam etmiş.

*** Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karsılaşmış.
Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki : Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var. Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye" Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. "Kaderde ne var ise o çıkar" aşağı inmeye karar vermiş. Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor. İnince canavar hemen yakalamış ve demiş ki: "Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler.

Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım." Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve "söyle bakalım hangisi güzel?" demiş. Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve "gönül kimi severse güzel odur" demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine aşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış. Almışlar krala ***ürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.

Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış.
Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; karisi genç biri ile diz dize oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş "Hiçbir is aceleye gelmez". Kılıcını kınına koymuş ve içeri girmiş. Hoş beşten sonra karısına o genci sormuş. Kadın da: "bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun" demiş.