29 Kasım 2009 Pazar

BAYRAM..

Kargalar, sakın anneme söylemeyin!


Bugün toplar atılırken evden kaçıp

Harbiye Nezareti’ne gideceğim.

Söylemezseniz size macun alırım,

Simit alırım, horoz şekeri alırım;

Sizi kayık salıncağına bindiririm kargalar,

Bütün zıpzıplarımı size veririm.

Kargalar, ne olur anneme söylemeyin!



Orhan Veli Kanık

19 Ekim 2009 Pazartesi

Öylesine Bir Mektup - Can Dündar

Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.




Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?



Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.



Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.



Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.



Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.



Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.



"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.



Neler yazmışım diye merakımdan.



Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.



Can DÜNDAR

*alıntı..

DİPLOMASİ -Küçük Bir Öykü

DİPLOMASİ ..



Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik

köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. !

Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. 'Şim di başım dertte' diye düşünmüş minik köpek.





Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne çevirerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki

hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş; 'Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mi?'



Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış. 'Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım' diye düşünmüş leopar.





Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.



Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna: 'Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım' demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.



'Şimdi ne yapacağım' diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş.



Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;

'Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarim saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hala haber yok!'



Diploması böyle bir şey iste:


*alıntı..

18 Ekim 2009 Pazar

EĞER- CAN DÜNDAR

Eğer ;




O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...



Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,



ve O, her durduğunuz yerde duruyor,



her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,



hüzünlendikçe ağlıyorsa...



dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu



bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...



hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,



O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...



her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...



her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...



bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez



özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,



iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...



iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...



eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın



O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...



kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...



özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...



hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...



O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,



vuslat sehere denkse...



gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;



bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...



uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...



dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,



bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...



Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,



sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...



...o halde bugün sizin gününüz!..



"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



Can Dündar

Yaşayınca Anladım - Can Yücel

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.


Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman

olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...



Can YüceL

16 Ekim 2009 Cuma

JAPON BALIKLARI VE FELSEFESİ


Japonlar taze balığı hep sevmişlerdir. Fakat Japonya sahillerinde bol balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar Japon nüfusu doyurabilmek için büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir. Balık için uzaklara gidildikçe geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur. Dönüş bir iki günden daha uzarsa balikların da tazeliği kaybolmaktadır. Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir. Bu problemi çözmek için balıkçilar teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi.

Ancak Japon halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyordu ve donmuş olanlara fazla para ödemek istemiyorlardı. Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumu yaptırdılar. Balıklar içeride biraz fazla sıkışacaklardı hatta birbirlerine çarpa çarpa biraz da aptallaşacaklardı. Ama yine de canlı kalabileceklerdi.

Japon halkı canli olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı. Hareketsiz uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın canlı, diri, hareketli taze balığa göre lezzeti yine de etkilenmişti.

Balıkçılar nasıl olacak da Japonya'ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi? Siz olsaydınız ne yapardınız? Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesala mükemmel bir eş buldunuz veya çok başarılı bir firmaya girdiniz, borçları ödediniz v.s. Heyacanınız kaybolmaya başlamaz mi? Aşırı çalışmaniz gerekmiyorsa rahatlamazmısınız? Lotoda büyük ikramiyeyi kazananlar parayı savurmaya başlamaz mı? Japonların taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında basittir.

1950'lerde L. Ron Hubbart'in gözlemlediği üzere insanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarfeder. Ne kadar akıllı, uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle uğraşmaktan o kadar zevk alırsınız. Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz onu adım adım çözebiliyorsaniz bundan o derece mutluluk duyarsınız, heyecan duyarsınız ve enerji dolu, canlı, ayakta kalırsınız.

Japonlar balıkları yine teknelerdeki akvaryumda tuttular, ancak içine bir de küçük köpekbalığı attılar. Bir miktar balık köpekbalığı tarafindan yutulmuştu, ama geride kalanlar son derece hareketli ve taze kalabilmişlerdi.

Buralardan da görülebileceği üzere problemlerden uzaklaşmaktansa içine atlamak boğuşmak ve onları yenmek gerekir. Problemimiz çok ve çeşitli olabilir, ümitsiz olmayın. Onlari tanıyın organize edin kararlı olun daha çok bilgi ve yardım desteği ile onlarla savaşın.

Beyninize bir köpekbalığı atın ve nelere ulaşabileceğinizi o zaman görün.
*alıntı...

Bilge insan;

< Hayatın ne şeker gibi tadına ne de biber gibi acısına kanar.

< Onun için hayatın her ayrıntısı keşfedilmeyi bekleyen bir hazine saklar içinde.

< Elinden geleni yaptığı halde kendini çaresizliğe düşmüş hissederse sakinliğini korur ve durumu zamana bırakır. Zaman onun için şifa yüklü bir ilaçtır.

< Aklını kullanmanın bir günde öğrenilemeyeceğini bilir. Yaşamını aklını en etkin biçimde kullanmayı öğrenme serüveni olarak görür.

< Geçen her dakikanın kıymetini bilir. Boşa geçen yıllarından önce dilediği gibi değerlendiremediği dakikalar hatta saniyeler için üzülür.

< Aklının her şeye eremeyeceğini kabul eder. İnsan zihninin uzanamadığı kuytu köşelere sokulmak için ruhunu ve kalbini el feneri yapar kendine.

< Paylaşılarak yenen bir lokmanın bir başına yenen üç lokmadan daha doyurucu ve tatlı olduğunu tecrübe etmiştir.

< Başkalarının hatalarını kollamak yerine birçok doğrunun birçok eğriyi doğrultacağını görür. Bu yüzden insanların olumlu yönlerine odaklanır.

< Sonuçlara varmak için acele etmez. Farklı olasılıkları da hesaba katarak herkes için en doğru kararı vermeyi amaçlar.

< Bir sözü söylemeden önce etraflıca düşünür. Bir kere ağızdan çıkanın geriye dönmeyeceğini dil yarasının kolay kolay kapanmadığını bilir.

< Onun için gördüğü bir yanlış ve haksızlık karşısında susmak duruma göz yummak anlamına gelir. Başkasının uğradığı bir adaletsizliğin günün birinde kendi kapısını da çalabileceğini aklından çıkarmaz.

< Sık sık vicdanını sorgular. Aklını kullanarak verdiği kararların ya da söylediği sözlerin kalbini rahat bırakıp bırakmadığını kontrol eder.

< Bugünkü davranışlarının yarını şekillendireceğini düşünür. Yani geleceğin aslında bugünde gizlendiğinin farkındadır. Bu nedenle içinde bulunduğu anın güzelliklerini keşfedip sepetine atar.

< Bir problemle karşılaştığı zaman çözüm yollarının problemlerden daha fazla olduğunu bilir. Ağlanıp sızlanmak yerine hemen çözümün peşine düşer.

< Kendi doğrularının diğerleri için de doğru olması gerektiğini düşünmez. Hayatta farklı doğrular olabileceğini bu doğru yolların günün birinde tek bir doğruda kesişebileceğini aklından çıkarmaz.

< Doğrunun her yerde geçerli olduğunu ancak her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini bilir.

< Kendisini samimi bir şekilde onun yerine koymadan asla bir kişinin verdiği kararları yargılamaz eleştirmez.

< Ne yağmurda ıslanmaktan korkar ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar. Yaşamın kimi zaman sırılsıklam edeceğini bazen de kavuracağını bilir.

< Sık sık dönüp bakar kendi içine. Sözleri davranışları öfkesini durduramadığı çevresindekileri incittiği anlar hakkında kendine sorular sorar.

< İyiliği iyilik görmek için değil ruhuna iyi geldiği onu tazelediği için yapar.

< Dert ve kederin bir insandan diğerine konan bir kuş gibi olduğunu bilir. Bugün gülenin yarın ağlaması hayatın en doğal gerçeğidir onun için.

< Ne mutlu olduğunda yere göre sığmayan bir sevince ne de üzgün olduğunda kapkara bir kedere bürünür. Neşeyi de sevinci de aynı doğallıkla misafir eder hayatında.

< Acele etmez. Telaşla atılan adımların bir süre sonra kendisine çelme takacağını sezer.

< Sabreder. Her şeyin bir vakti olduğunu bilir. Sabretmenin sineye çekmek eli kolu bağlı oturmak değil doğru zamanı beklemek olduğunun farkındadır.

< Bir görevin ya da ¤¤¤¤in ne zaman sonuçlandırması gerektiğini öngörüsüyle kestirir. Kendisine verilen zamanı en etkin biçimde kullanarak ne boşa vakit harcar ne de iki ayağını bir pabuca sokar.

< Ümit besler onu hep canlı tutar. Ümitsiz alınan nefesin verilmeye değmeyeceğini bilir.

< Sakindir ve sakinleştirir. Sürprizlerin kapımızı aniden çalacağını yaşamın durgun bir deniz olmadığını öğrenmiştir. O ansızın çıkan fırtınaya da rengarenk gökkuşağına da hazırlıklıdır.

< Darda kalanın halinden anlar. Kendi sıkıntı içinde bile olsa yardım isteyene elini uzatmanın bir erdem olduğunu bilir.

< Çıktığı kapıyı hiçbir zaman vurmaz. Bir gün geri dönmek zorunda olacağının farkındadır.

< Kendisine söyleneni paylaşılan derdi can kulağıyla dinler. Her anlatılandan alınacak bir ders her derde sunulacak bir damla ilaç vardır onda.

< İnsanları değiştirmeye çalışmaz. Her insanın bir bütünün farklı bir rengi başka bir yüzü olduğuna inanır.

< Ne hiç işitilemeyecek kadar yüksek sesle ne de herkesin kulak kesileceği bir fısıltıyla konuşur.

< Eğriyi ve doğruyu tartan terazisi çok hassastır. Bu ikisini birbirine karıştırmaz.

< Kimsenin hayallerini yıkmaz. Gerek dışı olsalar bile... Hayallerin ve gerçeklerin arasına keskin çizgiler çekmez.

< Kötü şeyler görmekten kötü sözler işitmekten kötü laflar etmekten sakınır. İyilik bulacağı ve iyilik sunacağı yerlerde bulunmaya gayret eder.

*alıntı.

9 Eylül 2009 Çarşamba

NİYE BEN? DIYEN HERKES İÇİN.... Küçük Bir Öykü..

NİYE BEN? DIYEN HERKES İÇİN....



Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini takti, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.

Bir süre tırmandıktan sonra, nefesleyebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kisi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkânsızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı.

"Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."

Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı.

Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti.

Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı:

"Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..."

"BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin.....
*alıntı..

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir Kaz Göndersem Yolar Mısın??? -Küçük Bir Öykü

Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdili kıyafet gezmeye karar vermiş.
Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış...

Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler..
Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.

"Padişah", "ihtiyarı" selamlamış.

" Selamünaleyküm ey piri fani..."
" Aleykümselam ey serdar'ı cihan..."

Padişah sormuş.

" Altılarda ne yaptın ?"
" Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."

Padişah gene sormuş.

" Geceleri kalkmadın mı ?"
" Kalktık...Lakin, ellere yaradı..." Padişah gülmüş.
" Bir kaz göndersem yolar mısın ?"
" Hem de ciyaklamadan..."

Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar.

Padişah baş vezire dönmüş.

" Ne konuştuğumuzu anladın mı ?"
" Hayır padişahım..." Padişah sinirlenmiş.
" Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."

Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş.

Bakmış adam hala orada çalışıyor...

" Ne konuştunuz siz padişahla... ?"

Adam, baş veziri şöyle bir süzmüş.

" Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim.."

Baş vezir, yüz altın vermiş.

" Sen padişahı, serdar'ı cihan, diye selamladın.

Nereden anladın padişah olduğunu... ?"

" Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi.."

Vezir kafasını kaşımış.

Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek..."

Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.

" Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu.

Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim."

Vezir bir soru daha sormuş...

" Geceleri kalkmadın mı ne demek ?"

Adam bir yüz altın daha almış.

" Çocukların yok mu diye sordu..Var, ama hepsi kız.

Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."

Vezir gene kafasını sallamış.

" Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."

Adam gülmüş...

-Onu da sen bul ..

Yönetim Felsefesi...‏

Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi.

Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.

Türk Takımında ise 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik 3 kişi müdürlük yapıyor 1 kişi de dümeni kullanıyordu.

Her iki takımda, performanslarının en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti.

Büyük gün geldi ve iki takımda, kendini hazır hissediyordu. Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar...

Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.Türk Şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi.

Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi.

Çözüm olarak yönetimdeki düzeni güçlendirmek için 1 genel müdür atandı, ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayısı da 1 e indirildi.

Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı.

9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.

Japonların takımında 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.

Türk Takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi,

1 Genel müdür

3 Bölgesel müdür

3 Dümen şefi

1 Dümenci

1 Kürekçi

İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu,müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi.

23 Ağustos 2009 Pazar

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir.-Küçük Bir Öykü..

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu.Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:

- Küçük! diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!
Çocuk, ona dönerek:
- Gerçekten çok güzeller! diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.
- Bence önemli değil! diye atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki.
Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsaydı.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:
- Anlayamadım! dedi. Neden öyle olsun ki?
- Çok basit dedi, adam. Eğer vicdanımız yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler...
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi.

Adam, vitrine işaret ederek:

- Baktığın ayakkabı, sana yakışır, dedi. Denemek ister misin?
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki.
- İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım, dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.
Çocuk biraz düşünüp:
- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz, dedi. Onu kim alacak ki?
- Amma yaptın ha! diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.
- İkiye gidiyorum, diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.
- Tamam işte! dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geriye kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda
ayakkabı senindir, sattım gitti.
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi ve çıkarttığı eskiyi göstererek:
- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.
- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?
- Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş, dedi adam. Antika eşyalardan haberin yok herhalde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.
Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- Bana göre 20 lira yeterli, dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!...

Adam onu kıramayıp parayı aldı ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu.

Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- Babam haklıymış!. dedi. 'Sakat olduğun için, üzülmene hiç gerek yok!' demişti.

* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur,
* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir...

*alıntı..

İYİLİK ve KÖTÜLÜK

Yaşlı adam kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.

Yaşlı adam, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

“Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”

“Neyin simgesi” diye sordu çocuk.

“İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”

Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı, diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

“Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”

Bilge adam, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:

“Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem o!”

*alıntı..

DÜNYADAKİ MELEKLERE..












Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazirlanan
bir bebek varmis. Bir gün Tanri'ya sormus:

-Tanrim, beni yarin dünyaya gönderecegini
söylediler, fakat ben o kadar kücük ve
gücsüzüm ki, orada nasil yasayacagim?

-Tüm meleklerin arasindan senin icin bir
tanesini sectim. O seni bekliyor olacak
ve seni koruyacak. Melegin sana hergün
sarki söyleyecek ve gülümseyecek.
Böylece sen onun sevgisini
hissedecek ve mutlu olacaksın.

-Pekiiiii... Insanlar bana birseyler
söylediklerinde, dillerini bilmeden
söylenenleri nasil anlayacagim?

-Melegin sana dünyada duyabilecegin en
güzel ve tatli sözcükleri söyleyecek, sana
konusmayi dikkatle ve sevgiyle ögretecek.

-Peki Tanrim, ben seninle konusmak
istersem ne yapacagim?

-Melegin sana ellerini acarak
bana dua etmeyi de ögretecek.

-Dünyada kötü adamlar oldugunu duydum,
beni kim koruyacak?

-Melegin seni kendi hayati pahasina
dahi olsa daima koruyacak.

-Fakat ben, seni bir daha
göremeyecegim icin cok üzgünüm.

-Melegin sana sürekli benden söz edecek
ve bana gelmenin yollarini sana ögretecek.

O sirada Cennette bir sessizlik olur
ve düyanın sesleri cennete kadar ulasir.
Bebek gitmek üzere oldugunu anlar
ve son bir soru sorar:

-Tanrim eger simdi gitmek üzereysem lütfen
cabuk söyle, benim melegimin adi ne?

-Meleginin adinin önemi yok yavrum,
sen onu ANNE diye çağıracaksın..

*alıntı..

BİR TABAK KOY SOFRANA ..

BİR TABAK KOY SOFRANA

İftara geleceğim.
Yetişemezsem; ilk gelene yedir benim yemeğimi, benim yerime.
Sevabını paylaşalım…
Bir tabak koy sofrana
İftara geleceğim…

Tabağıma bakışlarını koy ve bir çift zeytin. Yeter bana…
Tebessümlerini ser önce üstüne,
Bir tabak koy benim için.
Bardağıma sesini doldur…
Sesini içip, nefesimi bırakayım yerine…

İftar sofralarında duygu olmalı ve sevgi…
Üstüne bir damla su, bir çift zeytin ve belki bir kaşık çorba…
Ama iftar sofralarında ilgi olmalı.
İftar sofralarında dua olmalı,
Benden sana, senden bana.

Bir tabak koy sofrana, iftara geleceğim…
Ve tabağımın yanına, böldüğün dualardan koy.
Bana da bir pay ayır, Ne olur?...
Bir tabak koy sofrana;
İftara geleceğim.

İftar sofralarında unutma beni, dayanamam unutmana…
Gelemeyeceğimi bilsem de…
Gelemeyeceğimi bilsen de;
Bir tabak koy sofrana,
İftara geleceğim.

Tebessümlerini ser…
Üstüne boş bir tabak koy.
Çorban yoksa bir çift zeytin koy.
O da yoksa bakışlarını koy veya bir damla gözyaşı…
Ama bir tabak koy bana, gelemesem de…

Bardağıma sesini koy, aynı yerden bir sen bir ben içelim!...
Ve tabağımın kenarına dualarını koy
Bu, böldüğün en büyük dilim olsun…

İftar sofranda duygu olsun… Sevgi olsun… İlgi olsun…
Ben gelemezsem bir kepçe çorba içir benim yerime,
Dua al paylaşalım.
Dayanamam unutma olur mu?

Benim için bir tabak koy sofrana;
İftara geleceğim…

*alıntı ..

18 Ağustos 2009 Salı

Can Dündar'dan..

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde,
Yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
Dağlara dönmeli yüzünü insan.

Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak;
Yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak....
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
Gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,
Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini
anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
Küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip
Servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş
gözlüklerini;
Gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
Değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
Sevgisiz, soysuz kalarak!

Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
Derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...

Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı
saçlarını...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda;
Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği;
Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!

Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu
Olmayı beklememeli!

Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
Bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!

Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç
Çaresiz kalmamışsan, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı
bilmiyorsan,
Neşesizdir kahkahaların;
Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...

Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi
unutmamalı!

Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...

Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle

tekrarlamaması için!

Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin
sevdiklerinin;
Zaman bulabilsin;
Bir teşekkür, bir elveda için...

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;
Asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;
Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark
edebilmeli insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...

Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!


Can DÜNDAR

BAŞARILI VE BAŞARISIZ İNSANLARIN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ

başarılı insan ”birşey olacaksa benim sayemde olacak der .
başarısız insan ”hiçbirşey benim elimde değil”der .
**
başarılı insan düşlerini gerçeğe dönüştürür .
başarısız insan gerçeği düşlerine dönüştürür .
**
başarılı insan”araştırıp öğrenelim der .
başarısız insan”hiçkimse bilmiyor”der .
**
başarılı insan çözümün parçasıdır .
başarısız insan sorunun parçasıdır .
**
başarılı insan başarısız olmaktan korkmaz .
başarısız insan başarılı olmaktan korkar .
**
başarılı insan başarısız insandan daha çok çalışır .
başarısız insan her zaman çok meşguldür .
**
başarılı insan hata yaptım der .
başarısız insan”benim suçum değildi ”der .
**
başarılı insan isteyerek yapar.
başarısız insan mecbur olduğu için yapar .
*
başarılı insan zaman yaratır .
başarısız insan zamanı boşa harcar .
**
başarılı insan söz verir .
başarısız insan vaat eder .
**
başarılı insan yapacağım der .
başarısız insan”yapmaya çalışacağım”der .
**
başarılı insan”iyiyim ama daha da iyi olabilirim”der .
başarısız insan”çoğu insanın olduğu kadar kötü değilim”der .
**
başarılı insan dinler .
başarısız insan konuşma sırası kendisine gelsin diye bekler .
**
başarılı insan başkaları doğru şeyler yaparken görür .
başarısız insan başkaların yanlışları yakalar .
**
başarılı insan başkalarından ders alır .
başarısız insan başkalarından alır .
**
başarılı insan fırsatları görür .
başarısız insan sorunları görür .
**
başarılı insan eylemde bulunur .
başarısız insan konuşur .
**
başarılı insan bedel ödemeye hazırdır .
başarısız insan gümüş tabakta sunulması bekler .
**

Farenin Ders Veren Öyküsü..

Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü.

Kendi kendine: İçinde hangi yiyecek var acaba?” diye düşündü. Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.

“Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.

Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı: “Zavallı farecik… Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın” dedi.

Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve” Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama” Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol” dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve , “Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!” dedi. İnek; Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor.” dedi.

Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.

O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu. Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu.

Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu. Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı. Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor, zehri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.

Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu. Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti. Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.

Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.

Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise tehlike bir gün hepimiz içindir unutmayalım!…

*alıntı..

2 Ağustos 2009 Pazar

BİR HAMAL ÖĞRETİSİ-KÜÇÜK BİR ÖYKÜ..

Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için:

Yük ve yol...

Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen,ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun!Bunu düşünüyordum. Yanımdaki hamalla yola çıktık.İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!.."
Nitekim, çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!. ..
"Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!. . "Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini "Sen de dinlen hadi" dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe.Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu,oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında...
"Yükünü indirip sen de dinlen", demesine aldırmadım,ona daha çok kızdım...
Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu, aksi aksi başımı salladım...
Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü.
Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.
Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım...
Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek; "Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz." Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.
"Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait...
Halbuki bir yükü "taşımak" bizim işimiz, "altında ezilmek" değil!.. Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.
Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem.
Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma...
Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü , yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var...

Gerçek şu ki, hepimiz şu hayatın hamallarıyız.. Yüklerimizi en doğru şekilde taşımak ve hayatın altında ezilmemek dileklerimle. ..

*alıntı..

Özlü Sözler -Seçilmiş çok güzel başarı sözleri..

Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceğinizi yapın. Theodore Roosevelt

İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır. Jean Paul Sartre

İnsanın yaşam düzeyini bilinçli bir çabayla yükseltme konusundaki tartışma götürmez yeteneğinden daha cesaret verici bir gerçek bilmiyorum. Henry Davıd Thureau

Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Ben Sweetland

Ahlak konusunda en önemli dersler kitaplardan değil, yaşanan deneyimlerden alınır. Mark Twaın

Deneyim düşüncenin, düşünce ise eylemin çocuğudur. B. Dısraelı

İnsanlar öğrenme dürtüsüyle doğarlar. Öğrenmeye karşı merak ve bundan duyulan zevk insanın doğasında vardır. Bunlar bebeklikten başlayarak zamanla yok edilir. W.E.Demıng

Coşku, zekadan daha önemlidir. Albert Eınsteın

Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur. Ziya Gökalp

Başarının sırlarından biri, geçici başarısızlıkların bizi yenmesine izin vermemektir. Mark Kay

Yapabildiğimiz herşeyi yapsaydık, buna kendimiz bile şaşardık. Thomas Edison

Başkaları için duyduğun kaygı, kendin için duyduğun kaygıların önüne geçtiği zaman olgunlaşmışsın demektir. John Mac Noughton

Zenginlik ve güzellikle birlikte bulunan ihtişam geçicidir ve kolay zedelenebilir. Erdemse muhteşem ve ölümsüz bir servettir. Sallust

Başkaları yararına iyi bir şey yapmak görev değil, zevktir. Çünkü sizin sağlık ve mutluluğunuzu artırır. Zoroaster

Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir. Sokrates

Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir. Leonardo da Vinci

Üstelemek başarının temel unsurudur. Kapıyı yeterince uzun süre ve yüksek sesle çalarsanız, birilerini uyandıracagınızdan emin olabilirsiniz. Henry Wadsworth Longfellow

Bir kitap bir aynadır. Ona bir eşek bakacak olursa karşısında elbette bir evliya görmez. Goergo C.Lıchtenberg

Öykü sözcüğünün kökeni depo kelimesidir. Bu nedenle öykülerin birer depo oldukları söylenebilir. Şeyler öykünün içinde saklanırlar ve bu şeyler anlamdır. Mıchael Meade

Çömez yakınıyormuş: “Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun.” Usta yanıt vermiş: “Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?” Paul Brunton

Oğlum, bütün hayatımı kolların ve ayakların belirlemeyecek. Hayatına asıl yön verecek olan beynin ve kalbindir. Bir şeyi gerçekten istiyorsan, bütün engelleri yenip ona ulaşabilirsin. Shelton Skelton

Dünyanın acı ile dolu olduğu doğrudur ama bir çok insan da bunun üstesinden gelmektedir. Helen Keller

Büyük düşler kuranlar düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar. Alfred Lord Whıtehead
Arzu varsa çözümde vardır. Anonim

Olumsuz düşünceleri zihinsel canavarlar halini almadan önce yok edin. Anonim

Sizi korkutan her deyim size güç, cesaret ve güven kazandırır. Kendinize “Ben bu dehşeti yaşadım. Bundan sonra gelecek şeylere hazırım” dersiniz. Eleanor Roosevelt

Kimi insanlar yaşamımıza girer ve çıkarlar. Kimileride bir süre yaşamamızda kalır ve kalbimizde ayak izlerini bırakırlar, o zaman bir daha asla aynı insan olamayız. Anonim

İnsanın ruhu felç olmaz. Soluk alabiliyorsanız, düş de kurabilirsiniz. Tavuk suyuna çorba

Yeterince sevginiz varsa dünyada ki en mutlu ve en güçlü insan olursunuz. DR. Emmet Fox

Hata değil çare bulun. Henry Ford

Annem Help, “Herkesin kaderini kendisinin çizdiğine inanırım. Yaradanın sana verdiğiyle en iyisini yapmalısın” derdi. Forrest Gump Filminden

Düş kurmak değil, bir düşe sahip olmamak budalalıktır. Clıff Clavın, Cheers

Başkalarına yardımcı olmak için elinize her zaman büyük fırsatlar geçmez, ama küçük fırsatlar hergün çıkar. Sally Koch

Deneyim: En acımasız öğretmen odur. Fakat en iyi öğretmen de odur. C.S. Lewıs
Düşünceli olun, çünkü karşılaştığınız herkes inanın en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor. Plato

“Sana bütün bunları kim öğretti, Doktor?” Yanıt anında geldi. “Acı çekmek.” Albert Camus, Veba

İnsan yaşamanın amacı başkalarına hizmet etmek, şefkat göstermek ve yardımcı olmayı istemektir. DR. Albert Schweıtzer

Kendinizi tanıyıp ifade etmek onu inkar etmekten çok daha kolaydır ve başarırsanız lidelikte ödüllendirilirsiniz. Warren Bennıs

Bir değişim, bze gelişme fırsatını sağlayacak olan bir sonraki değişime yol açar. Vıvıen Buchen

Başarıya ulaşıp sıcrama yapan bireyler, aynı zamanda değişimin ustaları olacaklardır. R. Kanter

Başkası düştü mü, “çürük tahtaya basmasaydı” deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmasından şikayet ederiz. Cenap Şehabettin

Dünyada bir çok kabiliyetli kişiler, küçük bir cesaret sahibi olmadıkları için kaybolurlar. Sydney Smıth

Durmak ölüm, taklit uşaklıktır, çalışmak ve yetişmek ise hayat ve hürriyettir. L.Y. Rauke

Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Cladue Bernard

Mevcut bilgi birikimimizle öyle sorunlar yaratırız ki aynı birikimimiz bu sorunları çözmemize yetmez. A. Eınsteın

Bilgi, tek başına ekonomik bir kaynak değildir. Bilgi alınıp satılamaz, sadece bilgiyle yaratılanlar alınıp satılabilir. P.Drucker

Hayatta rasladığım herkes, bir bakımdan bana üstüdür. Bu yüzden kendisinden bir şeyler öğrenebilirim Emerson

İlk çağlarda güçlü olan, endüstri çağında zengin olan kazanırdı. Bilgi çağında ise bilgili olan kazanacaktır. A. Toffler

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşısındakilerinin anlayabiceği kadardır. Mevlana

İlim ilim demektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır. Yunus Emre

Tez elde edilen başarı, insanı kararsız ve maceraperest yapar. Bacon

Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir. Molıere

Hayatta başarılı olanlar, kendilerine gereken bilgileri öğrenmekten bir an geri kalmazlar ve hadislerin sebeplerini her zaman araştırırlar. Rudyard Kıplıng

Ne başarırsanız başarın, size yardım eden mutlaka vardır. Athea Gıbson

En sıradan iş bile büyük başarılar getirme potansiyeline sahiptir. H.Jackson Brown

Başarılarını gizlemek en büyük başarıdır. La Rochefoucauld

Okunu hedefden öteye atan okcu, okunu hedefe ulaştıramayan okcudan daha başarılı değildir. Motnagıne

Para asıl parayı çekerse, başarı da başarıyı çeker. Chamfort

Büyük işler başarmak isteyen kimse, ölüm yokmuş gibi davranmamalıdır. Vauvenaroues

Başarı isdediğini elde etmek, mutluluksa elde ettiğini sevmektir. Brown

Büyük aşkların ve büyük başarıların büyük riskler içerdiğini unutma. Kim iyi yaşamış, bol bol gülmüş ve çok sevmişse, başarıyı yakalamış demektir. Bessıe Anderson Stanley

Ders alınmış başarısızlık başarı demektir. Malcom S. Forbes

Başarı insana belki çok şey öğretmez, fakat başarısızlık çok şey öğretir. Çin Atasözü

Mağlubiyete uğrayınca ümitsizliğe kapılma, her başarısızlıkta bir zafer arzusu yatar. Germaın Martın

Başarısızlıklar, kuvvetlilere daha da kuvvet verir. Saınt Exupery

İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir. Andre Gıde

Her şeyin mühim noktası, başlangıçtır. Eflatun

Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur. Cıcero

Ya başlamamalı, ya daa bitirmeli. Ovıdıus

Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur. Victor Hugo

Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. Hz. Ali

Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir. G. Gracıan

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olamk şartdır. Balzac

Hiçbir şeye cesaret etmeyen, hiçbir şeye beslemsin. Schıller

Bilgi insanı şüpheden, iyiylik acı çekmekten, kararlı olmak korkutan kurtarır. Konfüçyus

Başkalarının kusurlarını tartarken, parmağıyla terazinin kefelerini bastırmayan insan pek enderdir. Byron Langenfeld

Büyük adam büyük olduğunu; fakat büyüklüğünün küçüklük olduğunu bilir. Andre Mauroıs

“Bundan yirmi yıl sonra yapyınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Öyleyse demir alın ve güvenli limanlardan çıkın, rüzgarları arkanıza alın, araştırın hayal edin ve keşfedin.” Mark Twaın

İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır. Rene Descartes

İnsan beyni sahibinin ihtiyaçlarından fazla gelişmiş bir araca benzer. A. R. Wallece

Hayal gücünden daha önemlidir. Albert Einstein

Yapacağın ilkşeyi kafanda net olarak görmelisin. Alex Moorison

Güzel cevap her zaman daha güzel soruyu sorana verilir. E. E. Cummings

En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır. C. Floru

İyiliği, hastalığı, sefaleti, mutluğu, zenginliği, fakirliği yapan zihindir. Edmund Spencer

Vücutlarımız bahcemizdir? Niyetlerimiz de bahcıvanımızdır. William Shakesreare

Gerekeni yap ve güce sahip ol. Emerson

Gülümseyin: öyle samimi ve sıcakolun ki her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın. Dale Carnegia

Akli resimler zihni kalıbımızın biçimlenmesine yardım eder. Robert Collier

“Vereceğimiz bilinçli komutlarla beyin merkezlerimizi geliştirebilecek, böylece şimdilerde düşleyemeyeceğimizi kullanabileceğiz”. DR. Frederic tilney

“Harukulade şeyler ancak, içlerindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesaretini gösterenler tarafından yapılmıştır.” Barton

Yapabilirler çünkü yapabileceklerini düşünüyorlar. Virgil

İnsanlar arasında fark ufaktır. Ancak bu ufak fark büyük farklılığa yol açar. Ufak farklar tutumlardır. Büyük farklılık ise bu tutumun olumlu veya olumsuz olduğudur. C.Lement stone

“Ben hayatımın hiçbir anında karamsallık nedir tanımadım.” M. Kemal Atatürk
“Güzel bir düşünce de ibadet sayılır.” Ahmet İbşihi

Büyük adamlar olmassa hiçbir şey başarılmaz, insanlar da ancak karar verilirse büyük olabilirler. Gaulle

Kararlılık insan iradesinin uyandırma zilidir. Anthony Robbins

“Yapmak istediğin herşeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararıda mutlaka gerçekleştir. Benjamin Franklin

“Kişinin geleçe dönük umutları şimdiki gücünün kaynağıdır.” Maxwel

“Bilinçlik potansiyeli, insan tarafından henüz keşfedilmemiş, en son ulaşılabiliecek alan olarak kalmıştır. Henüz keşfedilmemiş bir ülke gibidir.”
Limiti koyan zihindir. Zihin bir şeyi yapabileceğini kestirebiliği kadar başarılı olur.
Yüzde 100 inandığın sürece her şeyi yapabilirsiniz. Arnold Schwarzenegger

“İnsan yalnız tek bir istemeli ve durmadan hep onu istemeli, o zaman onu elde edeceğimizden emin olabiliriz.” Andre Gide

“Eğer hepimiz, yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık, şaşkınlıktan kendi aklımızı başımızdan alırdık. Thomas Edison

“Konsantrasyon, bezginlik duymadan fiziksel ve zihinsel enerjiyi tek bir noktaya sürekli uygulama yeteneğidir.” Thomas Edison

“Yetenekler ortaktır; herkes onlara sahiptir ama nadir olan yeteneklerimizin bizi
götürdüğü yere gitme cesaretidir.” Anonim

Allah´a dyan, sa´ye sarıl, hikmete ram ol? yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Mehmet Akif Ersoy

Eğer sizde deha varsa çalışkanlık bunu inkişaf ettirir. Eğer yoksa onun yerini doldurur. Reynolds

“Gerçek başarı başarısızlık korkusunu yenebilmektir.” Sweeney

“Ne geçmiş vardır ne gelecek; sadece sonsuz bir şimdi vardır.” A. Cowley

Büyük adamlar olmassa hiçbir şey başarılmaz, insanlar da ancak karar verilirse büyük olabilirler. Schopen haver

“Benim kuşağımın yaptığı en büyük keşiflerden biri, insanın düşüncelerini değiştirerek yaşamını da değiştirebileceği gerçeğini bumasıdır.
“Başarı,küçük hataların ve başarısızlıkların biraz ilerisinde duran şeydir.” T. J. Watson

“Akıl kendi başına cenneti cehennem, cehennemide cennet yapabilir. ” John Milton

“Bazı kimseler güllerin dikeni olduğundan yakınırlar. Ben dikenlerin gülü olduğuna şükrederim.” Alphonse Kann

Kişinin geleceğe dönük umutları şimdiki güçünün kaynağıdır. Maxwel

Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan zevk almazlar.” Emile Raux

Bir gemi doğuya gider, biri batıya. Esen aynı rüzgarla: hangi yöne gidebileceğini belirleyen rüzgar değil, yelkendir. Ella Wheeler Wilcox

Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Cladue Bernard

Ölçülebileni ölç, ölçülenmeyeni ölçülebilir yap. Doğanın kitabı matematiksel bir dille yapılmıştır. Galileo

Bazı yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarını bilememeleridir. Thomas Edison

Pek çok konuda başarı, başarmanın ne kadar vakitalacağını bilmeye bağlıdır. Montesgieu

Gücünü aşan rolü üzerinde alırsan, bu rolü, iyi oynamadığın gibi yapabileceğin rolüde terk etmiş olursun. Epiktotes

Demir mıklatısa aşıktır. Hep ona doğru koşar, zaferde sabra aşıktır ve devamlı ona koşar. Sühreverdi

Beklemeyi bilen insan herşeyi elde edebilir. Benjamin Disraeli

Dünyada yeteneksiz insan yoktur. Sadece iyi eğitilmemiş ve iyi yönlendirilmemiş insanlar vardır. Angle Peartri

Kendi kendisiyle barış yaşamak istiyorsa; müzisyen müzik yapmalı, ressam reim yapmalı, şair şiir yazmalıdır. Abraham Mazlow

Tembel insan yoktur. Sadece kendisine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları olmayan insanlar vardır. Anthony Robbins

Hayatta yapabileceğiniz en büyük hata, sürekli bir hata daha yapacağımız korkusudur. Albert Hubbard

Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz, sonrada alışkanlıklarımız bizi oluşturur. John Dryden

Alışkanlık hizmetkarların en iyisi, efendilerin en kötüsüdür. Nathanıel Emmons
Başarının sırrı işini tatile çevirmektir. Mark Twin

İyi yada kötü bir şey yoktur, fakat biz düşüncelerimizle iyi veya kötüyü yaratırız. William Shakespeare

Her eylemin atası düşüncedir. Ralph Waldo Emerson

Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın. Theodore Roosevelt

Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir. Latin Atasözü

Kişisel başarı için televizyonunuzu öldürün. Steve Chandler

Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın. Alex Morrison

Cesaretimi kaybetmiyorum, çünkü vazgeçilen her yanlış girişimileri doğru atılmış yeni birr adımdır. Thomas Edison

En iyi dost, bendeki en iyi yönleri ortaya çıkaran insandır. Henry Ford

Yapabileceğinize de inansanız, haklı çıkarsınız. Henry Ford

İnsanın sağlığını koruyan iki faktör vardır. İşini sevmesi ve hayatı sevmesi. Sigmund Freud

Stresten kurtulmak için görevini en iyi şekilde yapın. Hans selye

Yapmak istediğiniz şeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararı da mutlaka gerçekleştir. Benjamin Fraklin

Batan güneş için ağlayın, yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin. Dale Carnegde

Başarıya ulaşamayanların yüzde doksanı yenilgiye uğramamıştır. Sadece pes etmişlerdir. Paul J. Meyer

İnsan bir şeyi, çok ciddi olarak arzu etmeye görsün, hiçbir şeyi erişilmeyecek kadar yüksekte değildir. Hans C. Andersen

Düşünceler gayeyi doğurur. Gayeler eyleme dönüşür, eylemler alışkanlıkları oluşturur. Alışkanlıklarda karakter belirleyerek kaderimizi tayin eder.
Zor bir iş, zamanında yapmamız gerekip de yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur. . Henry Ford

Plansız çalışan kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer. Descartes
Hepimiz zamanın kısalığında söz ederiz de; boş geçen zamanı nasıl geçireceğimizi bilmeyiz. Seneca

Yapılmış küçük işler, planlamış büyük işlerden daha iyidir. nathanıel Emmons
Düşündüğümüz şey yavaş yavaş biliçaltında kalıplaşmış gerçek bir deyimle kendini gösterir. Ernes holmes

Rüzgarın yönünü tayin edemeyiz ama geminin yönün değitirebiliriz. Enaca

*alıntı..

31 Temmuz 2009 Cuma

ÖSS'de az puana çok iş olanakları olan ve paralı meslekler

ÖSS'de az puana çok iş olanakları olan ve paralı meslekler:

ÖSS'de az puan aldıysanız üzülmeyin!

Önlisans programlarından bazıları insanı zengin bile eder. İşte o meslekler;


ÖSS'de 'az puan aldım' diye üzülmenize gerek yok. Çünkü az puanla iyi paralar kazanacağınız işler de var. İki yıllık at antrenörlüğü, at işletmeciliği, optisyenlik, su altı teknolojileri, diş-protez, iklimlendirme ve soğutma, biyomedikal cihaz teknolojisi gibi bölümleri bitirenlere her zaman ekmek var.

ÖSS’de ‘az puan aldım’ diye üzülmenize gerek yok. Çünkü az puanla iyi paralar kazanacağınız işler de var. İki yıllık at antrenörlüğü, at işletmeciliği, optisyenlik, su altı teknolojileri, diş-protez, iklimlendirme ve soğutma, biyomedikal cihaz teknolojisi gibi bölümleri bitirenlere her zaman ekmek var.
Mühendis, doktor, avukat, uluslararası ilişkiler uzmanı, öğretmen...

Bazı meslekler çok cazip
Gençlerin işsiz gezmesindeki etkenlerden biri de gözünü sürekli toplumsal cazibesi olan popüler mesleklere dikmesi. Oysa bazı meslekler var ki, mezun olduğunda hem dolgun bir maaş alabilir hem de yurtiçi ve yurtdışında önemli görevler alabilir. İşte bu mesleklerden bazıları şöyle: At antrenörlüğü, at işletmeciliği, optisyenlik, su altı teknolojileri, diş-protez, iklimlendirme ve soğutma, biyomedikal cihaz teknolojisi. 2 yıllık meslek yüksekokulu bünyesinde yer alan bu bölümleri bitirenler çok rahat iş bulabiliyor.

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Adem Şenünver, 5 yıldır mezun veren atçılık işletmeciliği, nalbantlık, antrenörlük gibi bölümlerden bugüne kadar işsiz gezen birine rastlamadığını söyledi. Türkiye’de 10 bin yarış atı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Adem Şenünver, “Mezunlarımız Türkiye Jokey Kulübü’nün hara ve hipodromlarında çok rahat iş buluyor. 2 bin 500-3 bin YTL ücretle çalışıyorlar. Ayrıca eğittikleri atların performansına göre de ücret alıyorlar.” dedi. Prof. Şenünver, bölümlerinden 4 yıllık Veteriner Fakültesi’nin ilgili bölümlerine de dikey geçiş imkânı olduğunu hatırlatıyor. 25’er öğrencinin girdiği bölümlerden mezun olanlar ayrıca yurtdışında da görev yapıyor. Şenünver’in verdiği bilgiye göre Amerika, Avustralya, Dubai ve İngiltere’de çok sayıda at antrenörü görev yapıyor.

At antrenörlüğü gibi cazip mesleklerden sualtı teknolojileri bölümü mezunları da çok rahatlıkla iş bulabiliyor. İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, verilen dalgıçlık eğitiminden sonra su altında vida sıkmaktan kaynak yapmaya kadar çok sayıda işin bu bölümü bitirenler tarafından yapıldığına dikkat çekerek, “Su altında yapılan bütün işler bu bölümün ilgi sahasına giriyor. Boru döşenmesinden kaynak yapmaya kadar. Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda şirket daha mezun vermeden birçok öğrenciye talip oluyor.” dedi.

Mezuniyetten önce iş buluyorlar!
Görme bozukluklarının düzeltilmesi ve giderilmesi için dizayn edilmiş optik gereçleri tedarik eden ve hastaya uygulayan eğitim görmüş kişilerin yetiştirildiği optisyenlik programından optisyen olarak mezun olanlar da şanslı olanlardan. Gözlükçü açmak ve gözlükçülük yapmak isteyenlerin üniversitede optisyenlik eğitiminden geçmiş olma şartının yasalaştığı 2004 yılından beri pisayada optisyenler büyük rağbet görüyor. Ege Üniversitesi Atatürk Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrenci işleri yetkilileri öğrencilerin mezun olmadan iş bulduklarını söylüyor. Kontenjanların çoğunlukla sağlık meslek lisesi mezunları tarafından doldurulduğunu ifade eden yetkililer, kontenjan açığı kaldığında normal lise mezunlarından da bu bölümü tercih ettiğini belirtiyor.

Zirve Dergisi Rehberlik Uzmanı Hakan Baykal, halk arasında ismi popüler olmayan ancak mezunlarının rahat iş bulduğu çok sayıda bölüm olduğunu belirterek “Bunlar iki yıllık bölümler olduğu gibi mekatronik mühendisliği, enerji sistemleri mühendisliği, yönetim bilişim sistemleri, biyomedikal mühendisliği, uluslararası lojistik ve taşımacılık gibi 4 yıllık bölümler de olabiliyor. Adayların ve ailelerin dikkat edeceği çok şey var. Ancak ‘Mezun olunca işsiz ve mutsuz biri mi olmak isterler yoksa dolgun bir maaşla iyi bir gelecek mi?” diyor.

Gençleri en kritik dönemlerinde meslek seçimi bekliyor. Hayatın büyük bölümünün işyerinde geçtiği dikkate alındığında işyerinde mutlu olmak hayatın da mutlu geçmesi anlamına geldiğini belirten uzmanlar gençleri ve aileleri meslek seçerken dikkatli olmaya davet ediyor.

*alıntı..

http://www.osstercihrehberi.com/azpuana-cok-para-veren-meslekler.html

27 Temmuz 2009 Pazartesi

BİR REKLAMCININ İTİRAFLARI

DAVİD OGILVY KİMDİR ?

Reklâmcılığın kilometre taşarlından biridir.
Pariste aşçı yamağı olarak çalışmaya başlamış, sonra “Aga Fırınlarının” satış işlerini yapmış, 1949 yılında amerikada “OGILVY&MOTHER” reklam ajansını kurmuştur.

Bir çok ulusal markanın reklâmlarını yapan Ogilvy
“Bir reklamcının itirafları”,
"İkna hırsı”,
"Reklam sanatınınustalarıyla konuşmalar”,
“ Ogilvy On Advertising” gibi kitapları ile ;
sektörün gelişmesine katkıda bulunmuştur. 1999 yılında 88 yaşında iken aramızdan ayrılan David Ogilvy’nin; her iş alanında uygulanabilecek olan liderlik prensiplerinin yer aldığı “ Ogilvy On Advertising” isimli kitabı üzerinden onyıldan fazla geçmesine rağmen hala basılmaya devam ediyor. Ogilvy & Mother ajansı ise dünyanın 158 ülkesinde faaliyetine devam etmektedir.


OGILVY DİYOR Kİ!

1-) Satarız ya da satmayız.

2-) Her reklam "birleşik sembol"e katkıda bulunmalıdır ki o da marka imajıdır.

3-) Bir marka ürünün niteliklerinin yani adının, ambalajının, fiyatının, tarihinin,
Şöhretinin ve reklamının soyut bir toplamıdır.

4-) Asla kendi ailenizin okumasını istemeyeceğiniz bir reklam yazmayın.

5-) Bir bilgiyi bir kedinin fareyi kovaladığı gibi kovalarız.

6-) Yaratıcılık alanında kendi ajansınızla yarışmayın. Köpeğinin kendisine havlamasını kim ister?

7-) Yeni bir müşteri kazanmanın en iyi yolu, hâlihazırdaki müşterileriniz için müstakbel müşterilerinizi cezp edecek reklamlar yapmaktır.

8-) Bizim işimiz yeteneklerin aktarımını gerektirir. Ki inançlarıma göre yetenek daha çok uyumsuz, aykırı ve asilerde bulunur.

9-). Şirketinizde kendinizden daha büyük adamlar çalıştırırsanız bir devler şirketi olursunuz.

10-). Yeniliği destekleyin. Değişim can damarımız, durağanlık ölüm çanımızdır

11-) Biz bilginin disiplinini cehaletin karmaşasına tercih ederiz.

12-). Dahilere tolerans gösterin

13-). Reklamınız Büyük bir fikir üzerine inşa edilmedikçe gecenin içindeki bir gemi gibi geçip gider.

14-) Etrafına kasvet saçan gamlı baykuşlardan kurtulun.



15-). Ogilvy & Mather iki şey yapar: müşterilerimizi kollarız ve genç reklamcılar yetiştiririz.


16-) Tüketici geri zekalı değildir, o sizin eşinizdir..

17-) iskoçların hep dediği gibi "Çok çalışmak insanı asla öldürmemiştir". İnsanlar çok çalışmaktan değil sıkıntıdan ölürler.


18-) Eğitim yalnız eğitmenlerle sınırlı tutulmamalıdır. Bu hiç bitmeyen bir süreç olmalı ve tüm ajans personelini kapsamalıdır. insanlar ne kadar öğrenirse müşteriye o kadar faydalı olurlar.


19-) Büyük reklamlar bir fayda sağlayamadan çok önce ıskartaya çıkarılır

20-) Hatalarınızı itiraf etmek ve gereğini yapmak önemlidir, eleştirilere maruz kalmadan.


21-) Kimse çalışanlarına az para vererek zengin olmamıştır. Maymunları tavlamak için fıstıklara kıyacaksınız.


22-) Müşterinizin sahip olmadığı, hatta bunu düşleyemeyecekleri tipte insanları çalıştırın.


23-) Düzenli olarak fiyat kırmak tüketicinin ürüne duyduğu güveni azaltır, devamlı iskonto yapılan bir ürünün arzulanır olması mümkün mü?.

24-) Sıkı fıkı olmak mutluluk verir, sadece gayrı resmi durumlarda.(???)

25-) Önyargının her türlüsüne fanatizm derecesinde düşmanız.

26-) Ürününüz hakkında yalan söylerseniz devlet yakanıza yapışır veya müşteri ürününüzü ikinci defa almayarak sizi cezalandırır.


27-) Büyük fikirler genellikle basit fikirlerdir.

28-) Stratejinizi tek bir vaat üzerine kurup vaadi tam olarak aktarabiliyorsanız işinizi tam yapmışsınızdır.

29-) Gösterdiğiniz şey söylediğiniz şeyden daha önemlidir

30-) Yangın söndürücü reklamı yapıyorsanız işe yangınla başlayın

31-) insanlar ürünü satın alır, televizyondaki reklamı değil

32-) insanlar televizyonu sizin reklamınızı görmek için seyretmez.

33-) Bazen en iyi fikirler müşteri temsilcisinden, araştırmacıdan ve diğerlerinden gelir, bunu teşvik edin, edinebileceğiniz tüm fikirlere ihtiyacınız var.


34-) İnsanları ofisinizde ağırlamayın, bu onları ürkütür. Bunun yerine onlarla kendi ofislerinde görüşün.


35-). Patronlarına yalakalık yapanlardan nefret ederim, astlarını itip kakanlar da çoğunlukla aynı insanlardır

36-) Reklamların çoğu bir komite toplantısından alınmış gibi görünür, gerçektende öyledirler.
.
37-) Esas duruştaki bir orduyu değil, resmi geçite reklam yapacaksınız

38-) Müşterinizi bırakmanız gerektiğini her hissedişinizde bunu yaparsanız sonunda elinizde bomboş bir portfolio kalır

39-) Reklam pazara gelen olası müşterileri avlayan bir radar gibidir, iyi bir radar alın ve sürekli tarayın.

40-) Kim demiş müşteri temsilcileri ve kreatifler birbirinden farklıdır diye. Bu her iki tarafça yıllardır öne sürülen saçma bir görüştür.

41). Ben her zaman müşterimin ürünlerini kullanırım. Bu dalkavukluk değil, nezaket gereğidir.


42-) Bir üretici neden parasını hatta şirketinin geleceğini sizin sezgilerinize yatırsın ki?


43-). Ben müşterilerimize her zaman zırhımızdaki deliklerden bahsederim. Ben dikkatimi mobilyadaki çatlaklara çeken antikacıya güvenirim.

44-). Sağlam kuruluşlar sözlerini tutanlardır, bu söz zamanla neye mal olursa olsun.

45-) Başkalarına insan muamelesi yapan kibar insanlara hayranlık duyarım.


Reklamcılığın mihenk taşı olarak kabul edilen Ogilvy'nin görüşleri hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

BASİT YAŞA, MUTLU OL

ABD’li ünlü iş adamı ve yatırımcı Warren Buffet; mutlu ve basit bir hayat yaşamak için 7 sırrını açıklıyor.

Warren Buffet hiçbir zaman özel uçakla uçmaz, en büyük özel uçak firmasına sahip olmasına rağmen… Aynı zamanda 50 yıl önce satın almış olduğu 3 odalı küçük bir evde yaşar ve online briç oynayarak oyalanır.
Dünyanın her türlü zenginliğe sahip olan bir adamın, mutluluğun zenginlikte değil de kişinin kendi içinde olabileceğine inanıyor olması çok ilginç ve ilham verici. Siz de kendi hayatınızda aşağıdaki bilgeliğin bir kısmını adapte ederek son derece mutlu olabilirsiniz.
İşte Warren Buffet’in kendi dilinden mutluluk sırları:

Mutluluk içeriden gelir.

"Yetişkin iş hayatımda profesyonellik ile kişisellik arasında hiçbir zaman seçim yapmak durumunda kalmadım. Dans ede ede işime giderim ve oraya varmak inanılmaz eğlencelidir."
Eğer sevdiğiniz şeyi yaparsanız ve yaptığınız şeyi severseniz doğal olarak üretken olursunuz.

Mutluluğu basit zevkler de arayın.

"Benim basit zevklerim vardır. Haftada 12 saat online briç oynarım."
Arkadaşlarınızla kağıt oynamak, çocuklarınızla oyun oynamak veya doğada yürüyüş yapmak gibi basit zevklerle de mutlu olabilirsiniz.

Basit bir hayat yaşayın.

"Yalnızca kendi doğallığım içinde anlamı olan şeyler yapmak istiyorum. Özel yaşamımda da diğer zengin insanların ne yaptığı umurumda değil. Sadece bir başkasının 400 foot bir teknesi var diye ben 405 foot bir tekneye sahip olmak istemiyorum."
Her şeyden önce, "komşularla aşık atmak" bu kavramı asla düşünmemesi gerekenler arasında ki en kötü salgındır.

Basit düşünün.

"Yaptığım hataları izah edebilmeyi isterim. Bu benim sadece tamamen anladığım şeyleri yaptığım anlamına gelir."
Eğer bu kuralı hayatınızda uygulayabilirseniz, düşüncelerinizde berraklık ve akla uygunluk geliştirebilirsiz. Hayat, basit olmakla beraber engin olan seçeneklerden ibarettir.

Basitçe yatırım yapın.

"Hisse senedine sahip olmanın en iyi yolu yatırım fonudur."
Genellikle en basit yol, size en büyük zenginliği ve en büyük mutluluğu getirir.

Hayatta bir akıl hocanız olsun.

"Doğru kahramanlara sahip olduğum için şanslıydım. Bana kahramanınızın kim olduğunu söyleyin, ben de size kim olacağınız söyleyeyim. Hayran olduğunuz kişinin özellikleri, üzerinde biraz çalışarak kendinize mal edebileceğiniz ve biraz daha da çalışırsanız alışkanlığınız haline gelebilir."
Bir kahramana sahip olmak, hayatınızda bir amaca sahip olmak kadar önemlidir. Yanlış bir kahramana sahip olmak ise, hayatınızda yanlış bir amaca sahip olmak kadar tahrip edicidir. Kahramanınız, güvenebileceğiniz biri olmalıdır. Eğer yeterince düşünürseniz, o kişiyi yakın çevrenizde bulabilirsiniz.

Para kazanmak, yaşam amacınızın belkemiği değildir.

"Eğer sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız kendinizi tamamen ortaya koyma olasılığınız daha fazladır ve bu genellikle para kazanmakla eşdeğerdir."
Para kazanmak sizin yaşam amacınızın bir yan ürünüdür. Para hiçbir zaman bir amaç olup da motivasyonunuzu sonlandırmamalıdır.

Kaynak : www.gencgelisim.com
*alıntı

GELECEĞİN EN GÖZDE 23 MESLEĞİ

ÖSS adayları "yanlış bir dersane bir yıl, yanlış bir üniversite dört yıl, yanlış bir meslek kırk yılınıza mal olur"
sözüne kulak asmak istiyorsanız bu haberi mutlaka okuyun...

Türkiye, nüfusu itibariyle oldukça genç bir ülke. 2023 yılında da her üç kişiden birinin 22 yaş altında olacağı hesaplanıyor. Bugün ilköğrenim çağında olan çocuklar Cumhuriyet’in 100. yılını kutlayacağımız 2023 yılında
birer iş insanı olacaklar. Peki onları nasıl bir iş dünyası bekliyor?

Her şeyden önce çoğu iyi eğitimli, yetkin ve geliştirilebilir yetenekleri olan bu gençleri bugünden farklı
bir iş yapış şeklinin beklediğini söylemek doğru olur. Yaratıcı bir iş hayatı modelinin öne çıkacağı bu
dönemde, meslek farklılaşmasının azalacağından bahsediliyor. Çalışmanın mekandan bağımsızlaşmasının yanında, yatay iş örgütlenmesi ve iş hayatındaki kararların giderek otomatize olması söz konusu olacak.

Yıldızı parlayacak meslekler

Bugün olduğu gibi gelecekte de bazı meslek ve pozisyonların gözde olması bekleniyor.
Gelecekte ön plana çıkacak sektörler, gözde mesleklerin hangileri olacağının bir göstergesi. Geçmişte,
gıda sektörü çok fazla teknoloji gerektiren bir sektör olmamasına rağmen, günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri bu sektörde ileri teknolojiyi gerekli
kılıyor. Dolayısıyla gelecekte gıda ve beslenme mühendisliği, diyetisyenlik mesleğinin ön plana çıkacağını söylemek hiç de zor değil.

Değişim gösteren ve tüketici talepleri doğrultusunda şekillenen bir diğer sektör de perakendecilik. Bu
alanda hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de giderek
artan bir şekilde sektörde belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar özellikle bu sektörde yöneticilere gelecekte
ihtiyacın artacağını vurguluyor.

Sağlık da yıldızı parlayacak sektörler arasında sayılıyor. Estetik cerrahi, sağlık yönetimi, fizik tedavi
uzmanlığı popülerliği artacak branşlar olarak gösteriliyor. Bilgi güvenliği, müşteri güvenliği, alt yapı ve
kimlik güvenliği ile klasik anlamda güvenlik hızla gelişecek pozisyonlar arasında yer alıyor.

Uzmanlar gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin
yükselen ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de elektronik ve haberleşme mühendislerinin ulusal
ve uluslararası boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.

AB etkili olacak

Avrupa Birliği’ne entegrasyon süreciyle birlikte, Türk iş mevzuatının birliğin yapısına uyumu konusunda ciddi çalışmalar başlayacak. My Danışmanlık şirketinin sahibi Müge Yalçın bu çalışmalar kapsamında çok sayıda yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyulacağını söylüyor. “Özellikle proje ve dil uzmanlığı, birliğin üye ülkeleriyle yazışmaların yürütülebilmesi ve insan kaynakları süreçlerinden üretime birçok konuda entegrasyonun gerçekleştirilebilmesinde önem kazanacak uzmanlıklar arasında yer alacak´´ diyen Yalçın şöyle konuşuyor:
Egon Zehnder İstanbul Yönetici Ortağı Murat Yeşildere gelecek yıllarda öne çıkacak dört pozisyon olduğunu söylüyor. Uzun dönem varlık yöneticisi, sivil toplum örgütü yöneticisi, hukuk uzmanı ve yönetim kurulu üyeliği olarak sıraladığı bu pozisyonları ve onlar için gerekli bilgi ve yetkinlikleri ise Yeşildere şöyle anlatıyor:
“Türkiye’de finans piyasalarında derinliğin artması, inişli çıkışlı hareketlerin azalması ve yatırımların vadesinin uzaması, bunlara uygun yönetim kaynakları ihtiyacını da arttıracak. Özel emeklilik sektörünün gelişmesi ile Türkiye’de uzun dönemli varlık yöneticisi ihtiyacı tam anlamıyla patlayacak. Önümüzdeki onbeş yılda sivil toplum örgütlerine artacak talebin de körüklemesi ile sivil toplum örgütlerinde her seviye ve fonksiyondan genel müdür, genel sekreter, fon yönetimi koordinatörü, gönüllü koordinatörü, stratejik planlama koordinatörü, gibi yönetim kaynağına ihtiyaç olacağı gözükmekte . Ülkemizde hukuk konusunda yetişmiş birçok değerli uzman ve yetkin yönetici bulunmakla birlikte, iş ortamlarında hukuk konusunu analitik platformlarda dile getirmiş ve kendisini bu konularda geliştirme becerisi kazanmış, yabancı dil bilen ve bunu mesleki alanda kullanmış, yöneticilik tecrübesi kazanmış hukuk uzman sayısının sınırlı olduğunu gözlemliyoruz.´´

IT de gelecek var

Son yıllarda bazı şirketler AB bölgesine hizmet veren Call Center’larını ve IT departmanlarını Türkiye’ye kaydırmaya başladılar. Gelecekte finans, otomotiv, elektronik, ilaç gibi tüm sektörlerdeki firmaların IT ve
Ar-Ge departmanlarını Türkiye’ye taşımasını beklediklerini dile getiren Data Expert yönetim kurulu başkanı
Hasan Altunkaya bunun nedenini şöyle ifade ediyor:

“Türkiye Avrupa’ya yakın, saat farkı yok. (Human-touch) Yönetimde insan iletişim mesafesinin yakınlığı söz konusu. Avrupa’ya göre maliyet avantajına sahip özellikle de ücretlerde. Genç ve dinamik bir nesil var.
İş ortağı ve yan saniyi mevcut. Çalışanlardan daha fazla verim alınabiliyor.Bu yüzde şirketler Türkiye’yi tercih ediyorlar.´´ Türkiye’de gençlerin çoğunun bilişim ile ilgili lisans düzeyinde bölümleri tercih ettiğine de dikkati çeken Altunkaya ancak hala bazı alanlarda yetişmiş insan kaynakları açığı olduğunu dile getiriyor. Altunkaya sözlerine şöyle devam ediyor:

“Yazılım Mühendisi, Uzman Yazılım Mühendisi,Yazılım Mimarı, Yazılım Geliştirme Uzmanları’na özellikle JAVA/C ve deneyimi olanlara ihtiyaç var. Ayırca sofware tasarım ve hardware tasarım uzmanları da şimdi olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar arasında olacak. Bunun dışında IT güvenlik, IT teknik analist, IT businnes analist, Network mühendisleri, veri tabanı uzmanları, destek elemanları da bugün olduğu gibi gelecekte de aranan pozisyonlar olacak.´´

Uzmanlık daha çok kazanç getirecek

Gelecekte bilgi teknolojileri ve genetik gibi yeni nesil alanların ön plana çıkacağı tüm İK danışmanlarınca söyleniyor. Human Resources Management İstanbul Ofis Yöneticisi Alihan Irmakkesen bunun insan kaynakları, pazarlama, satış, üretim teknolojileri, halkla ilişkiler, finans türü nispeten “geleneksel´´ fonksiyonların öneminin azalacağı anlamına gelmediğini belirtiyor ve “Teknolojik dönüşüm, her sektörde ve her alanda, “çok daha nitelikli´´ profesyoneller gerektirecek´´ diyor.

Amrop International Türkiye Yönetici Ortağı Yeşim Toduk Akiş ise gelecekte matriks organizasyonlarda
çalışma becerisi ve insan yönetiminin sanal yapıldığı proje yöneticiliği işlerinin çoğalacağını öngörüyor.
Peki bu yeni döneme nasıl hazırlanmak gerekiyor? İK yöneticileri başta olmak üzere, stratejik süreçlerde
rol alan tüm yöneticilerin izleyecekleri yol haritasının birinci adımının, geleneksel zihin haritalarını dönüştürmek
ve yeniden ayarlamak olduğunu söylüyor Alihan Irmakkesen. “Zihin haritaları değişmeden, yol haritasının bir anlamı yok´´ diyen Irmakkesen, yöneticilerin bugünden, “yarının kriterlerini´´ belirlemeleri gerektiğini vurguluyor.

HANGİ MESLEKLER NEDEN GÖZDE OLACAK?

Elektronik ve haberleşme mühendisliği:
Gelecekte elektronik medyanın, evlere yönelik bilgiye erişme ile bilgiyi kullanma ürünlerinin yükselen
ürünler olması bekleniyor. Bu nedenle de üniversitelerin ilgili bölüm mezunlarının ulusal ve uluslararası
boyutta birçok iş imkanı bulabileceği söyleniyor.

Uluslararası hukuk:
Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecine girmesi ve yabancı sermaye girişinin daha da artması bu alanda yetişmiş hukukçulara olan ihtiyacı sürekli kılacak.

Uluslararası ilişkiler:
Farklı ülkelerle profesyonel platformlarda ilişkilerimizin artmasıyla birlikte bu alandan mezun kişilerin kamu
ve özel sektörde iş bulma olanakları artacak.

Bilgisayar bilimleri mühendisliği:
Bilgisayar teknolojisi geliştikçe bilgisayar mühendislerine olan ihtiyaç da sürecek.

Veri madenciliği ve analistliği:
Bankalar, telekom operatörleri, perakendeciler ve ISP’ler gibi yoğun olarak verilerle çalışan firmalar, bu
verilerini çıkarıp analiz eden veri madencilerine ve analistlerine ihtiyaç duyuyor ve duymaya da devam edecek.

Kod Kırıcılar:
Bugün birçok şirket bünyesinde çalıştırılan kod kırıcılar, bilgisayarların iş ve özel hayatımıza daha çok girmesiyle beraber önemlerini artıracaklar.

Bilgi Mühendisliği:
Bilgilerin sistemde bildirimlerinin interaktif şekilde kullanılmasını ve kodlama işlemlerini gerçekleştiren bu
kişiler gelecekte de ön planda olacak.

Güvenlik hizmetleri (Bilgi güvenliği dahil güvenliğin her dalı):
Özellikle bankalarda, perakende sektöründe ve devlet kademelerinde büyük miktarda iş yapan firmalar güvenliği onlar için kritik olduğundan Elektronik Güvenlik Yöneticisi pozisyonuna önem veriyorlar. Bunun haricinde yeni kurulan siteler ve alışveriş merkezlerinde de güvenlik önemli bir pozisyon haline gelecek.

Genetik bilimleri mühendisliği:
Tıpta kalıtsal hastalıkların tanısının konması ve tedavisi ile ilgili çalışmalar artarak devam ederken
istenilen niteliklere sahip bitki ve hayvanların yetiştirilmesi konusunun da üzerinde duruluyor. Bu da
genetik mühendislerine ihtiyacı sürekli kılıyor.

Endüstri mühendisliği:
Bütünleşik üretim ve hizmet sistemlerinin tasarımını yapan, planlayan, bu sistemleri yöneten ve çevrimini sağlayan, girdilerin en efektif şekilde kullanılması ve süreçlerin performansının yükseltilmesi ve kalitenin artırılması konusunda çalışan bu kişilere bugün olduğu gibi gelecekte de ihtiyaç olacak.

Biyoteknoloji uzmanlığı:
Gelecekte üçüncü nesil ürünlerin üretilmesi söz konusu olacak. İşte bu nokta biyoteknoloji uzmanlarına
ihtiyacın artacağı söyleniyor.

Psikoloji:
Türkiye’de hızla gelişen bir disiplin olan psikoloji bölümünden mezun olanlar, ilgi alanlarına göre insan kaynakları uzmanlığı, kamuoyu ve Pazar araştırma şirketleri ve diğer kurumlarda araştırmacı olarak çalışabilecekleri gibi yuva psikoloğu gibi görevler de üstlenebiliyorlar. Dolayısıyla bugün olduğu gibi
gelecekte de bu meslek popülerliğini sürdürecek gibi görünüyor.

Koruyucu hekimlik:
Sağlık konusunda insanların bilinçlenmesiyle hastalıkların bulaşma yollarının engellenmesi, aşılama ve sağlık eğitimine olan ilgi arttı. Bunun sonucunda günümüzde olduğu gibi gelecekte de koruyucu hekimliğin öneminin artacağı düşünülüyor

Sağlık yönetimi:
Sağlık kuruluşlarındaki modernleşme ve dünya standartlarına uyum gösterme çabaları sağlık yönetimini günümüzde yönetim biliminin çok spesifik bir alt dalı haline getirdi. Özel sağlık sektöründe artan yatırımlar da sağlık yöneticilerine olan ihtiyacın artmasına neden oluyor.

Estetik cerrahi:
İnsanların güzellik konusunda gösterdiği hassasiyet sürdükçe bu alanda iş hacmi hep söz konusu olacak Evde bakım hizmetleri: Evde bakım hizmetleri sektörü geliştikçe bu alanda çalışacak uzmanlara olan ihtiyaç da artacak.

Fizik tedavi uzmanlığı:
Ortalama yaşam beklentisi artarken, yaşam kalitesi de ön plana çıkıyor. Yaşamı daha kaliteli hale getiren branşlardan biri olan fizik tedavi de bu doğrultuda gelecekte de önemli olacak.

Diyetisyenlik: Beslenme konusunda bilinçlenmeyle beraber diyetisyenlik Türkiye’de gelişen bir meslek olarak karşımıza çıkıyor Danışmanlık: Son yıllarda yaygınlaşan hem bireysel hem de kurumsal danışmanlık alanı gelecekte de iş hacmi yüksek meslekler arasında yer alacak Perakende sektöründe yöneticilik: Bu alanda
hizmet kalitesi ön plana çıkarken, firmaların başarısında hız ve müşteri memnuniyeti de belirleyici rol oynuyor. Uzmanlar yeni markaların oluşması ve alışveriş merkezi yatırımlarıyla birlikte sektörde kendini geliştirmiş yöneticilere gelecekte de ihtiyacın artacağını vurguluyor.

Gıda ve beslenme mühendisliği:
Günümüzde tüketicilerin hijyen standartları yüksek ortamlarda üretilmiş sağlıklı ürünleri talep etmeleri gıda firmalarının gıda mühendis ihtiyacını sürekli kılacak.

Finans uzmanı ve yöneticisi:
Yabancı yatırımcıların da bu sektöre girmesiyle beraber özellikle bireysel hizmetler alanında uzman ve
yönetici pozisyonunda kişilere ihtiyaç olacak.

Gayrimenkul hizmetleri ve yönetimi : Son yıllarda artan gayrimenkul yatırımları gelecekte bu alanda hizmet verecek yönetici ve uzman ihtiyacını da artıracak.

Fatoş Bozkuş / Ekonomist Dergisi
*alıntı..

3G ile hızlı internet 30 Temmuz'da başlıyor

Cep telefonundan hızlı ve zengin içerikli veri akışına imkan sağlayacak Üçüncü Nesil Mobil İletişim Sistemleri (3G), Türkiye'de 30 Temmuz 2009'da hizmete geçecek.
Geçen yıl Aralık ayında ihalesi yapılan ve teknik adı 'IMT-2000/UMTS' olan 3G hizmet ve alt yapılarına ilişkin A tipi lisansı alan Turkcell, B tipi lisansı alan Vodafone ve C tipi lisansı alan Avea, teknik hazırlıklarını tamamladı.

'İmtiyaz sözleşmelerinin imzalanmasından en az 3 ay sonra 3G hizmeti sunulabileceği' şeklindeki yasal düzenleme gereği, 30 Nisanda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile sözleşme imzalayan operatörler, bu sürenin dolacağı 30 Temmuzda 3G hizmeti sunmaya başlayacak.

Yeni Şafak'ın haberine göre, teknik hazırlıklarını tamamlayan operatörler, bu süreden önce teknik hazırlıklarını tamamlamış olsalar dahi hizmet veremeyecekleri için bu tarihte 3G'yi hizmete geçirecek.

Bu arada, Türkiye'deki GSM operatörleri, 3G test çalışmalarında, dünya çapında erişilen hızlara ulaşmayı başardı.

3G ile şu anki internet bağlantı hızının 10 katı hızda erişim mümkün olacak. Bilgisayardan bir film EDGE hızında 7,5 saatte indirilebilirken, 3G'de bu işlem, 7.2 megabyte hızla 6,5 dakikada mümkün olabilecek.

Kan Grupları Kişilikte Etkili mi?

Kan grubunuz kişiliğinizi belirler mi?

Acaba kan gruplarımız kişiliğimizi nasıl etkiliyor?

Okuyalım beraber…

Dünyada kan gruplarının dağılımı :

0 RH pozitif Her 100 kişiden 40´ı

0 RH Negatif Her 100 kişiden 7´si

A RH pozitif Her 100 kişiden 34´ü

A RH Negatif Her 100 kişiden 6´sı

B RH Pozitif Her 100 kişiden 8´i

B RH Negatif Her 100 kişiden 1´i

AB RH Pozitif Her 100 kişiden 3´ü

AB RH Negatif Her 200 kişiden 1´i

En eski kan grubunun “0″ grubu olduğunu belirtiliyor. “Herkes 0 grubuyken insanlar çok küçük bir alanda yaşıyorlardı, aynı yemeği yiyor, aynı organizmaları soluyorlardı ve bu yüzden değişim gereksizdi. Ancak nüfus arttığında ve göçler hızlandığında değişimler ivme kazandı. Sonrasında gelişen A ve B gruplarının geçmişi ancak 15 bin – 25 bin yıl öncesine uzanıyor. AB grubu ise çok yenidir.”

0 grubu “avcı”, A grubu “çiftçi”, B grubu “göçebe” ve AB grubu “modern” olarak değerlendiriliyor

Kan gruplarına göre kişilik tahlili

0 grubu: Kendine güven, cesaret.

A grubu: Sinirli ve hassas.

B grubu: Uyumlu ve yaratıcı.

AB grubu: En çekici ve ilginç…

En cesur ve güçlü ” 0″ grubu

Bu kan grubu taşıyan herkes gücü, dayanıklığı, kendine güveni, cesareti, sezgiyi ve tanrı vergisi bir iyimserliği genetik hafızalarında taşırlar.Melodik mizaç özelliğine sahiptirler. Bunlar yaşamın tadını en iyi çıkaran, dünya nimetlerinden en geniş biçimde yararlanan kişilerdir. Hayati bir melodi gibi yaşar ve kavrarlar.

İçinde bulundukları ortama çok iyi uyum gösterirler. Tüm insanlarla ve bütün varlıklarla anlaşırlar. Onlara ters düşmeden, olumlu ilişkiler kurmayı başararak yaşarlar. Bu engin uyum düzeni içinde, önlerine sunulan olanaklardan rahatlıkla yararlanırlar.

Amaçladıkları sonuca, büyük uğraşlara kalkışmadan, kolayca ulaşırlar. Onların bu başarılarındaki en büyük etken, dış dünyayla, sudaki hidrojenle oksijen gibi uyumlu olmalarıdır.

Modaya, havaya, zamana hemen uyuverirler. Herhangi birine çok değişik ve ters gelebilecek bir ortam düşünelim. Onlar bu ortam içinde dağılıp şaşırmaz, ürküp sinmez, bir köşeye çekilip donup kalmazlar. Hemen uyum gösterirler. Sivri ve uç düşünceleri, aykırı fikir ve eğilimleri yoktur.

Sağlıklı bir bünye ve iyimserlikle desteklenmiş liderlik özellikleri (güç, etki, güvenirlik) ve başarı için gerekli güdüler size kalan 0 grubu mirasıdır.

En paylaşımcı “A” grubu

Kalabalık insan toplulukları ve yerleşik ama daha kırsal yaşam gerilimleri baş edebilmek üzere ortaya çıkmıştır. Psikolojik özelliklerinin bazıları, kalabalık çevresel kitlelerin ihtiyaçlarına katlanabilmekle gelişir. Uyumlu mizaç özelliğine sahiptirler. Bu grup içinde yer alanlar, duyan, hisseden, sürekli olarak araştıran, çevrelerindeki kişiler ile bağlantı ve uyum sağlamaya çalışan kişilerdir. Dış dünyadaki tüm değişikliklere karşı duyarlıdırlar. Ancak aşırı duyarlılıkları, çevrelerinde büyük uyum güçlüğüne düştüklerinde onların geriye doğru kaçmalarına ve içlerine kapanmalarına neden olur.

Uyumlular, içinde bulundukları toplumun en ilgi çekici ve en renkli varlıklarıdır. Ancak dayanma ve uyum sağlama yeteneklerinin yetersiz kaldığı ortam ve koşullarda çözülürler. Acınacak, zavallı insanlar olurlar.

Büyük bir olasılıkla, bu oluşumun içindeki bireyde olması gereken en önemli özellik, paylaşımcı yapıdır. İlk A´lar, karmaşık bir hayatın meydan okumalarına karşı duyarlı, kurnaz, istekli ve akıllı olmak zorundaydılar.

Ancak bütün bu niteliklerin tek bir yapıda toplanması gerekiyordu. Belki de bu bugün bile A´ların daha gerilimli bir yapıya sahip olmalarının bir nedenidir. Sıkıntılarını içlerine atarlar.

Fakat patladıklarında da dikkatli olmalısınız. O gruplarının çok başarılı olduğu gerilimli ve sıkışık liderlik pozisyonlarına A´lar pek uygun değildir. Bu onların lider olamayacakları anlamına gelmiyor. Ama içgüdüsel olarak, çıkar gözeten liderliği istemezler.

A kan grubunda diğer gruplardan daha az grip görüldüğü bilinmektedir. Ayrıca virüslerin etkisi, AB grubunda da diğer gruplara göre daha azdır.

En uyumlu “B “grubu

Irkların karışması, yeni topraklar ve yabancı iklimlerle karşı karşıya kalan ilk B gruplarının yaşamlarını sürdürebilmek için uyumlu ve yaratıcı olmaları gerekiyordu.

B grupları yerleşik A grupları kadar düzenli ve uyumlu bir konfora gereksinim duymazken O grularından da daha az kararlılık sahibidirler. Bu özellikler B gruplarının her hücresinde mevcuttur. Biyolojik olarak B gruplar diğer gruplardan daha uyumludur. Ritimli mizaç özelliğine sahiptir. Davranışlarında akılcı, sistemli, düzenli ve iradelidir. Başkalarının tepki ve eğilimlerini dikkate almaksızın, kendi düşünce ve kararları doğrultusunda ilerler. Onu bir demiryolu üzerinde giden, önüne çıkan engelleri ezen veya birlikte sürükleyen bir lokamotife benzetebiliriz.

Çevrelerine egemen olmak ve yönetmek isterler. Gözüpek, inatçı, otoriter ve serttirler. Mantık ve irade, onlarda daima duygulardan daha önce gelir. Bu mizaca sahip bulunanların tipi, asker, uzman ve danışmandır.

Bir çok yönüyle B grupları bütün olası seçeneklerin en iyisine sahiptirler. A gruplarının zihinsel ve duygusal olarak uyarılmış edimlerinin yanı sıra O gruplarının saldırgan ve keskin fiziksel tepkilerine ait öğeleri de içlerinde barındırırlar.

B gruplarının farklı kişiliklerle daha kolay ilişkiye girebilmelerinin nedeni, genetik doğaları gereği daha uyumlu olmalarındandır. Çünkü kendilerini rekabet ve savaşlara karşı daha az eğilimli hissederler. Onlar diğerlerinin bakış açısından da bakabilirler. Empati yetenekleri vardır.

En çekicisi “AB” grubu

Bu grup sinirli ve hassas A´larla dengeli B´lerin birleşmesiyle oluşmuştur. Sonuç ise tinsel, yaşamın özellikle sonuçlarının pek farkında olmadıkları bir takım etkenlerini kucaklayan, biraz parça parça bir karakterdir. Kompleks mizaç özelliği gösterirler. diğer üç mizacın tüm özelliklerini, karmaşık ve karışık bir biçimde bu kümede yer alan kişilerde görülür. Bu üç özellik, farklı yoğunluklarla bir arada bulununca, kişi birbiriyle uyuşmaz eğilimlerin elinde adeta oyuncak olur.

Böyleleri, dengeleri için gerekli olan dinamik bir düzenleme, güçlü bir irade ve iyi bir disiplinle karşılaşana değin, çelişen, karmaşık duygu, düşünce ve eğilimlerin elinde bocalayan, kaprisli, kararsız ve tutarsız bir kişi olur çıkarlar. Bununla birlikte çevrelerine önem vermeleri, sosyal tutum ve yargıları önemsemeleri, mantıklı düşünme yetisine sahip olmaları gibi olumlu yönleri onları başarıya ulaştırabilir.”

Çoğu kez onlar detaylarla uğraşıp kendilerini yormazlar. AB grubu, kan grupları arasında en çekici ve en ilginç olanıdır. Ama onların doğal karizması ardında hep kırık kalpler bırakır.

Kan grupları arasında AB çok ender görülür.A grubuyla B grubunun karışmasından meydana gelen bu kan grubuna dünya nüfusunun ancak %5 ´i dahildir.Ve de bu grup,kan gruplarının en yenisidir.Bundan 10-12 yüzyıl öncesine kadar böyle bir kan grubu yoktu.Doğudaki istilacı güçlerin batıdaki ülkeleri ele geçirmeleri üzerine farklı uluslar birbirlerine karıştılar. Doğuyla batı uygarlığının karışması sonucunda AB kan grubu ortaya çıktı. M.S. 900 yıllarından itibaren AB kan grubu oluştu. A ve B gruplarındaki Avrupalılar´ın evlilik yoluyla bir araya gelmedikleri kesindi. Ancak doğudan batıya akın başladıktan sonra farklı kan grupları birleşebildi.

Kan grubu-Kişilik ilişkisi

Kan gruplarının insan kişiliği ile yakından ilgisi olduğu anlaşıldı. Japon uzmanlar farklı kan gruplarının erkekler ve kadınlar üzerindeki etkilerini konu alan bi araştırmasının sonuçlarını açıklarken, “İnsan vücudunun kimyası ile kişilik arasında önemli bağlar var. Kan grupları bunlardan biri.” dedi

A Grubu Kadını

Para harcamasını çok sever. Seksi iç çamaşırlarına düşkündür. Çocukları çok sever ve çocuk sahibi olduktan sonra eşini ihmal eder. Değişikliği seven biridir.

.

A Grubu Erkeği

Düzenli yaşamayı sever. İyi bir dost ve konuşmacıdır. Birlikte olacağı kadını seçerken çok titiz davranır.

B Grubu Kadını

İstek doludur. Sekse hiç hayır demez. Para konusunda eli ya çok açıktır ya da cimridir

.

B Grubu Erkeği

Özgürlüğünün sınırlanmasından nefret eder. Kadınlara saygısı sonsuzdur. Hep neşe dolu bir aileye sahip olmak ister. Yemek konusunda son derece titizdir.

AB Grubu Kadını

Erkeklerin yüreğini hoplatan elbiseler giymeye bayılır. Para konusunda tutumludur. Yemek pişirmekte, mükellef bir sofra hazırlamakta üzerine yoktur.

AB Grubu Erkeği

Aile içinde mutlaka sözünün dinlenmesini, isteklerinin yapılmasını ister. Hoşgörülü ve kararlıdır. En iyi aşıklar bu gruptan çıkar. Eşine ev işlerinde yardım etmekten çekinmez.

0 Grubu Kadını

Mutfak masraflarından kısarak kendine hoş elbiseler alır. Çocukları biraz ele avuca geldiğinde hemen çalışma hayatına dönmek, toplumdaki yerini almak ister. Yemek yapmakla fazla uğraşmak istemez. Pratik yemekleri tercih eder.

0 Grubu Erkeği

Aşık olduğu zaman birlikte olduğu kadını çok kıskanır. Kalabalığı sevmez. Son derece hareketli, çalışkan ve hırslıdır. Sevgilisine veya eşine sık sık hediye almayı sever.

*alıntı..

MUTLULUK, ŞAKAYA GELMEZ ..

Mutlu olmak zor mu? Nefes almak bir mutluluk değil mi? Mutlu olmak için hemen bence gerekli mutluluk şartlarını verelim;

1- Asla demeyiniz [asla asla demeyiniz:)]!

2- ´´Ama´´ ve ´´fakat´´ demeyiniz!

3- ´´Farketmez´´derseniz yalan söylemiş olursunuz,her şey fark eder.

4- Hiç bir cümlenizin fiili ´´mış,miş´´ veya ´lar,ler´´ veya ´´mişler,mışlar´´ veya ´larmış,lermiş´´le bitmesin, bunlar sizin bilmediğiniz ve görmediğiniz ,başkasının anlattığı eylemledir ve bunlara göre hareket hem size hem karşınızdakine zarar verir.

5- Başkasının yerine düşünmeyin!!

6- Başkasının yerine karar vermeyin!!

7- Bencilce yaşayın,zaten insan bencildir ve kendisi için yaşar,aksini söyleyip veya düşünüp kendinizi kandırmayın,böylece kim olduğunuzu ve nerede olduğunuzu bilirsiniz. Başkalarına daha az zarar vermiş olursunuz.

8- Pozitif düşünce ile yaklaşın konulara (yapacağım,başaracağım gibi), ama bu Pollyanna´cılık olmasın.

9- Asla vazgeçmeyin.

10- Geçmişi yargılamayın, bir şey kazanamazsınız sadece tecrübe olarak faydalanın ve mutsuzsanız tekrar etmeyin!

11- Mutlu olmak ve ilerlemek için yaşanan şeyleri tekrar yaşamayın,yaşanmışlardan faydalanın(ateşin el yaktığını öğrenmek için elinizi ateşe sokmaya gerek yok,etrafınıza bakmak ve okumak yeterlidir)

12- Kendinize ve etrafınızdakilere, insanlara güvenin onları sevin!

13- Genelleme yapmayınız!(bütün erkeler veya kadınlar gibi)

14- Siz hissetiğinizi yaşayın ,varsın dünya beğenmesin siz beğeniyorsanız yeterlidir.

15- Bir anı yaşamak için yıllar harcamak başarısızlıktır, başarı bir anda yılları yaşayabilmektir.

16- Ben hep veriyorum, almıyorum demeyin,sadece verirseniz,vermeyi bilmediğinizden o hiç bir yere gitmez.
Almasını bilmeyen veremez, vermesini bilmeyen alamaz, ağlamasını bilmeyen gerçekten gülemez, üzülmesini bilmeyen sevinemez.Her şeyin dengesi vardır.

17- Ve karar verin,şu an sizinde yeni bir hayata başlama anınız olsun!!

Çok mu zor bunları uygulamak,bakın bunları yazın ve uygulayın hayatınızın hemen değiştiğini göreceksiniz.

Hayat çok güzel,yaşamasını biliniz ..

*alıntı..