19 Ekim 2008 Pazar

SU....

SU....
kendine sırdaş arıyordu
Önce buluta verdi sırrını.
Ağır geldi sır buluta.
Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.


Sonra göle gitti SU..
Ona anlattı derdini.
Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp,
dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için,
zaman zaman taşıyordu göl ve suyun sırrı iyice açığa çıkıyordu.*

Sonra nehre verdi SU sırrını.
Nehir aldı suyun sırrını çekti gitti.
Dereye verdi.
Dere biraz daha yavaş olsada nehirden,
o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze..
Çağlayanlar, şelaleler,akarsular..
Hepsi kayboluyordu bir anda.

Sonra bir gün SU takip etti dereyi.
Dereye, okyanusa kavuşunca farketti SU,
bütün sırlarının akarsularla,
çağlayanlarla, ırmaklarla...
okyanusa taşındığını.

Karar verdi SU...
Sırrını okyanusa verecekti.
Öyle de yaptı zaten.
Tüm sırlarını okyanusa verdi.
Artık SUyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu.
Ne taştı okyanus,
ne bir başkasına taşıdı SUyun sırrını,
ne de kurudu....

Geçen karşılaştık SUyla.
Bir bardaktaydı.
Suskundu.
Çok uğraştım konuşturamadım.
Ben, tam giderken ''Dur!'' dedi SU..
Durdum!

Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma!

Taşıyamazlar,
kaldıramazlar senin yükünü,
canını yakarlar,
utandırırlar....''
dedi.

*alıntı..

Socrates ve Üç Filtre...

Eski Yunanda , Socrates bilgiyi saklamasi sebebiyle saygideger bir ün yapmıştı.
Bir gün bir tanidik, büyük filozofa rastladi ve dedi ki;
- Arkadasinla ilgili ne duydugumu biliyor musun ?
- Bir dakika bekle, diye cevap verdi Socrates.
Bana bir sey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum.
Buna Üçlü Filtre Testi deniyor.

- Üçlü Filtre?
- Dogru,diye devam etti Socrates.
Benimle arkadasim hakkinda konusmaya baslamadan önce,
bir süre durup ne söyleyecegini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir.
Bu ona 3 filtre testi dememin sebebi.

Birinci filtre,:
Gerçek Filtresi Bana birazdan söyleyecegin seyin tam anlamiyla gerçek oldugundan emin misin?
- Hayır, dedi adam.Aslinda bunu sadece duydum ve ....
- Tamam, dedi Socrates.
Öyleyse, sen bunun gerçekten dogru olup olmadigini bilmiyorsun.

Simdi ikinci filtreyi deneyelim,:
Iyilik Filtresini. Arkadasim hakkinda bana söylemek üzere oldugun sey iyi bir sey mi ?
- Hayir, tam tersi...
- Öyleyse,diye devam etti Socrates, onun hakkinda bana kötü birsey söylemek istiyorsun
ve bunun dogru oldugundan emin degilsin.
Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldi;

Yararlilik Filtresi. Bana arkadasim hakkinda söyleyecegin sey benim isime yarar mi ?
- Hayir , gerçekten degil.
- Iyi diye tamamladi Socrates,
eger bana söyleyecegin sey dogru degilse, iyi degilse ve ise yarar,
faydalı degilse bana niye söyleyesin ki ?
*alıntı..

Kırlangıç hikayesi çok güzel bir öykü ..

Kırlangıç hikayesi çok güzel bir öykü,herkesin içinde kendinden birşeyler bulabileceği bir yazi:

Dişi kırlangıcın biri, adamın birine aşık olmuş. Adamın evinin
penceresinin
önüne gelip, bütün cesaretini toplamış, tüylerini şöyle bir
kabartmış,
güzel göründüğüne inanmış ve küçük gagasıyla cama birkaç
kez tık..lamış.
Adam oldukça meşgulmüş, içeride kendi işleriyle
uğraşıyormuş.
Tıklama sesini duyunca kafasını çevirip cama bakmış.
Onu işinden alıkoyanın bir kuş olduğunu görünce görünce
şaşırmış..!!! Bir
kırlangıç...!
Heyacanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, derin
bir nefes almış,
gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış.
-'Seni seviyorum.
Nedenini nasılını sorma.
Uzun zamandır seni izliyorum.
Bugün cesaret edebildim konuşmaya.
Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al.'
Senin yanında yaşayayım.'
Adam birden sinirlenmiş:
-'Yok daha neler? durduk yerde sen de nerden çıktın şimdi?
mümkün değil,
alamam, üstelik bir kuş bir insana aşık olabilirmi? insanla
arkadaş
olabilir mi? '
Kırlangıç çok mahçup olmuş.
Başını önüne eğmiş, ama pes etmemiş,
Bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha
şansını
denemiş:
-'Lütfen dinle beni, al beni içeri!
Ben sana dost olurum, hiç canını sıkmam.
Adam kararlı, adam ısrarlı:
-'Benim kimseye ihtiyacım yok.
Seni içeri alamam, hem işim gücüm var benim, git başımdan.'
Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine
gelmiş:
-'Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda.
Aç şu pencereyi al beni içeri.
Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım.
Çünkü ben ancak sıcakta yaşayabilirim.
Pişman olmazsın inan, seni eğlendiririm.
Birlikte yemek yeriz, hem bak sen de yalnızsın
yanlızlığını da paylaşırım'
Bazıları gerçekleri duymayı sevmez.
Adam da yalnızlığından bahsedilmesine içerlemiş.
Çok sinirlenmiş:
-'Ben yalnızlığımdan memnunum' diye hırsla cevap vermiş.
Kırlangıcın sevgiyle dolu minik kalbinin ne kadar kırılacağını
hiç
düşünmeden hoyratça, kabaca kuştan kendisini rahat bırakmasını
istemiş,
hatta kovmuş.
Küçük kuş son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca,
başını önüne eğmiş,
çekip gitmiş.
Aradan bir hayli zaman geçmiş.
Adam, önceleri düşünmemeye çalışsa da, son zamanlarda
kırlangıç sık sık
aklına takılır olmuş ve sonunda kendi kendine itiraf etmiş:
-'Galiba ben aptallık ettim!
Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim.
Niye onun teklifini kabul etmedim ki?
Şimdi böyle bir başıma oturacağıma , keyifle güzel vakit
geçirirdik
birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş.
Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş.
Havalar ısınmaya başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir.
Ben de onu içeri alır, yalnızlığımı paylaşır, arkadaşlık
dostluk ederim.
Güzel mutlu günlerimiz olur.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş.
Gözü yollardaymış.
Havalar ısınmış, yaz başlamış, başka kırlangıçlar gelmiş.
Ama......
Onun ki hiç görünmemiş.
Yaz sonuna kadar pencereyi hiç kapatmamış ama nafile.
Kırlangıç yokmuş!
Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış.
Sonunda akıl sormak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.
Olanları anlatmış.
Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
'Kırlangıçların ömrü 6 aydır'
-'................!!!'
*
Hayatta bazı fırsatlar vardır.
sadece bir kez elinize geçer.
Değerlendiremezseniz uçup gider.
Ve elinize bir fırsat daha geçmez.
*
Hayatta bazı insanlar vardır.
Sadece bir kez karşınıza çıkar.
Değerini bilmezseniz kaçıp gider
Ve asla geri dönmez.
*
Dikkatli olun...
Farkında olun...
Ve bir düşünün bakalım!
Acaba siz bugüne kadar pencerenizden kaç kırlangıç kovaladınız?

*alıntı..

HERŞEYİ BİLMEK İYİ Mİ....

Adamın biri Musa Aleyhisselâm'a:
— Ya Musa, ben bütün hayvanların dilinden anlamak istiyorum.
Tur'u Sina'ya gittiğin zaman Allah'tan iste de benim duamı kabul etsin, diyordu.
Musa Peygamber:
— Her şeyi bilmek iyi olmaz. Senin hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir.
Bu sevdadan vazgeç, dediyse de, adam illâ öğrenmek istiyordu.

Bir gün Musa Aleyhisselâm Tur'a çıktığı zaman Cenab-ı Allah Musa
Aleyhisselâm'a:
— «Ya Musa! O kulumun duasını kabul ettim, bundan sonra bütün hayvanların dilinden anlayacak.
Yalnız her şeye ehemmiyet vermesin, sonra onun için iyi olmaz.» buyurmuştu.
Musa Aleyhisselâm, Tur'u Sina'dan geldikten sonra durumu bildirip her şeyle fazla ilgilenmemesini söyledi.
Kendisine selâhiyet verilen adam, akşam ahıra hayvanlarını yemlemeye girmişti.
Orada eşekle öküzün konuşmalarına şâhid oldu.
Onlar aralarında şöyle konuşuyorlardı:
Öküz:
— Yahu eşek kardeş, senin işin ne iyi, bana yazın rahat yok, kışın rahat yok.
Sabah olacak çifte koşacaklar, ama sense akşama kadar rahat gezeceksin, diyordu.
Eşeğin öküze nasihati şöyle oldu:
— Bunlar hep senin ahmaklığından… Sen sabah olunca hasta numarası yaparsın,
akşamdan sahibimizin döktüğü yemi bile yemezsin.
O da sabahleyin seni bu haliyle görünce çifte koşmaktan vazgeçer ve birkaç gün olsun istirahat etmiş
olursun, dedi.
Bu sözler öküzün hoşuna gitmişti.
Hakikaten yem yemedi ve öyle aç karnına sabaha kadar yattı.
Eşek ise öküzün yemlerini bile kendisi yemişti.
Tabii bunların bu konuşmalarını sahibi duymuş ve gülerek ahırdan çıkmıştı.
Sabah oldu, adam ahıra girdi ki, öküz aç.
Kalkması için birkaç tekme vurdu ise de öküz hastalanmıştı.
Adam:
— Bu sefer de onun yerine eşeği koşalım, diyerek aldı tarlaya götürdü
Akşama kadar eşekle çift sürdü.
Eşeğin emdiği süt burnundan gelmişti.
Akşam eve geldiği zaman öküz rahat rahat geviş getiriyor kendi kendine hakikaten bu iyi bir numara oldu diyordu.
Eşek bu işin çekilemeyecek gibi olduğunu görünce öküze başka yoldan akıl verip kurtulmak istedi:
-Öküz kardeş, sen böyle yatarsan sahibimiz seni satacak.
Bu gün tarlada beni gören köylüler sordular.
O da, zaten tembel bir öküzdü, şimdi de hasta oldu.
Yarın kasaba vereceğim, dedi. Eğer yarın' da böyle yaparsan kendini bıçağın altında bil,
diyerek sabahleyen çifte gitmekten kurtuldu.
Adam bunların bu konuşmalarını dinledikçe kendi kendine gülüyor ve:
- Gördün mü ne kadar iyi bir şeymiş hayvanların dilinden anlamak, diyordu.
Ertesi sabah horozla köpeğin konuşmalarına şahit oldu.
Horoz:
-Yarın efendinin, öküzü ölecek. Sana müjdem var.
İyi bir ziyafet olacak senin için, diyordu.
Adam bunu duyar duymaz hemen pazara götürüp öküzünü sattı ve zarardan kurtuldu.
İkinci gün oldu, köpek horoza:
- Niye yalan söyledin? Hani ziyafet? Adam öküzü sattı kurtuldu, dediğinde,
bu sefer horoz:
-Hiç merak etme! Öküzü sattı ama, yarın kölesi ölecek ve onun hayrına mutlaka bir yemek yedirirler.
Sen de artıklarından istifade etsen yeter, dedi.
Adam bunu da duymuştu. Hemen pazara çıkarıp kölesini de sattı.
Köpek gene ziyafete erişememişti. Horoza:
-Beni ne kandırıp duruyorsun? diye çıkıştı.
Horoz:
-Ben yalan söylemem… Ziyafet var dediysem vardır.
Efendimiz öküz ve köleyi satarak zarardan kurtuldu ama, yarın kendisi ölecek, işte o zaman
ziyafetin büyüğü olacak, dedi.
Adam horozdan bunları duyunca etekleri tutuştu.
Ne yapacağını şaşırdı ve doğru Hazreti Musa'nın huzuruna çıkıp durumu anlattı:
-Hakikaten ben yarın ölecek miyim?
Bunun bir çaresi yok mu? diye yalvarmaya başladı.
Musa Aleyhisselâm:
-Ben sana demedim mi? Her şeye ehemmiyet vermeyeceksin diye…
Eğer sen öküzü satmasaydın, o ölecek ve belâ atlatılmış olacaktı.
Ama sen onları satmakla başkalarının zarar etmesini istedin.
Kendi menfaatini düşünüp başkalarını kendisi gibi hesap etmeyenin hali budur, dedi.
*alıntı..

40.ODA...

Ne kadarınız gerçek sizin,
kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki
kilitler altında sakladığınız gerçek
duygularınızla,
gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor
hayatınıza,
söylenmeyen neler var kuytularda,
hani kendinizden bile sakladığınız,
bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla
yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da
ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz
içinizde...???


Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri?
Sevip de söyleyemediğiniz,
özleyip de açıklayamadığınız
ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize
gömdüğünüz oluyor mu,
korkaklıklar var mı,
kalleşlikler var mı,
yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi
bekliyor...???

Göründüğünüz insan mısınız siz,
yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur
içinizde
ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi
taşıyorsunuz?
Derununuzda neler saklıyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz,
yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız,
gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı
saklıyorsunuz,
açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz?
Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde,
günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp
Tanrıyı mı kırmaya uğraşıyorsunuz?

Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz
yoksa...???
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi
duygularınızla düşüncelerinizi denklere
sarıp da içlerinizde bir yerlere mi
yerleştirdiniz,

bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz
aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve
denklerinizi
hiç açmayacağınızı bilerek...
Bir gün çıldırsanız da
bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça
söyleseniz,
neler duyacağız sizlerden,
gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya,
yoksa korkaklığın altında,
bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi
büyümüş yiğitlikler mi?
Kızgınlıklarınız yok mu sizin,
öfkeleriniz, isyanlarınız?
Aşklarınız yok mu?
Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz?
Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya,
kendinize şaşar mısınız,
hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler
var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer,
dile getirilmeyen özlemler,
söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler,
hangi boşvermişlikler,
hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz
kendinizden?
Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı
turuncu pırıltılı külrengi bir gecede,
şimşeklerle boşanan yağmur başladığında
şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz,
ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya
açıyor musunuz
kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi,
bu kadar gerçeği o odada saklayıp,
hayatı yalan yaşadığınızı farketmek nasıl bir
sarsıntı yaratıyor?
yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de
ıssız gece,
sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu,
korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden,
kırkıncı odanız size de mi kapalı,
kendi kendinize bile mahrem misiniz?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan,
hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu,
kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek
istemiyor musunuz,
bütün yalanlarınızdan uzak bir yere?
Şöyle rahatça bütün duygularınızı,
bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara,
kendinizi bile yanınıza almadan.
Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız
kimleri saklıyorsunuz koynunuzda,
yüksek sesle eleştirip de
içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var,
kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi
korkaklığınızdan utığınızın itirafını nerelerde
gizliyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?

Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu
yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size?
Neler var kırkıncı odada?
Otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı,
kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalan mı
yaşıyorsunuz?
Niye yapıyorsunuz bunu?
Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede
belki...
Belki de hiç açmazsınız,
kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü,
kendinizden sıkılarak...
Belki kimseye göstermeden yalnızca biz açabilsek,yüzleşebilsek kırkıncı odamızla...
AHMET ALTAN
*alıntı..

Zeka Hakkında Söylenmiş En Zekice Sözler ..

Insan bilgisi suphenin anasidir (H.Greville)

Insadan zekasini aliniz geriye kiymetli hic bisey kalmaz (Sir W. Hamilton)

Dusuncenin kiymeti zekanin sirridir (G.C.Byron)

Zeka dunyayi yerinden oynatmaya yarayan bir kaldiractir (Balzac)

Zeka tipki bir tarla gibi ekilmeye ve bakilmaya muhtactir (Cicero)

Bir gram zeka bir kilo kültüre bedeldir (Lois Bronfield)

Insanin zekasini gizleyebilmesi buyuk bir zekayi gösterir (La Rochefoucauld)

Bir insanin zekasi verecegi cevaplardan degil soracagi sorulardan anlasilir (De Levis)

Yeryuzunde iki kuvvet vardir birisi kilic birisi zeka cok zaman kilic zeka ile maglup edilmistir (Nizami)

Zeka herseye yardim eder ama hic bir sey icin yeterli deildir (Amiel Suche)

Zeka ogrenmek kalp hissetmek ister (Denis Ivanovic Fonvizin)

Zeka kendini faaliyete geciren vasitalardan mahrum kalinca ortaya cikar (Buyuk Frederic)

Zekanin ozelligi sahibinin laik oldugu yola surukler (Buyuk Frederic)

Zekasini inkar edenin buyuk bir zekasi var demektir (Lessing)

Zekanin normali iyi cogu zararlidir (Plautus)

Zeka paranin tersidir ne kadar az ise o kadar rahat edersin (Paul Masson)

Zamanimizin kötü anlayislarindan biride Kurnazligin zeka olarak bilinmesidir (Wiiliam Hazlitt)

Zeka dusuncenin mikroskobudur (La Bryere)

Zeka sivridir ama genis deildir her noktaya saplanir fakat kimildamaz (Tagore)

Firsat olmadan zeka ise yaramaz (Napolyon)

*alıntı..

Arkadaşlık ve Dostluk arasındaki farklar..

ARKADAŞ EVİNİZE GELDİĞİNDE MİSAFİR GİBİ DAVRANIR..
DOST EVİNİZE GELDİĞİNDE BUZDOLABINI AÇIP İSTEDİĞİNİ ALIR..

ARKADAŞ SENİN AĞLADIĞINI GÖRMEZ
DOSTUNUN OMUZU İSE SENİN GÖZYAŞLARINLA ISLANIR

ARKADAŞ DAVETİNE KATILINCA BİR PAKET HEDİYE İLE GELİR..
DOST SANA YARDIM ETMEK İÇİN ERKEN GELİR,TOPARLANMAN İÇİN GEÇ GİDER

ARKADAŞ, ONU O YATTIKTAN SONRA ARARSAN RAHATSIZ OLUR
DOST NEDEN BU KADAR GECİKTİĞİNİ SORAR, DERDİNİ ANLATMAK İÇİN.

ARKADAŞ BİR KAVGADAN SONRA HERŞEYİN BİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜR.
DOST İSE TEKRAR ARAR

ARKADAŞ SENİN DAİMA ONUN ARKASINDA OLMANI İSTER
DOST İSE HER ZAMAN SENİN ARKANDADIR.

ARKADAŞ ZAAFLARINIZI ÖĞRENİR VE ONLARI KULLANABİLİR.
DOST ZEVKLERİNİZİ ÖĞRENİR VE ONLARA HİTAP EDER.

ARKADAŞ ZAYIFLIKLARINIZI BİLİRSE BAŞINIZA KAKAR
DOST ZAYIFLIKLARINIZI BİLİRSE ÖRTMEYE ÇALIŞIR

ARKADAŞ SİZİ İKİNCİ GÖRMEK İSTER
DOST İKİNCİNİZ OLMAKTAN ŞEREF DUYAR

ARKADAŞ SIKINTINIZ OLMADIĞINDA YANINIZDADIR.
DOST SIKINTINIZ OLDUĞUNDA SİZE KOŞAR

ARKADAŞLARINIZA SİZ HUZUR VERMEYE ÇALIŞIRSINIZ
DOSTLARINIZ SİZE HUZUR VERMEYE ÇALIŞIR ..
*alıntı..

MUTLULUĞUN FORMÜLÜ

Eflatun’a sormuşlar:

"İnsanoğlunda sizi en çok şaşırtan davranışlar nelerdir? Eflatun, sıralamaya başlamış: "Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için para öderler... Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler."

İnsanın tüm bu iç çelişkilerinden sıyrılıp kendisiyle barışık ve özgür kalabilmesi için Eflatun’un fikrini almak istemişler.

Sormuşlar:
“Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış: “Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil en az şeye ihtiyaç duymaktır. Buna göre yaşamalı.”
*alıntı..

KONFÜÇYÜS'TEN BİR ÖĞRETİ..

Konfüçyus, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu.
Bu yüzden sınıfın tam karşısına geçti.

Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu.
Diğer elinde bir elma vardı.
Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı vazonun içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve şöyle dedi:

"Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı yiyebilir."

Çocuklardan biri açıkmıştı, ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu.
Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ama başaramıyordu.

"Elimi çıkaramıyorum!"

Konfüçyus, "Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır," dedi.

Çocuk elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda zorunlu olarak bıraktı.
Elini vazodan çıkardığında, yüzünde şaşkınlık okunuyordu.

Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mı?

Konfüçyus, vazoyu yerden alıp ters çevirdi.
Elma vazonun içinden yuvarlanıp avucunun içine düştü.
Çocukların hepsi gülmeye başladı.
Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu!

Konfüçyus, "Fakat bu, göründüğü kadar basit değil," dedi.
Elmayı havada tutuyordu konuşurken.
"Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir.
Onu bırakabilmek de bir beceridir.
Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız.
Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz.
Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız.
işte, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz."

*alıntı..

İŞADAMLARINDAN GENÇLERE İŞ HAYATINDA BAŞARI TAKTİKLERİ ..

ZENGİNLİĞİN ZİRVESİNDEKİLERİN İŞ HAYATINDA BAŞARILI OLMAK İSTEYENLERE ÖNERİLERİ NELER?

Zirvedeki zenginlere sorduk:
Gençlere başarılı olmak için neler önerirsiniz? Sizin alanınızda başarılı olmak için neler yapmalı? Tavsiyeleriniz neler?


İshak Alaton: “ Sizi rahatsız etse de, kendinize, bazı sualler yöneltin.”

Aranızda, planlamanın önemini küçümseyecek bulunabilir. İngilizlerin bir atasözünü tercüme etmekle yetiniyorum. “Varacağı limanı bilmeyen yelkenli için hiçbir rüzgar elverişli değildir.” Siz, hedefinizi, arzu ve isteklerinize göre tarif ve tespit edememişseniz, bütün maddi ve manevi servetiniz işe yaramayabilir.

Şimdi derin bir nefes alıp, aynanın karşısına geçin ve uzunca bir müddet gözlerinizin içine bakın. Kendinizi bulmaya ve tanımaya çalışın. Sizi rahatsız etse de, kendinize, bazı sualler yöneltin. Geçmiş günlerde başınızdan geçen bazı nahoş hadiseleri tekrar gözden geçirin. Bunların tatsız neticelerinde, kendi hatalarınızın payının ne kadar olduğu hakkında bazı yargılara varmaya çalışın... Ve bunları düşünürken, mümkün olduğu kadar tarafsız olmaya çalışın. Ne kendinize eziyet edip hep kendinizi suçlamanıza gerek var, ne de kabahati hep başkalarında bulup kendinizden kaçmanıza. Ortada bir yerde olmaya çalışın. Ve en önemlisi, kendinizle bir dostluk kurmaya başlayın.

Bu metodu bir müddet deneyip rahatladıktan sonra, aktiflerinizin bir bilançosunu çıkarın. Rakamlardan ve maddi varlıklardan bahsetmediğimi tabii ki anladınız. Dış görünüş, genel kültür, insanlarla diyalog kurma yeteneği, yabancı dil bilgisi ve yeni bir dil öğrenme yeteneği gibi aklınıza birçok hususlar gelecektir. Bunları alt alta sıralayıp, kendinize göre birer birer not veriniz. Ve bundan sonra hayatınızın kalan kısmını akıllı bir şekilde planlamaya başlayınız. Geçmiş son birkaç sene içinde rüyalarınızla gerçekleşme oranını düşünüp kendinize yeni ve varılabilir hedefler öngörün.

Bugünkü uğraşınız size uygun mu? Size heyecan veriyor mu? Her gün yeni bir şey öğrendiğinizi ve bunları her gün daha iyi kullanıp müspet neticeler aldığınızı hissediyor musunuz? O halde iyi bir yolda başladınız, ancak yabancı dil veya genel kültür gibi bazı eksiklerinizi tamamlamanız gerekiyor...


Kadir Has: “ Başarı yolu herkese açıktır.”

Yükselirken, yüksek ahlaka önem verdim. Bulunduğum noktaya aklım, azmim, çalışmam sayesinde ulaştım. Bugün ülkemizde, başarı yolu herkese açıktır. Otomobilinizi, emniyetli kullanabilir ve emniyet şeridinde giderseniz, başarıyı yakalarsınız.

Asım Kibar: “ Başarının zevkini tattığınız zaman işlerin ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.”


Yürürken sadece yola bakmayınız. Sağa, sola da bakınız. Dünyada neler oluyor etrafınıza bakınız. Daima işinizi geliştiriniz. Müşterilerinize kulak verip, problemlerine yardımcı olun. Çalışanlarınızla yakın ilişki kurun. Onların önerilerine değer verin. Rakiplerinizin olması size onlara yetişmek ve onları geçmek yönünde gayret vermeli. Kimseyle çatışmayın, yolunuza devam edin. Gücünüzü, işinizi daha iyi yapmaya sarfedin. Çalışanlarınıza, müşterilerinize güven verin. Herkes güven duyduğu malı alır, güven duyduğu müessesede çalışır, güvenli müessese ile iş yapar.

Yeni atılım ve teşebbüslerinizi beynelminel kriterlere göre yapın. Hislerinize mağlup olmayın. Herkes çok başarılı ve zengin olmayı ister. Şartlar uygun oluşturulmazsa netice hüsran olur. İstediğiniz kadar değil, oluşturabildiğiniz kadar başarılı olabilirsiniz. Aylık raporlama ve kontrolleri mutlaka yapınız. Rakamlar yanlış söylemez. Nakit akımını iyi ayarlayınız. Dünyada her yıl kurulan 100 şirketten % 80’i nakit akışını düzenleyemediği için iflas eder.

İşletmeler beynelminel rasyolara uygun çalışmalı. Krizler bu rasyoları bozabilir. Ama en kısa zamanda bu rasyolar düzeltilmelidir.

Son önerilerim; dürüst olun, çok çalışın, gelişin, başarının zevkini tattığınız zaman işlerin ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.


Rahmi Koç: “ Bir günden bir güne zengin olunmaz.”

Bir defa bir günden bir güne zengin olunmaz; bunu kafalarına koymaları lazım. Piyangodan para kazananların hayatları kaymıştır. Para kazanmak ve refah içinde yaşamak için insanın bir stratejisi olması lazımdır. Strateji donuk, katı bir şey değildir. Esnek ve değişen bir hedeftir. Hedefi iyi tayin etmek lazım. Çok abartılı olan vizyonlar illüzyon olmaya mahkumdur. Vizyonunuzu hangi olanaklar ile elde edeceğinize karar vermeniz lazım.

Gençlerin en önce girişimci olarak mı yoksa profesyonel olarak mı çalışacaklarına karar vermeleri lazımdır. Girişimci olduğunuz zaman küçük havuzda büyük kurbağa olursunuz. Mesuliyet sırtınızdadır. Uykusuz geceler geçirebilirsiniz. Profesyonel olduğunuz zaman da büyük havuzda küçük kurbağa olursunuz. Geceleri nispeten daha rahat uyursunuz. Çünkü işin sahibi değilsinizdir. Bu kararı verdikten sonra hedefler seçeceksiniz.

İş hayatında kendini devamlı eğitmeyi faydalı görüyorum. Çünkü şartlar, bulunduğunuz zemin, ekonomi, politika devamlı değişebiliyor. İşde eğitim önemli.

İş hayatında dürüst olmak şart. Çalıştığınız ülkenin kanunlarına uymak insana itibar getirir. Disiplinli çalışmak gereklidir. Eğlence ise eğlence, dinlence ise dinlence, çalışmak ise çalışmak, hepsi ölçülü olmalı.

Mutlaka aile kurulmalı. Evlat yetiştirilmeli. Mutlaka insanın dinine bağlı olması, büyüklerine hürmet etmesi ve anenelerini unutmaması lazımdır.

Varlık elde ettikten sonra insanın bu varlığını memleketine geri vermesi lazım. Sosyal ihtiyaçları karşılamak, kültür, eğitim ve sağlık alanlarında bu kazandığınız parayı geri vermek gerekir. Zenginliği sokaktaki adama sempatik hale getirmek lazım. Zengini düşman gibi göstermemek gerekiyor. Dostum rahmetli Sakıp Sabancı bunu çok iyi yapardı.



Hüsnü Özyeğin: “ Başarılı olmak için neler bildiğinizi değil neleri bilmediğinizi bilmek önemlidir.”



İş hayatında başarılı olmak için çok çalışmak, iyi bir lider olarak takımınızı motive edebilmek, neler bildiğinizi değil neleri bilmediğinizi bilmek, insanlardan enerji almak yerine insanlara enerji vermek, kendinizi sürekli yenilemek ve her kademede yönetici ve memurun gerektiği zaman görüşünü almak ve çalışanınızı, müşterinizi, tüm ilişkide olduğunuz insanları sevmek çok önemlidir.

Sakıp Sabancı: “Yerimizi alabilecek insan yetiştirmeliyiz.”



Hayatta tesadüf, fırsat, şans ancak onlardan yararlanmaya hazır olanların işine yarayabilir. Dikkatli, hevesli, çalışkan, sabırlı ve en önemlisi hedefi olan insan tesadüfleri değerlendirebilir, fırsatları yakalar ve şansı kaçırmaz.

İnsanın tek başına “dünyanın hakkından gelmesi” mümkün değil. Ancak bir vizyonu varsa; bu vizyonunu çalıştıklarıyla paylaşıyor ve onların yüreklerine inanç, azim ve şevk aşılıyabiliyorsa ve en önemlisi aynı hedefi gerçekleştirmeye kendini adamış yetenekli kişilerden oluşan bir “takım” oluşturabiliyorsa başarıya ulaşmak kolaylaşır.

Her fırsatta söylüyorum: Bugün dünyaya baktığınızda her bir ülkede, irili ufaklı ve bir çoğu o ülkeye has problemler var. Zaman içinde bunlardan bir kısmı çözüme kavuşacak; ancak her vakit yeni çözüm isteyen yeni problemler, sıkıntılar olacak. Önemli olan bu problem ve sıkıntıların varlığı değil; o problem ve sıkıntıları çözebilecek basiretli, yetenekli ve yaratıcı insanların var olmasıdır.

Dolayısıyla ister iş adamı, ister politikacı, isterse akademisyen olalım hepimizin en önemli görevi bizim yerimizi alabilecek, kalkınma ve gelişme bayrağını ileri ve yeni ufuklara taşıyacak “insan” yetiştirmektir.

Ferit Şahenk: “ Eğitime, gelişime, dinlemeye açık olmanız lazımdır.”

Bir kere insanca bir yaşam felsefenizin olması gereklidir. Eğitime, gelişime, dinlemeye açık olmanız lazımdır. Mutlaka bir yabancı dilin getirdiği avantajı da kullanarak yaptığınız işlerle ve tarihle ilgili bir çok şeyi okumanız gereklidir. Çünkü insanlığın tarihi, her ne kadar teknolojik değişimden geçse de belirli bazı temel gerçekleri aktarmak, bunları hissetmek ve bilmekte fayda vardır diye düşünüyorum. Sevginin yanında saygının olması gerekliliğine de önem veririm.

İş hayatında başarılı ve zengin olmayı isteyenlere en başta dünyayı izleyebilmelerini öneririm. İkinci olarak ise, yine tekrarlıyorum, bir yabancı dil öğrenmelerini tavsiye ederim. Üçüncü önerim ise gerektiği zaman hayatın dönüş etaplarını sindirmeleridir. Bu etaplarda tecrübe ve itibar kazanarak yukarı doğru çıkmalarını, yani her zaman asansörle değil bazen de merdivenle yukarı çıkmalarını gerektiğini düşünüyorum.


Kemal Şahin: “ Başarıda en önemli etken,
insan mefhumunu çok iyi kavramak.”



Bir insan başarılı oluyorsa, mutlaka bir şeyleri doğru yapıyordur. Bir kez tesadüfen başarılı olabilirsiniz, bir sene başarılı bir firma olabilirsiniz, iyi para kazanabilirsiniz, ama sürekli başarı için, bazı şeyleri ısrarla doğru yapıyor olmanız gerekir. Ne başarı, ne de başarısızlık tesadüfi değildir.

İyi bir sanayici değilim aslında. Fabrikalarımın bir kısmını yakın döneme kadar ancak 2-3 senede bir ziyaret edebiliyordum. Son zamanlarda bunu "yılda bir"e çıkarabildim. O koca fabrikalardaki makinaların bir çoğunun alımında bizzat bulunmadım ve çoğunun da ne iş yaptığını tam olarak bilmem. Gittiğimde tesisleri hızla gezip, makinalara da şöyle bir göz atarım ve esas olarak makinelerin başındaki insanlarla ilgilenirim.

Tekstilden para kazanıyorum ama kendimi uzman bir tekstil sanayicisi olarak da görmüyorum. Belki iyi bir tüccarım. Nitekim, işe pazarlamadan başlayan, pazardan gelen bir insanım.

Bana göre ticari başarıda en önemli etken, insan mefhumunu çok iyi kavramak, çok iyi işlemektir. İnsanları yönetebilmek, motive edebilmek için gerekli bu. Yöneticinin, duygusal zekası güçlü, insan ilişkilerini iyi bilen bir psikolog olması gerekir. Ben bir psikolog değilim, psikoloji tahsili yapmadım. Ama insanlarla iyi ilişkiler kurarak sosyal yönümü geliştirmeyi başardım.

Başarının öyle efsunlu formülleri, sırları falan yok, birden fazla yolu olabilir. Bizim yolumuz, kesinlikle insanların severek, zevkle, mutlulukla çalışmalarını sağlamaktan geçiyor. Başarıya böyle yürüyorum.

Yönetici adaylarına önerilerime gelince; Hedef yoldur. Her insan konumu ne olursa olsun, kendine makul hedefler koyarak onları yakalamaya çalışmalıdır. Bu şekilde yüksek motivasyonla çalışmak hem sizleri daha iyiye götürür hem de bu yolda ilerlerlerken büyük mutluluklar yaşarsınız.

Düzenli, disiplinli ve planlı çalışan insanlar, içinde bulundukları şartları değiştirerek, mutlaka iyi bir yere gelecektir. Herkes zirveye çıkamaz ama bu şekilde çalışanlar elbet bulundukları noktalardan daha üstlere tırmanabilir.

Bu devirde değişime uyum sağlayamayanlar özellikle global pazarlarda ayakta duramaz. Teknolojik gelişmeleri yakından takip edin. Bilgisayar ve internet dünyasıyla iç içe yaşamayı öğrenin.

Artık bir ya da birkaç yabancı dil bilmek iş hayatında ve günlük hayatında kaçınılmaz bir zorunluluk. Eğer küreselleşen dünyada kendinizi ve firmanızı hedeflediğiniz noktaya taşımak istiyorsanız, dünyanın her yerindeki müşterilere hitap edebilecek konumda olmanız gerekiyor.


Saffet Ulusoy: “ Zengin olana kadar
zenginlerin yaşantısına özenmeyin.”



İş hayatımda yükselirken önem verdiğim şey geçmişi unutmamak, alçak gönüllü olmak, insanlara daha çok önem vermektir.

İş hayatımda bu noktaya gelene kadar çok çalıştım ve çalıştığım insanlarla hep yakın dirsek temasında oldum. Onlardan en yüksek verimi almak için işime erkenden gelerek onlara örnek olmaya çalıştım.

Akşam iş bitiminden sonra bugün neler yaptım, noksan bir işimin kalıp kalmadığının kontrolünü yaparım. Ertesi gün yapacağım işleri aklımdan geçiririm. Tutamayacağım iş sözlerini asla vermem, verdiğim sözlerin de hep arkasında olurum.

Gençlere vereceğim en önemli nasihat: çok çalışmaları, zengin olana kadar kendinden zenginlerin yaşantısına özenmeyip dünya nimetlerinin bir kısmından vazgeçip kazançlarını doğru kullanmayı bilmeleridir. Büyüklerine saygılı olup, onların geçmişte yaşadıkları tecrübelerden en iyi şekilde istifade etmeyi bilmelidirler.

Ahmet N. Zorlu: “ Basamakları göremeyenlerin yükselmeleri mümkün değildir.”



Daha öncede altını çizdiğim bir gerçek var. “Ne yaparım da patron olurum?” diye yola çıkılmamalı. Başarının temel taşı çalışmak ve bir alanda uzman olmak.

Beni buralara getiren öğrenme hevesim ve çalışma azmim olmuştur. Benim için hedef zengin olmak değil, başarılı olmaktı hep. İkisi birbirinden çok farklı şeyler, dikkat etmeliyiz.

Yapacağın kadar iş alıp o alanda zaman içinde en iyisi olmayı hedeflemek gerek. Basamakları göremeyenlerin yükselmeleri mümkün değil, hızlı çıkanların ise düşmeleri kaçınılmaz.
*alıntı..
ECE VAHAPOĞLU''NUN "BUGÜN ZENGİN OL" ADLI KİTABINDAN ALINMIŞTIR.

DOST KAZANMAK VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI ..

Yazar : Dale CARNEGIE
Yayınevi : Akış


WWW.KİŞİSELBAŞARI.COM sitesinden alınmıştır.

Carnegie, Missouri’de tren yoluna on mil uzaktaki bir çiftlikte doğmuş ve 12 yaşına kadar araba-tramvay görmemiştir. Fakat bu çocuk Hong Kong’dan Kuzey Kutbu’na kadar dünyanın dört bucağını dolaşmayı, bütün kurumların yöneticilerine ders vermeyi başarmıştır. Güney Dakota’da sığır çobanlığı yapan bir çocukken, İngiltere’de veliahtın himayesinde konferans veren birisi olabilmiştir.

Carnegie yaptığını şöyle açıklıyordu:

‘İnsanların korkularını yenmelerine çalışıyorum. Başarısızlık, korkunun neticesidir. Korkularının yenenler, kendilerine güveniyorlar, atak oluyorlar.

Gün geçtikçe kurslarıma katılanların yalnız etkili konuşmak değil, sosyal münasebetlerden başarı sağlamanın diğer yollarını da öğrenmek ihtiyacında olduklarını gördüm.

Teknik bir meslekte bile başarının % 15 bilgiye, % 85 insanları idare etme sanatındaki maharete bağlı olduğu ortaya çıkmıştır.

Yaşayan meşhurlarla yüz yüze görüşmeler yaptım. Marconi, Roosevelt, Young, C. Gable, Pickford, Johnson bunların arasındaydı.

Yanımda çalışan 314 kişi bana selam bile vermezdi. Beni gördüklerinde yollarını değiştirirlerdi. Şimdi 314 düşmanım yerine, 314 dostum var. Çünkü artık onları başaramadıkları ile değil, başarabildikleri ile değerlendiriyorum. Azarlayarak değil, takdir ederek yaklaşıyorum’.

İNSANLARI İDARE ETMENİN TEKNİK ESASLARI

1-Tenkit Çok Tehlikeli Bir Kıvılcımdır

Yıllarca birçok cinayet işlemiş, insanları sindirerek haraca bağlamış, bir sürü soygun yapmış insanlar bile suçlu olduklarına inanmadıklarına göre, sizinle her gün görüşen insanlar, tenkitlerinizin doğru olduğunu hemen kabul edecekler midir? Sert tenkitleriniz bir işe yarayacak mıdır?

Bütün tenkitler yuvalarından uçan güvercinler gibi yuvalarına dönmeye mahkumdurlar.

Tenkit, insanın en çok değer verdiği ‘benliğini’ yaralıyor. O’nun hiddetlenmesine sebep oluyor.

Alman Ordusu’nda hiçbir asker olayın hemen sonrasında şikayette bulunamaz. Önce hiddeti yatışacak, olayı daha soğukkanlı değerlendirebileceği bir zaman geçecek, sonra şikayette bulunabilecektir.

Karısı veya başkaları iç harp sırasında Güney halkı için ağır sözler sarf ettiklerinde Lincoln şöyle diyordu: ‘Onları tenkit etmeyiniz. aynı şartlar içinde bulunsaydık, aynı şekilde hareket edebilirdik’.

Dünyadaki karışıklıkların ve anarşinin birçok sebeplerinden biri de kendisi düzeltilmeye muhtaç olan insanların dünyayı düzeltmeye kalkmalarıdır.

Konfiçyus der ki: ‘Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz.

Çok tehlikeli bir kıvılcımdır tenkit. Bu kıvılcım, bir barut fıçısından farksız olan insan gururunu anında infilak ettirebilir.

Büyük adam, küçük adamlara karşı takındığı tavırlardan anlaşılır.

2-İnsanları İdare Etmenin Büyük Sırrı

İnsanlara iş yaptırmanın en kestirme yolu insanlarda o işi yapma arzusu uyandırmaktır. İnsanlara tehditle, zulümle, kaba davranışlarla da iş yaptırmak mümkündür ama bu tarz davranışların, katlanmanız gereken ağır neticeleri vardır.

Samimi bir takdiri, iltifatı hangimiz özlemeyiz? Hangimiz bulduğumuz zaman reddederiz?

Yoksul bir bakkal çırağını bir evin döküntüleri arasında bulduğu hukuk kitaplarını okumaya sevk ederek sonunda onu Lincoln yapan duygu önemli olma arzusuydu.

George Washington kendisine Haşmetli Birleşik Devletler Başkanı denilmesini isterdi. Kristof Kolomb Okyanus Amirali ve Hindistan Naibi ünvanını istemişti. İmparatoriçe Büyük Katerina üzerinde İmparatoriçe Hazretleri yazmayan zarfları açmazdı.

Bazı ilim adamlarına göre, yaşadığımız dünyada önemli olma fırsatı bulamayanlar kendilerine ayrı bir dünya kuruyorlar. O dünyada çok önemli biri olarak yaşıyorlar.

Ben insanlara heyecan verebiliyorum. İnsanın yeteneklerini geliştirmesi ve kullanması takdir ve teşvik edilmesine bağlıdır. İdarecilerin tenkitleri kadar insanın çalışma ve başarma ihtirasını öldüren bir şey yoktur. Ben insana hız vermek için O’nu överim. İnsanlarda kusur bulmaktan nefret ederim. Beğendiğim bir şeyi takdir etmekte gecikmem. Bundan da zevk alırım. Ünü makamı ne olursa olsun tenkit yerine iltifat duyup da daha çok gayrete gelmeyen hiç kimseyi tanımadım.

Burada kendisinden daha akıllı ve yetenekli insanları etrafında toplamayı bilen bir adam yatıyor.

İnsanların iyi taraflarını düşünelim. Bunları takdir edelim. Takdirimizi söyleyelim. O zaman bu sözleriniz siz öldükten ya da söylediğinizi unuttuktan sonra bile söylediğiniz insanlarda yaşarlar.

3-Oltaya Uygun Yem Takmayanlar, Balık Tutamazlar

Ben kremalı çilekten hoşlanırım. Balıklar ise kurt yemeyi seviyorlar. Onun için Maine üzerinde balığa çıktığımda oltaya kremalı çilek takmayı aklımdan bile geçirmem. Oltamdaki kurtlara koşan balıkları kolaylıkla avlayabilirim. İnsanları elde etmek için de aynı yolu takip etmek mecburiyetindeyiz. İşte, vazgeçilmez kural: Oltaya doğru yemi takmak...

Bir insanı etkilemenin biricik çaresi, onun istekleriyle ilgilenmek, onun isteklerine değer vermek, onun isteklerinin önemini kabul etmektir.

Oğlunuza saatlerce sigara içmemesini istediğinizi anlatsanız ne elde edebilirsiniz? Sizin bu isteğiniz onu niçin etkilesin? Siz onun isteğini ön plana çıkarın. Oğlunuz futbolu çok mu seviyor? Ona sigara içtiği takdirde iyi bir futbolcu olamayacağını anlatın. Kendi isteğinin gerçekleşemeyeceği ihtimali onu daha çok etkileyecektir.

Prof. Harry A. Averstreet şöyle yazar: ‘Davranışlarımızın kaynağı arzu ve isteklerimizdir. Hangi alanda çalışıyor olursanız olun, başkalarında kuvvetli bir istek meydana getirebilirseniz insanlar yanınızda olur. Bunu başaramayan yalnızlığa mahkumdur.

Carnegie, ilk oğlundan uzun zaman mektup alamadığı için üzgün olan baldızına ‘Endişelenme’ demişti: ‘Şimdi onlara bir mektup yazacağım ve derhal cevap gelecek’ Carnegie annelerini ihmal eden çocuklara bir mektup yazdı ve zarfın içinde para yolladığını söyledi. Derhal cevap geldi: ‘Mektubunuzu aldık. Ama zarfın içinden para çıkmadı’.

Yarın siz de belki başkasına bir şey yaptırmak isteyeceksiniz. Kendinize sorun: ‘Bu adamın (veya bu kadının) bu işi yapmak istemesini nasıl sağlayabilirim?’

Başarının bir sırrı varsa, karşınızdakinin bakış açısını kavramak ve onun gözüyle görebilmektir.

Kendisini başkalarının yerine koyup, onları anlayabilen kimsenin geleceği için kaygı duymasına gerek yoktur.

İnsan tabiatının en zaruri ihtiyacı kendini tanımak ve ifade etmektir.

SEVİLMEK İÇİN ALTI YOL

1-Başkaları ile ilgileniniz.

Tippy herkesi severdi. O, herkesi sevdiği için de herkes onu severdi.

Psikoloji ilminin zirvelerinden Alfred Adler diyor ki: ‘Başkaları ile ilgilenmeyen insanlar hayatta daima büyük güçlüklerle karşılaşmaya mahkumdurlar’.

Roosevelt, yerini Taft’a bıraktıktan sonra bir gün Beyaz Saray’ı ziyaret etmişti. Bütün görevlileri, hizmetçileri hatta mutfakta çalışan kadınları bile isimleri ile selamlamıştı. Archie Butt diyor ki: ‘Roosevelt mutfakta çalışan Alice’i gördüğünde ona hala çavdar ekmeği yapıp-yapmadığını sordu. Alice de ona, yaptığını, ama yalnızca hizmetçilerin yediğini söyledi. Roosevelt, Alice’in tepsi içinde ikram ettiği bir dilim çavdar ekmeğini yiye yiye bahçeye çıkmış, bahçıvan ve işçileri selamlamıştı. Bu adamlar o günü gözyaşları içinde hatırlarlar. Bunlardan Ike Hoover der ki: ‘O gün, son iki yıl içinde mutlu olduğum tek gündü’.

Telefonla konuşurken bile muhatabınız ses tonunuzdan bu konuşmadan ne kadar mutlu olduğunuzu anlamalıdır. Sizin ona değer vermeniz, onu size samimi olarak yaklaştıracaktır.

Başkalarına karşı samimi ve derin bir ilgi gösteriniz.

2-Gülümseyiniz

İnsanın yüzünde taşıdığı, sırtında taşıdığından daha önemlidir.

İnsanları hareketleri kelimelerden daha yüksek bir sesle konuşur. Kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin güzel dili yüzünden bağlanıveririz.

Büyük bir şirketin yöneticisi ‘İşe alacağım insanları seçerken, gülümsemeyi bilen bir lise mezununu, asık suratlı bir üniversite mezununa tercih ederim’ demişti.

Gülümseyin. Öyle samimi ve sıcak olunuz ki, her sıktığınız ele, ruhunuzu da katınız.

Düşmanlarınızı düşünerek zaman kaybetmeyin.

Korkuya kapılıp hedef değiştirmeyiniz.

Aklınızı hedefinizde yoğunlaştırınız.

Güçlü ve faydalı olma düşüncenizi zihninizde yaşattıkça gerçekten de öyle olmaya başladığınızı göreceksiniz. Siz ısrar ettikçe fırsatlar çıkacaktır.

Fikir, imanla bağlanırsa, kudret haline gelir. İmanla bağlanın. Cesur, açıkgöz ve neşeli olun.

Kalbiniz neye bağlanırsa, varlığınız onun mahiyetine bürünür. Bürüneceğiniz mahiyeti doğru tespit edin.

3-İsimleri Hatırınızda Tutunuz

Sıradan bir adam bile kendi ismine dünyadaki bütün isimlerden fazla önem verir.

Bir insanı uzun zaman sonra hatırlayıp, ismi ile hitap etmek, büyük bir iltifat kabul edilir. Fakat ismi yanlış hatırlasanız veya yanlış telaffuz ederseniz, bu, zararlı olabilir. Adam yeterince önemsenmediğini düşünüp, gücenebilir.

Eserlerini kendilerine ithaf ettirmek için yazarlara para teklif eden zenginleri de biliyoruz. Siyasal adamlarının aldıkları ilk ders şudur: ‘Bir seçmenin ismini hatırlamak devlet idaresine hazır olmanın ilk şartıdır. Başkalarının isimlerini hatırınızda tutunuz. Çünkü bir insan için dünyanın en tatlı ve önemli sesi, kendi ismidir.

4-Dinlemeyi Biliniz

Dinleyen birisini bulduğunuzda dinletmeyi sevmeyenimiz yoktur.

Heyecanlı dikkat ve ilgiden zevk almayacak insan yoktur.

En sert, en saldırgan, tenkitçiler bile sabırlı ve sevimli bir dinleyici karşısında yumuşarlar. Böyle dinleyiciler zehirini akıtan tenkitçinin dilinin tutulacağını bilirler ve sabırla zehirini akıtmasını beklerler.

Detner Yünlüler Şirketi’nin 15$’lık borcu için mektup yağmuruna tuttuğu bir müşteri, şirketin kurucusu Julian F. Detner’in odasına öfke ile dalmıştı: ‘Muhasebeniz hesabımı yanlış tutmuş. Size borcum falan yok 15$ ödemeyeceğim gibi, bir daha on paralık alışveriş de yapmayacağım’ diye gürleyen müşteriyi Detner dikkatle dinlemişti:

-Hiç sözünü kesmedim. İçini boşalttı. Rahatladığını görünce şöyle konuştum: ‘Şikago’ya kadar gelip bu gerçekleri bildirdiğiniz için teşekkür ederim. Siz dikkatli bir müşterisiniz. Hatayı binlerce hesapla uğraşan memurlarımızın yaptığına eminim. Bir daha bizden alışveriş de yapmayacağımıza göre, ben size diğer iyi firmaları tanıtayım’.

Çok etkilenmişti. Şikago’ya geldikçe beraber yemek yerdik. Bu defaki yemek davetimin sonunda yüklü bir sipariş vererek ayrıldı. Birkaç gün sonra da hesapları tekrar incelediğini, 15$’lık bir borcunun olduğunu bildiren mektubu geldi. Bu adam oğluna Detner adını vermiş ve ölünceye kadar dostumuz olarak kalmıştır.

Önemli insanlarla çok sevilen röportajlar yapan Isaac Marcosson der ki: ‘Birçok insan dikkatle dinlemeyi bilmediğinden, iyi bir izlenim bırakmaz. Bunlar hep daha sonra söyleyeceklerini düşündükleri için, kulak açmazlar. Benim röportaj yaptığım büyük adamların hepsi de, konuşmaktan çok, iyi bir dinleyici olmayı tercih ettiklerini söylemişlerdir’.Karşınızdakini dinlemeyi biliniz. Başkalarına kendilerinden bahsetme imkanı veriniz.

5-İnsanların İlgilerini Paylaşınız

Bir insanın gönlünü kazanmak için onun ilgilendiği konuları konuşmanın çok etkili olduğu bilinmelidir.

Avrupa’da düzenlenen büyük bir izci toplantısına katılacaktık. Oymağımdaki izcilerden birisi yol masrafını karşılayamayacak durumdaydı. Dev şirketlerden birinin yöneticisinden bu çocuk için yardım istemeye karar verdim.

Görüşmeye gitmeden önce şirket yöneticisinin bir zamanlar bir milyon dolarlık bir çek yazdığını, karşılığı ödendikten sonra bu çeki çalışma odasına astığını öğrenmiştim. Odasına girer girmez bu çekten bahsetmeye başladım. Şimdiye kadar hiç bir milyon dolarlık bir çek görmediğimi, şimdi böyle bir çeki gördüğümü izcilerime anlatacağımı söyledim. Yöneticiden çekin hikayesini de anlatmasını istedim. Bana o günü, tekrar yaşayarak, zevkle anlattı.

Görüyorsunuz ya, Chalif söze yardım isteği ile değil, yöneticiyi çok heyecanlandıran bir konuyla başlamıştı. Bakalım bunun sonucunda ne elde etmiş?

-Çek bahsi bitince yönetici candan bir ilgiyle ziyaretimin amacını sordu. Ben de anlattım. O, bir değil, beş çocuğun masrafını karşılayabileceğini söyledi. Bin dolarlık bir çek yazdı. Şirketin Avrupa’daki şubelerine bize her konuda yardımcı olmalarını isteyen birer mektup hazırlattı. Üstelik Paris’te bizi bizzat karşılayıp şehri gezdirdi. Çek hikayesi aramızda öyle bir dostluk doğurdu ki, hala elinden gelen hiçbir yardımı izcilerimden esirgemez. O gün sözlerime onu çok ilgilen bir konu ile başlamamış olsaydım, herhalde bu başarıyı elde edemezdim.

Karşınızdakilerin ilgilerini paylaşınız.

6-Başkalarına Önemli Birisi Olduklarını Hissettiriniz

Başkalarına, size nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle davranın.

Hepimiz saygı görmek, samimiyetle takdir edilmek isteriz. Hakkımızda güzel sözler söylenilmesinden hoşlanırız. Önemli birisi olduğumuzun farkedilmesinden mutluluk duyarız. Evet, hepimiz önemli birisi değil miyiz?

Bu takdir etme uygulamasına başlamanız için Amerika’nın Ankara Büyükelçisi ya da FIFA Başkanı olmayı beklemeyiniz. Herkesin takdir edilmeye ihtiyacı vardır ve takdir etmesini bilmelidir. İşimiz dost kazanmak değil mi?

Size zahmet verdiğim için üzgünüm’, ‘Rica ederim’, ‘Lütfen’, ‘Teşekkür ederim’ gibi söylenmesi hiç de zor olmayan cümleler karşınızdaki insana kendisine değer verildiğini düşündüreceği gibi sizin iyi yetişmiş olduğunuzu da gösterir. Başkalarına önemli biri olduklarını hissettiriniz. Bunu samimiyetle yapınız.

İNSANLARI KAZANABİLMENİN ON İKİ YOLU

1-Hiçbir Münakaşanın Galibi Yoktur

Bir münakaşayı kazanmanın en iyi yolu, o münakaşaya hiç girmemektir. Uzun politika hayatım, bana bir gerçeği öğretti: ‘Cahil bir adamı münakaşa yoluyla mağlup etmeye imkan yoktur.

2-Kimseye Yanlış Düşündüğünü, Yanlış Bir Şekilde Söylemeyiniz

Hiçbir zaman yüzde yüz isabetli davranamayacağınıza göre, niçin yanlış hareket ettiklerini başkalarının yüzüne vurup duruyorsunuz?

Bir şey ispatlayacaksanız, bunu iddianızı ve niyetinizi belli etmeden yapınız. Öğreniyormuş gibi davranarak öğretiniz. Hatırlamaya çalışıyormuş gibi hatırlatınız.

Acaba yanlış mı düşünüyorum?

Çünkü bizim esas korumaya çalıştığımız şey fikirlerimiz değil, şahsiyetimizdir.

3-Yanlışınızı Kabul Ediniz

Hatayı kabullenmek hatta üstlenmek aynı zamanda bir asalet işidir. Üstün bir karakterin belirtisidir.

Yanıldığınız takdirde bunu çabuk ve kesin bir şekilde kabul ediniz.

4-İşe Dostça Başlayınız

Bir damla bal, bir varil ziftin çekemeyeceği kadar sinek toplar.

Nezaket ve dostluk, sertlikten kuvvetlidir.

5-Hayır’ın Geri Dönüşü Zordur

Söze doğrudan doğruya anlaşmazlık bulunan konulardan başlamayınız. Başlangıç noktanız ortak düşünceleriniz olsun.

Muhatabınızın ilk sözlerinin ‘Evet’ olmasını sağlayınız. Muhatabınıza konuşmanın başında ‘Hayır’ dedirtmeniz büyük strateji hatası olacaktır.

6-Şikayete Karşı Sigorta

Çok kimse düşüncelerini kabul ettirebilmek için çok konuşmaları gerektiğini zanneder.

Değişik bir fikri dinlerken sabırsızlanıp lafa karışmayın. Kendi fikrinizi ifade etmek için konuşmanın bitmesini bekleyin. Muhatabınızı düşündüğü bir şeyi anlatması için teşvik edin. Bunu samimimi olarak yapın. Konuşmasına müsaade etmediğiniz biri, sizin düşüncelerinizden etkilenmez. Onun aklı, söyleyemediklerinde kalır.

New York Herald Tribune gazetesinin ekonomi sayfasındaki ilanda yetenekli bir adam arandığı bildiriliyordu. Charles T. Cubellis de müracaat etti ve mülakata çağırıldı. Cubellis mülakata girmeden önce görüşeceği adam hakkında Wall Street’de epey bilgi topladı. Mülakat esnasında şu bilgileri araya sıkıştırdı: ‘28 yıl önce büyük bir odada tek memurla bu işe başladınız ve bu noktaya geldiniz değil mi? Sizinle çalışmak, benim için şereftir’.

Hayattaki mücadelesini anlatmaktan hoşlanmayan adam var mıdır? Bu adam da neler çektiğini, engelleri nasıl aştığını, işlerini nasıl büyüttüğünü saatlerce anlattıktan sonra Personel Müdürü’nü çağırmıştı: ‘Aradığınız adam bu. Hemen işe başlatın’.

Cubelis önce bilgi toplamakla, sonra da bu bilgiler vasıtasıyla karşısındaki adama uzun uzun konuşma, kendinden bahsetme imkanı vermekle bir iş sahibi olmayı başarmıştı.

7-Düşüncelerinizi Başkalarına Söyletebilmenizin Önemi

Kendi fikirlerimize başkaları tarafından fikirlerden daha çok önem veririz. Başkalarının fikirlerini daima belirli bir direnmeyle karşılarız. Öyleyse fikrimizi kabul ettirmenin yolu nedir? Çok basit, Kendi fikrimizi karşımızdakine sanki kendi fikriymiş gibi söyletebilmek.

Theodore Roosevelt New-York valisi iken siyasi liderlerin sıcak bakmadığı işleri, onların onayını alarak yapıyordu. Nasıl mı?

‘Önemli bir makama atama yapacağım zaman, siyasi liderlere haber verir, teklifte bulunmalarını isterdim. İlk verdikleri ismin yeterli birisi olmadığını söyler, ikinci bir isim isterdim. Bunun da sakıncalı olabilecek taraflarını anlatır başka bir teklifte bulunmalarını rica ederdim. Bu, biraz daha iyi bir isim olurdu. Onlar benim istediğim adamı teklif ettiklerinde ‘tamam’ derdim, ‘kabul ediyorum’. Böylece onların istediği adamı atamış olurdum. Sonra da döner şöyle derdim: ‘Ben size destek oluyorum. Şimdi sıra sizde.. Bu usulle hiç istemedikleri konularda bile yanımda olmalarını sağlıyordum’.

Bir fikrimi ona, üzerine giderek kabul ettirmeye çalışmazdım. Laf arasında şöyle bir dokunup geçerdim. fikrim, onda adeta demlenir, birkaç gün sonra Wilson tarafından kendi fikriymiş gibi açıklanırdı.

Beni alacağım sonuç ilgilendirdiğinden, bu fikir benimdi demezdim. Böylece demleme olunu devam edebilirdi. Wilson da öne sürdüğü fikirlerin bana ait olduğunu anlamazdı bile.

Karşınızdaki insana fikrin kendisine ait olduğunu düşündürünüz. Başkalarının, fikirlerinizi kendilerine mal etmelerinden kaçınmayınız.

8-Büyük Neticelerin Küçük Formülü

Çocuklar işbirliği yapmak, bir işi birlikte başarmak fikrinden çok etkileniyorlar. Başarımı, olaya onların gözüyle bakmama borçluyum.

Unutmayın ki karşınızdaki insan hatalı olduğunu hemen kabul etmeyecektir. Bu yüzden onu suçlamadan önce, düşüncesine kuvvet veren sebepleri anlamaya çalışmalısınız. İnsanların düşüncelerinin sebeplerini keşfederseniz. onun şahsiyetinin anahtarını ele geçirmiş olursunuz. Kapıyı açmak kolaydır artık. Bunu sağlamak için kendinizi onun yerine koymalısınız. ‘Onun yerinde olsaydım, onun şartları altında bulunsaydım, nasıl hareket ederdim acaba?’

Olayları tam bir samimiyetle başkalarının bakış açılarından da görmeye çalışınız.

9-Sempatinin Gücü

A-Bu şekilde insanların ihtiyacı olan şey sempati görmektir. Çocuk, yarasını herkese bunun için gösterir. Hatta daha fazla sempati görebilmek için bir yerini yaraladığı bile olur. Büyük insanlar da yanı sebepten maddi-manevi yaralarını-berelerini anlatıp dururlar. Geçirdikleri kazalardan, ameliyatlardan bahsederler. Neler çektiklerini, başlarına ne felaketler geldiğini anlatıp aniden sırlarını dökerler. Bütün dünyada herkes kendi gerçek ya da hayali ızdırablarına karşı acınıp durur.

Diğer insanların düşüncelerine, arzularına, tavırlarına sempati gösteriniz.

10-Asil Duyguların Harekete Geçirilmesi

Gerçek şu ki, karşılaştığınız herkes, aynada gördüğünüz adam dahil, kendisine büyük bir saygı duyar. Başkalarının da bu saygıyı kendisine göstermesini ister.

John D. Rockfeller Jr. a gazetelerde çocuklarının resimlerinin basılmasını asil duygulara hitap ederek önlemişti. Onun dediği şuydu: ‘Sizler de çocuk sahibisiniz. Küçüklere vaktinden önce şöhret sağlamanın iyi yetişmelerini engelleyeceğini takdir edersiniz’.

Bir müşteri hakkında kesin bilgileriniz yoksa, ona dürüst, samimi, namuslu borcuna sadık adam olduğuna inandığınızı söyleyin. Siz böyle söylerseniz, o da kendisini böyle olmak zorunda hisseder. Kendisine bu vasıflar verilen bir insan başka türlü hareket etmek istemez. A-Bir adama namussuz olduğunu söylerseniz, o zaman da namuslu davranmak istemez. Bu kuralın istisnası çok azdır.

11-Fikirlerin Gösterisi

Rakamlar, konuşmaktan çok daha büyük bir fayda sağlar. Grafiğin gücü ise rakamı aşar. Rakamların şekillerle ifadesi daha etkili olur.

12-Son Çare

İyi ve çok iş yaptırabilmek için rekabeti körüklemek gerekir. Bu, herkesi birbirine ezdiren bir rekabet değildir. Daha mükemmeli yakalama arzusunun ateşlenmesidir.

İnsanlara vasıflarını ortaya çıkarabilecek cesareti veriniz. Bu cesareti vermenin en emin yolu da onlara meydan okumaktır.

İNSANLARI KOLAYLIKLA DEĞİŞTİRMENİN DOKUZ YOLU

1-Mutlaka Kusur Bulacaksanız...

Sekreter bu uyarıdan hiç alınmadı. Çünkü az evvel üstün bir yanı söylenmişti. İnsan övüldükten sonra, kusurunun söylenmesine tahammül edebilir. Tamamen gözden çıkarılmadığını düşünüp, rahatlar. Kusurunu düzeltecek gücü kendisinde bulabilir. Berber de traş etmeden önce, müşterisinin sakalını sabunlamaz mı?

Önce övgü, sonra tenkit sonra itimat. İşte insanı öldürmeden kazanmanın formülü: ‘Çok iyisin. Şu hataların var. Sana itimat ediyorum’.

Söze samimi bir takdirle başlayınız.

2-Düşman Kazanmadan Tenkit Etmenin Yolu

İnsanlara hatalarını dolaylı olarak anlatınız. Böylece kaş yapayım derken, göz çıkartmazsınız; düşman kazanmazsınız.

3-Önce Kendi Hatalarınızı Söyleyiniz

Hatan, benim yaptığım hatadan daha küçük ama sen bunu yapmamalısın.

Kendi hatalarımızdan bahsetmemiz, başkalarının da kendi hatalarını kabullenmelerini kolaylaştırır.

4-Hiç kimse Emir Almaktan Hoşlanmaz

Doğrudan emirler yağdırmak yerine yapmaları gerektiğini insanlara hissettiriniz.

5-İnsanların Gururlarını Koruyunuz

Yıkılan gurur çoğu zaman beraberinde başkalarını da alır götürür.

6-Küçük Bir Takdir Büyük Başarıya Sevk eder

Her insanda gördüğünüz en küçük bir yeteneği ve başarıyı bile samimiyetle takdir ediniz. İnsanlar bu takdir cümlelerin verdiği hızla büyük başarı yollarına girerler. Unutmayınız, böyle davranılmaya sizin de ihtiyacınız var.

7-Değer Vermek

Herhangi bir insana bir meziyetinden veya faziletinden ötürü saygı duyduğunuzu hissettirirseniz, onu idare etmek son derece kolaylaşır.

Baştan çıkmış bir adamı yola getirmek için ona namuslu adam muamelesi yapmak gerekir. Bu muamele onu öyle sevindirir ki, layık görüldüğü şekilde karşılık vermek ister. Bir başkasının gösterdiği itimat ona gurur verir.

Bir insana öyle bir değer veriniz ki, o değere gerçekten sahip olmak istesin. İnsanlara değerli olarak yaşama imkanlarının ve fırsatlarının önünü açınız.

8-Zorlaştırmayınız

Bir çocuğa, bir eşe, bir memura beceriksiz ve yeteneksiz olduğunu söylerseniz, onun bütün gelişme, başarılı olma ümit ve arzusunu kırarsınız. Tam tersini yapınız. Yapılacak işin zor değil kolay olduğunu söyleyiniz. Teşvik ediniz. Yapamadıklarını tenkit etmeden önce yapabildiklerini övünüz. Onun yeteneğine güvendiğinizi hissettiriniz. O zaman daha iyi olmak için elinden geleni yapacaktır. İnsanlara eksikliklerinin kolayca getirebileceğini, hatalarının kolayca düzeltilebileceğini söyleyiniz. Yapmaları gereken işlerin zor olmadığını hissettiriniz. Ne kendi işinizi, ne onların işini zorlaştırmayınız. Daima cesaret aşılayınız.

9-Sevdiriniz

Yapılmasını istediğiniz işi karşınızdakine sevdirerek yaptırınız.

AİLE HAYATIMIZI DAHA MUTLU YAPACAK YEDİ YOL

1-Aile Hayatınızın Mezarını Kazmak İstemiyorsanız...

Kıskançlığın zehirli dumanları bu evliliği de boğmuştu. Kadın dırdırı ile imparatoru bile evinden kaçırtmıştı.

Kocaların evlerini terk etmelerinin en önemli sebebinin karılarının dırdırı olduğunu gördüm.

2-Sev ve Yaşat

Karşısında kendisinde kusur arayan, kusurlarını büyüten bir kadın değil, sadece yorgun başını dinlendirmeye çalışan bir kadın bulmuştur.

Karısının kendisine güvendiği bir erkek dik durur, güçlü olur. Bu konuda verilebilecek en çarpıcı örnek Hz. Muhammed ile Hz. Hatice’nin bir konuşmasıdır. Günlerce süren ruhi gerginlikten sonra Hz. Muhammed eşi Hz. Hatice’ye Peygamberlikle görevlendirildiğini açıkladığında tereddütsüz aldığı cevap şudur: ‘Eğer hakikaten bir Peygamber gelecekse, bu ancak sen olabilirsin’.

Evlilikte başarı yalnızca aranan eşi bulmak değildir. Aynı zamanda aranılan eş olmalıdır.

Eşinizi ‘Aradığım bu değildi’ diye suçlamayın. Acaba onun da aradığı siz miydiniz?

Hayat arkadaşınıza önem veriniz. Onu olduğu gibi kabul ediniz.

3-Soluğu Mahkemede Almamak İçin

İmparatoriçe Katerina da evinde aynı diplomasiyi uyguluyordu. Güçlü bir imparatorluğun bütün tebaasını avucunun içinde tutan, düşmanlarına işkence yapmaktan çekinmeyen, hasımlarını kurşuna dizdiren gereksiz savaşlar ilan eden bu kadar evinde kimseyi incitmezdi. Aşçısının önüne koyduğu yanmış eti bile hiç bir şey söylemeden yerdi. Hatta aşçısına gülümserdi. Catherine dışarıda ne kadar zalimse, evinde de o kadar sabırlı, kibar ve hoşgörülüydü.

Evlilik gemisinin sert kayalara çarpıp parçalanmasına sebep olan dev dalgalar yıkıcı tenkitlerden başka bir şey değildir.

Kırıcı, aşırı, lüzumsuz, yıkıcı tenkitten kaçının. Aksi halde soluğu mahkemede alırsınız.

4-Herkesi Mutlu Etmenin Kestirme Yolu

Kadının mutlu ve evine bağlı olması için kocası tarafından takdir edilmesi gerekir. Katını mutlu eden erkek kendisinin de mutluluğunu sağlamış olur.

5-Kadın İçin Küçük Bir Dikkatin Büyük Değeri Vardır

Lütfen bir demet çiçek götürmek için karınızın hasta olmasını beklemeyin.

Kadınlar doğum, nişan, nikah günlerine büyük önem verirler. Bunların unutulmasını kendilerinin sevilmediği şeklinde yorumlarlar. İçlerinde hakaret kabul edenler de vardır. Erkeklerin eşlerinin doğum günlerini, evlilik yıldönümlerini, benzeri önemli günleri mutlaka ezberlemelidirler. Bunların hatırlanmaması halinde üzülebilecek erkekler varsa, kadınlar bu günleri unutmadıklarını göstermelidirler...

Birçok insan küçük dikkatlerinin değerini takdir etmez. Küçük ihmaller birikir, ortaya koskocaman bir boşanma davası çıkar. Küçük bir dikkatsizliğin orman yangınına sebep olduğunu unutmamalıyız.

6-Bunu İhmal etmemelisiniz

Hollanda’da bir eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmak zorundasınızdır. Bu, günün sıkıntılarını kapının önünde bırakmak anlamına gelir. Hepimiz ayakkabılarımızı çıkarıp, eve öyle girmeliyiz. Bu çok önemli bir derstir.

Müşterisine kötü söz söylemeyi aklından bile geçirmeyen adam, karısına ağzına geleni söyler. Ne budalalıktır. Mutlu olması için karısı ona daha çok lazımdır. Bir kadın, yüz bin müşterinin veremeyeceği mutluluğu verebilir.

*alıntı..
Yazar : Dale CARNEGIE
Yayınevi : Akış
WWW.KİŞİSELBAŞARI.COM sitesinden alınmıştır.

“MEŞGULUM” DEMEYİ ÖĞRENMEK...

Masası dağınık, aynı anda birkaç işi yapmaya çalışan, herkese cevap vermeye çalışan yöneticiler CEO olabilirler mi?
Zaman yönetimi gurusu Stephanie Winston, birkaç ayını başarılı CEO ve üst düzey yöneticilerle görüşüp bu sorunun yanıtını almak için geçirdi ve "Başarı için düzen: En üst düzey yöneticiler ve CEO''''lar en tepeye yükselmelerine yardımcı olan prensipler" adlı bir kitap yazdı. Zamanları ve dikkatlerini dağıtan etkenlere rağmen sakin kalmayı başaran yöneticilerden püf noktalarını öğrendi.

Sesli mail''''le randevu
Ofiste dikkati dağıtan en büyük etkenlerden biri zamansız ziyaretler. Winston, bu konuyla ilgili olarak PM Solutions''''un CEO Kent Crawford''''un "Bir dakikan var mı" sistemini örnek gösteriyor. Crawford, kendisiyle görüşmeye gelecek kişilerden önce bir mail istiyor ve "Saat 3 benim için uygun değil" deyip, uygun saatini bildirebiliyor. Crawford bu yolla zamanını kontrol edebiliyor. Crawford diğer üst düzey yöneticilerle sesli mail sistemiyle konuşuyor ama acil işi olanlar için de kapısı her zaman açık. Winstonr, her gün yüzlerce soru, yorum, istek ve beklenti ile karşı karşıya kalan yöneticiler içinde en güzel çözümü bulan kişi olarak Intel''''in başkanı Andy Grove''''u gösteriyor. Grove, günlük çizelgesine bir defaya mahsus görüşmelere farklı renklerde cepler ayırıyor. Onun en iyi özelliklerinden biri de güne erken başlaması.
Winston''''a göre CEO''''ların yaptığı en büyük hatalardan biri çok fazla görev üstlenmeleri. Zamanlarını tek bir şeye odaklanarak geçirmeleri gerektiğini belirten Winston, "CEO''''lar birden fazla şeyle ilgilenmediklerinde kendilerini suçlu hissediyorlar. Ama konsantrasyonları dağıldığında nasıl iyi bir iş çıkarabilirler ki?" diyor ve ekliyor, "Şu an meşgulüm demeyi bilmek gerekiyor."
*ALINTI-Milliyet 30.1.2005

AĞZINIZI AÇMADAN ETKİLEME TÜYOLARI..

Sabah gazetesi İngiliz yazar Tracey Cox''un ''Nasıl Biri Olunur, Nasıl Biri Bulunur?'' isimli kitabından alıntılar yapmış. Yazıda kendi vücut dilinizi nasıl kullanmanız gerektiğiyle ilgili ipuçları verilirken, karşınızdaki kişinin el hareketlerinden size olan ilgisini nasıl anlayacağınız da anlatılıyor. Mesela karşınızdaki kişi çenesini kaşımaya başladıysa... devamı aşağıda...

sabah 6/2/2004

İlişki uzmanlarına göre her erkeğin birlikte olmak isteyeceği bir kadın olmanın sırrı, vücut dilinde saklı! İngiliz ilişki uzmanı Tracey Cox''un yazdığı''Nasıl Biri Olunur, Nasıl Biri Bulunur?'' (How To Be One, How To Get One) isimli kitap "sevgili adayı" erkeği vücut dilini kullanarak etkileme yollarını anlatıyor. Daily Mail gazetesine de haber olan kitap, kadınları sağlıklı bir ilişki için yönlendiriyor:

EMİN ADIMLAR ATIN
* Mutlu, tutkulu insanlar hedeflerine doğru hızlı yürür. Amaçları olmayanlar ise ayaklarını sürür. Karşınızdaki erkekte olumlu bir etki bırakmak için başınızı dik tutun ve canlı adımlar atın.

* Avcunuzu yumruk haline getirmemeye dikkat edin; bırakın doğal halleriyle kalsınlar.

* Kırıtın! Yürürken kalçalarınızı ne kadar çok sallarsanız, kadınsı görüntünüz o kadar artar!

* Düz bir çizgi üstünde yürüyün. Her adım atışınızda, adımınızın tam önünüze gelmesine dikkat edin.

* Gözlerinizi yere indirmeyin. Geleceği görüyormuş gibi dümdüz önünüze bakın.

* Elinizi cebinize sokmayın. Cebin içindeki eller, gizlenme ihtiyacı duyduğunuz mesajını verir.

* Ayağınızı sürümeyin. Adımlarınız ne kadar hafif olursa, kalbiniz de o kadar hafifler. Mutlu insanlar uçar adımlarla yürür.

GÖZ TEMASI KURUN
* Çok resmi olmayan bir tavırla tokalaşın. Bu size hem asil bir görüntü verir, hem de karşınızdakine dokunma fırsatı tanır.

* Gözlerinizi onun gözlerine kilitleyin, üçe kadar saydıktan sonra bakışlarınızı başka yöne çevirin. Bu çok etkili bir tavırdır!

* Huzursuz davranmayın ve paltonuzu hemen çıkartmayın. Paltonuzun düğmelerini hemen açarsanız, kendinizi ona teslim ettiğinizin mesajını verirsiniz.

MESAFEYİ KORUYUN
Eğer karşınızdaki kişiye çok yaklaşırsanız, fazlasıyla girişken biri olarak algılanırsınız. Uzakta durursanız "soğuk" olduğunuz düşünülür. İşte size mesafe rehberi:
- Kişisel alan (45-122 cm): Birbirleriyle bir süredir laflayanlar, genellikle bu mesafeyi korur.
- Samimiyet alanı (15-45 cm): Bu alan yakın arkadaşlar ve sevgililer içindir. Eğer karşınızdaki kişinin ne istediğinden emin olamıyorsanız, yarım saatlik bir konuşmanın sonunda "samimiyet alanı"na girerek tepkilerini sınayın.
- Mahremiyet alanı (0-15 cm): İnsanlar bu bölgeye üç sebepten ötürü girer: Saldırmak, bir şeyler fısıldamak ya da öpüşmek için... Karşınızdaki insanın niyetini anlamak için bu alana girmeyi deneyin.

DİMDİK DURUN
Ayakta durma biçimi, geçmişimizle, kişiliğimizle ve hayata bakış açımızla ilgili birçok ipucu verir. İnsanlarının sizin hakkınızdaki düşüncelerinin yüzde 90''ı, tanıştıktan sonraki ilk 90 saniye boyunca biçimlenir. Dolayısıyla bedeninizin genel duruşu büyük önem taşır.

* Dik durmaya ve karşınızdakiyle göz teması kurmaya özen gösterin.

* Omuzlarınızın çökmüş bir halde durmamasına dikkat edin. Bu, sürekli hayal kırıklığına uğradığınız izlenimi uyandırır.

* Kollarınızı birbirine dolamayın; onları yana doğru hafifçe açın ve ayaklarınızı birbirinden biraz ayırın. Böylece yere daha sıkı basarsınız. Etkisi de sağlam olur!

Elinin duruşuna dikkat

Karşınızdakinin vücut dilini okursanız, size ilgi duyup duymadığını anlarsınız. İşte, onun ilgisini sergileyen uyarı sinyalleri:

* KIRMIZI IŞIK: Buluştuğunuz erkeğin elinin çenesine gitme sıklığı, sizden ne kadar sıkıldığının işaretidir. Geleceğe yönelik hayal kurmasanız iyi olur!

* SARI IŞIK: Eğer çenesini kaşımaya başlarsa bir karar vermek üzere demektir. Gözlüğünün sapını dişliyor ya da saatinin kayışıyla oynuyorsa, konuşacak bir şeyler bulmakta zorlanıyordur. Sonuç olumlu da olabilir, olumsuz da...

* YEŞİL IŞIK: Eli işaret parmağı yukarıyı gösterecek biçimde çenesinin üstünde rahatça duruyorsa, bu size ilgi gösterdiğinin işaretidir. Sizinle bir ilişkiye yeşil ışık yakmış demektir. Bundan sonrası size bağlıdır...

*alıntı

18 Ekim 2008 Cumartesi

ZAMANI LEHİNİZE ÇEVİRİN...

ZAMANI LEHİNİZE ÇEVİRİN...

ABD''de şirketlere satış ve eleman seçme konusunda eğitimler sunan StaffingU (www.StaffingU.net) şirketinin kurucusu olan Scott Wintrip "Zaman Yönetimi" konusunda şimdiye kadar yazılıp çizilenlerin bu konudaki sorunların ne kadar yaygın olduğunun adeta bir kanıtı olduğunu söylüyor. Scott Wintrip, tüm yardımcı araç ve sistemlere rağmen zamanı "yönetmenin" mümkün olmadığını, asıl önemli olanın kişinin zamanını ne yaparak ve nasıl geçirmeyi tercih ettiği olduğunu söylüyor ve şu 10 öneriyi getiriyor:

1- Sağlığınıza daha fazla dikkat edin/ kendinize iyi bakın.
Dengeli beslenme, düzenli uyku, kendinize zaman ayırmanız ve hoşlandığınız aktiviteler yapmanız, sizin iş hayatınızda daha iyi motive olmanızı ve daha verimli çalışmanızı sağlar. Bunu bir arabaya da benzetebilirsiniz: Arabanıza ne kadar iyi bakarsanız ve arabanıza ne kadar iyi benzin koyarsanız, arabanızın kullanma süresi o kadar uzun ve rahat olur.

2- "Blok" çalışın, bölünmeleri engelleyin.
İşlerinizi aralıksız yapmaya çalışın. Ara vermek ve tekrar başlamak sizin konsantrasyonunuzu tekrar sağlamanızı gerektirir. Bunu sık sık yapmak size ciddi oranda zaman ve enerji kaybettirir.

3- Zaman hırsızlarını ortadan kaldırın.
Çevrenizde dikkatinizi dağıtacak, işinizi yapmanıza engel olacak etkenlerden uzaklaşın. Bu, daha iyi konsantre olup daha verimli çalışmanızı sağlar. Bunun için iş arkadaşlarınızdan yardım alabilir, mesajlarınızı belli saatlerde okuyabilir, telefonlarınızı telesekretere yönlendirebilir veya sessiz bir toplantı odasına gidip çalışabilirsiniz.

4- Daha az, daha fazla olabilir.
Başka bir deyişle "kalite, adetten daha önemlidir". Gün içerisinde ajandanıza daha az sayıda iş kaydetmeniz, bu işleri daha kaliteli ve sağlıklı yapmanızı sağladığı gibi, beklenmedik son dakika işlerin düzeninizi bozmasını engelleyecektir.

5- Ajanda Kullanın.
Zamanınızı kontrol altında tutmak ve iyi kullanmak için bir ajanda sistemi kullanın. Bunun için çeşitli paket programlar, "TimeManager" tipi kağıtlı sistemler, cep bilgisayarları vs bulabilirsiniz. Bunlardan kendinize en uygun olanını seçin. İsterseniz kendi ajandanızı kendiniz de yaratabilirsiniz.

6- Gerektiğinde "Hayır" diyin.
Zamanınız yoksa, konu hakkında fazla bilgi sahibi değilseniz "Hayır" demelisiniz. Bu hem iş yükünüzü azaltacak, hem de kendi işinize daha fazla zaman ayırmanızı sağlayacaktır. Bunu bir hafta boyunca deneyin, farkı göreceksiniz.

7- Zaman Yaratın.
Günlük işleriniz arasından size fazla getirisi olmayacak, vakit kaybı olarak gördüğünüz en az bir aktivitenizi ajandanızdan çıkartın ve böylece ortaya çıkan boş zamanı iyi kullanın.

8- Otomatikleştirin.
Teknolojiyi kullanın. teknolojiden yararlanarak zamanınızı alan bir çok aktiviteyi otomatikleştirebilir, böylece "çalıntı" zamanınızı en aza indirebilirsiniz. Mesela telefonla konuşmak yerine elektronik postadan yararlanmak veya benzer işler için hazır listeler ve şablonlar oluşturmak gibi.

9- İşlerinizi aktarın (delege edin).
Sorumluluğunuzda olan her işi kendiniz yapmak zorunda olmayabilirsiniz. Başkalarına devredebileceğiniz işler mutlaka vardır. Bu işleri kendi zaman kaybınızı önlemek için işyerinden bir iş arkadaşınıza devredebilir veya dış kaynak kullanımı (outsourcing) hizmeti veren ve bu işi en az sizin kadar iyi yapabilecek olan şirketlerden destek alabilirsiniz.

10- Birleştirin.
Hoşunuza gitmeyen bir işi yaparken aynı anda hoşunuza giden bir diğer aktiviteyi yapın, göreceksiniz bu zaman sizin için ne kadar eğlenceli geçecek. Mesela sıkıcı birkaç telefon görüşmesi yaparken bir taraftan da sevdiğiniz müziği çalmak gibi.

Zaman hepimize günde birer tane verilen doğal bir kaynaktır. Umarız zamanınızın küçük bir kısmını bu fikirleri veya kendi fikirlerinizi uygulamak için kullanırsınız. Karşılığı çalışmak, hatta eğlenmek için daha fazla zaman şeklinde size geri dönecektir.
Kaynak: Tekadres.com / Scott Wintrip
*alıntı..

14 Ekim 2008 Salı

Satışta başarının 6.5 ilkesi

Satış, müşteri tarafından tanımlanır: İnsanlar kendilerine satış yapılmasını sevmez, fakat satın almaya bayılırlar. Satıştaki amacınız, insanların satın almayı isteyecekleri bir atmosfer yaratmaktır.
1. Müşteriler hakkında bilgilerle pazarlama yapın-kendi hakkınızda değil. Broşürünüzü asla okumayacaklardır, hatta muhtemelen çöpe atacaklardır. Onlara nasıl kar edeceklerine, üretim yapacaklarına ve başarılı olacaklarına dair bilgiler gönderin, her kelimesini yiyip yutacaklardır.
2. Dergilere, gazetelere, elektronik yayınlara, haber kaynaklarına iyi yazılar, makaleler yazın.Yazmak, lider gibi algılanmanızı sağlar ve aynı zamanda değer yarattığınızın ifadesidir. Sizin değerlerinizi ve felsefenizi paylaşanlarla bağlanmanızı da sağlar.
3. Yazdıklarınıza istinaden görüş bildirilmesine imkan sağlayacak bir mekanizma yaratın. Eğer sizinle aynı fikirdelerse ve daha fazlasını istiyorlarsa, onlara sunun. Bu, şirketlerle bağlantıya geçmenin harika bir yoludur. Eğer kimseden görüş gelmiyorsa, bu karnenize zayıf bir not demektir.
4. Mümkün olan her medya kanalında yayına çıkın. Herkesin kullanabileceği bilgiler sunmak üzere bir sohbet programına çıkmaya çalışın. Konuştuğunuz konuyu, gündemdeki bir mevzuyla veya tatil ile ilişkilendirin. (NOT: Herkes bir iki kelimeyle talkshow’a çıkabilir: telefonla arayarak)
5. Bir değer insanı olarak bilinin. İşlerin size gelmesi için tanının. Ticaret Odası’nda bir grubun veya komitenin başına geçin, yardım derneğinde, vakıfta gönüllü olun. Ama bunun için gerçekten yakınlık duyduğunuz birini seçin.
6. Sizden bir şey istediklerinde gönderin, saklayacakları türden bir şey olmasına dikkat edin. Müşteriye postalanan şeyler çok ender işe yarar. Bilginizin kapasitesini ölçmek için önce sunun, sonra kim istiyormuş diye bakın. Biri beni arayıp bir şey istemedikçe, ben hiçbir şey göndermiyorum. (Not: Broşürünüzün değeri nedir? Eğer “sizi” anlatan ifadeyle yazılmışsa, ortalarına bir yere “Hadi oradan” da yazabilirsiniz, kimse fark etmez bile.)
6.5.Topluluğa konuşmak mı, tanımadığınız birine telefon etmek mi-soğuk satış mı?

Ben konuşun derim.
Yararlanılan Kaynak: “Satışın Küçük Kırmızı Kitabı”, Jeffry Gitomer, Sistem Yayıncılık, 2008.

http://www.yenibiris.com/CareerSupport/DisplayArticle.aspx?vID=10193&sectionID=1

1 Ekim 2008 Çarşamba

Kendi Kendini Motive Etmenin 50 Yolu

Motivasyon, mutlu ve başarılı olmak için hayati önem taşır.
Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır.
Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir.
Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.

1. HİKAYENİZİ YAZIN Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikayesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.
2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyor-sunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.
3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN Geçmişi gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.
4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa sureli başarısızlık-larınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?
5. KENDİNİZİ EĞİTİN Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin. Eğer bir yazar olmak istiyorsanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, atölye çalışmalarına katılın.
6. DÜZENLİ OLUN Temiz, düzenli ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis ve hayat, motive edilmiş akıl için olmazsa olmaz niteliği taşımaktadır. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Düzenli bir hayatiniz olsun, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz. Örneğin, gece yatma, sabah kalkma saatiniz düzenli olsun. Mutlaka kahvaltı edin ve sabah en az yarim saat yürüyüş yapın.
7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİN Evinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonu-nuzun devamının garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayı mı istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an bakıp, hedefinizi hatırlayın.
8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILIN Gönüllü olarak başka insanlara yardim edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz. Hafta sonları, esinizle birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu’na gitmek iyi bir fikir olabilir.
9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİN En iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Çocuklarınızın motive olmalarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız.
10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİRİN Çocuklar ile zaman geçirmek size perspektif kazandıracaktır. İşteki yada özel hayatınızdaki sıkıntı yada endişeler, çocuklarınız ile oynadığınızda eriyip gider. Çocuklar her şeye basit yollu bakarlar ve bunu öğrenmek bile bizim için kar sayılır.
11. BADİLİK SİSTEMİ KURUN Eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri yada bir şeyleri başarmak isteyen yakın bir arkadaşınız var mı? Eğer varsa, onlar ile badilik sistemikurun. Birbirinizi motive edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.
12. KENDİNİZE BİR MODEL BULUN Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model secin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızda, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir. Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim adamını da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.
13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN Şöyle bir etrafı gezin yada bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak, gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekan değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır.
14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKUYUN Etrafınızdaki insanların başarı hikayelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikayeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar.
15. MÜZİK DİNLEYİN Müzik sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Koşu yaparken Rocky'nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın.
16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİN Sizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ’ su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük başarılara imza atıyordu.
17. MOTİIVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUN Gerek Internet te, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. Internet’te dolaşın ve arının çiçeklerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın. Bunlar işinize çok yarayacaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak hikayeler bile çok isinizi görecektir.
18. SAĞLIKLI BESLENİN Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.
19. YETERİNCE UYUYUN Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunu göreceksiniz.
20. SÜREKLİ ÖĞRENİN En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya bilmiyorum demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır.
21. HEDEFLERLE ÇALIŞIN Hedefler ile ilgili en önemli ipucu bu. Hedeflerle çalış..! Hedefler, hayatınızın tüm alanlarındaki gelişiminiz için önemlidir, eğer hedefsiz çalışırsanız, gelişiminizde güçlükler ile karşılaşırsınız. istediğinizi elde etmek için, işinizi şansa bırakmanız hiç de iyi bir yol değildir. Hedeflerle çalışın, onlar size başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.
22. BEYİN FIRTINASI YAPIN Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak. Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın. Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğinden fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları seçin.
23. HEDEFİNİZİ KAĞIDA YAZIN Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin somutlaşmasını sağlayın. Böylece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.
24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YAZIN Neden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin her biri için, Bunun bana ne yararı varsorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin.
25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYIN Hedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alin. Çocuklarınız ile ilişkilerinizi geliştirmekçok önemli ve yapmaya değer olabilir, ancak hedefiniz adına çok geniş bir tanımlama olacaktır. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar günleri beraber pikniğe çıkmak, aksam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasında birlikte yemek, yada gece yatmadan önce onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi. Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.
26. TERMİNLER KULLANIN Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır. Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi ...............tarihine kadar bitireceğim gibi.
27. BAŞLAMA TARİHİ KULLANIN Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olmasıdır. Hedefiniz için yola çıkarken, başlama tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır. Bunun üstesinden gelmek için, başlama tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.
28. BÜYÜK HEDEFLER SEÇİN Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir - zor olmalıdır. Eğer hedefiniz başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer. Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak ayni zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalıdır.
29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLEYİN Ulaşamayacağınız hedefler belirlemek, sonunda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz ulaşılabilir- zor ve mantıklı olmalıdır.
30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLAYIN Hedeflerinizin her bölümü için, adım adım detaylı aksiyon planı hazırlayın. Pek çok hedef, ne zaman ne yapılacağı planlanmadığı için başarısızlığa uğrar. Yapacağınızı planlayın ve planladığınızı yapın.
31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZLA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN) Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.
32. İLERLEMENİZİ ÖLÇÜN Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde düşünün ve tamamladığınız sayfaların günlük çetelesini tutun. İlerlemenizi ölçmek, hedefiniz gerçekleşinceye kadar motivasyonunuzu en üst seviyede tutacaktır.
33. İSTEK LİSTESİ HAZIRLAYIN Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz ya da yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak, Avrupa’yı ziyaret etmek, Japonca öğrenmek vs. Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapıştırın. 34. HATIRLATICILAR KULLANIN Post-it’ler günlük görevlerinizi ve hedeflerinizi hatırlamanız için mükemmel araçlardır. Tabii, abartmamak kaydıyla. Birbiri üstüne geçmiş, ne olduğu okunmayan onlarca not, size hiçbir yarar sağlamayacaktır.
35. KENDİNİZİ ÖDÜLLENDİRİN Kendiniz için ödüller belirleyin. Hedefinize ulaştığınızda ya da küçük de olsa bir adım attığınızda kendinizi ödüllendirin ve bunu kutlayın. Çok çalıştınız ve bunu hak ettiniz. Ailenizle dışarıda yemek yiyin, kısa bir seyahate çıkın ya da sizi mutlu edecek başka şeyler yapın. Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.
36. DOĞRU KELİMELERİ KULLANIN Günlük konuşmalarınızda, Bunu başarabilirim yada bir çözüm buluruz gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat edin. Kurduğunuz cümlelerin sizin psikolojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.
37. İYİMSER OLMAK IÇİN ÇABA HARCAYIN İnsanların ne kadar başarılı oldukları, iyimser ya da kötümser olmalarına göre değişir. Pozitif davranışlara sahip olmak, üzerinde uğraşmanız gereken bir şeydir. Önemli olan, ne olduğunuz ya da olmadığınız değil, ne olabileceğinizdir.
38. ARKADAŞLARINIZI SEÇİN Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu? Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eğer ofisinizdeki ya da evinizdeki bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.
39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ? Mutsuz olduğunuzu anladığınızda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alın. Bu yapılması çok zor olan bir şey, özellikle bir şeyleri kendinize itiraf edecek durumda değilseniz. Yapılması zor, ancak değerli. Karamsarlığa düşmeye başladığınızda, farkına varın ve bu durumu değiştirin.
40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLEYİN Kendimize pozitif bir insan olduğumuzu söylemekten hoşlanıyor olabiliriz, fakat bu her zaman doğru değildir. Arkadaşlarınızın ve ailenizin sizin davranışlarınız ile ilgili söylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceğiniz şeyler söyleyebilirler. Fakat, unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi değişimler, yapıcı eleştirilerden gelir.
41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENİN Sizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzak-laşabilir ve bunun sonucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından korunabilirsiniz. Eğer kaçamayacağınız bir durum söz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.
42. SİZİ NELER MUTLU EDER? Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz için hayati önem taşır. Mesela ben, sabah sinirli ve kötü bir haldeysem, bunun sabah kahvaltısı için bekletilmemden kaynaklandığını bilirim. Kahvaltımı yaptığım anda 180 derecelik bir dönüş yaşarım. Ruh halim düzeliverir.
43. ARA VERMESİNİ BİLİN Şimdi dışarıya çıkın ve açık havada kısa bir yürüyüş yapın. Sürekli çalışmayın, ara vermesini bilin. Baltanızı bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayın. "Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım. Ve bir gün şans kapımı çalacak. Abraham LINCOLN " Delfi'deki ünlü tapınakta Sokrates'in şu sözü yer alır: "İnsan Kendini Tanı..." Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız.
44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜN Harekete geçmeden önce, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkında düşünün. İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu unutmayın.
45. TEPKİ & YANIT Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır. Hayatınızda sizi direk yada dolaylı olarak etkileyecek şeyler olduğunda, buna yanıt verin. Yani, üzerinde düşünün, çözüme odaklanın.Eğer tepki verirseniz, nedenleri atlamış ve o andaki duruma odaklanmış olursunuz. Sonuçta, daha fazla sıkıntı ve hayal kırıklığı dışında elinize bir şey geçmez. Tepki değil, yanıt verin.
46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DEĞERİNİ BİLİN Etrafınıza bakin ve sahip olduğunuz şeylerin değerlerinin farkına varın. Arkadaşlarınız, aileniz, kariyeriniz, eviniz yada başka herhangi bir şey. Bu bile başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Kötü şeylerin hayatımıza nasıl girdiğinin önemi yok, biz sahip olduğumuz şeyler için şükretmeliyiz. Farklı bir bakış açısıyla bakın ve hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarın.
47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ Bazen, kendinizi kötü hissetmenizin hiçbir sakıncası yok. Her zaman, dışadönük, heyecanlı, enerji dolu olmak zorunda değilsiniz. Bir şeylerin yolunda gitmediği, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olacaktır. Dert etmeyin, problemler geçer.
48. MANTIĞINIZLA HAREKET EDİN Sorunlara mantığınızla yaklaşın. Duygularınızla hareket ederseniz, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.
49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DURUN Etrafınızdaki negatif konuşmalara katılmayın. Eğer, konuşmanın bu yönde ilerlediğini görürseniz, özür dileyerek kibarca oradan uzaklaşın.
50. GÜNE İYİ BAŞLAYIN Güne gülümseyerek başlayın. Bugün, başarılacak ve hoşlanılacak pek çok şeye sahip olacaksınız. Hayat kısa..! Ancak, bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bunu asla unutmayın.

SağlıklıYaşam...
Kaynak : B.Joop
*alıntı...